okunup anlaşılsın diye gönderilmiş bir kitap üzerinde çeşitli formüller deneyerek ıkına, sıkına sonuçlar çıkarmaya çalışan muhterem. fal kitabı mı bu?!
ömer çelakıl nümerolojiyi kuran'ın şifresi çözmek için kullanan adam oluyor. aslında nümeroloji de gereksiz iş, kuran'ın şifresini çözmek için uğraşmak da gereksiz iş.
nümerelojinin abukluğuna bir örnek vereyim. örneğin bir nümerolog şöyle bir tesadüften bahsedebilir: "kan" kelimesini ele alalım. k kelimenin birinci harfi, a ikinci harfi, n üçüncü harfi. rakamları yan yana yazarsak 123 elde ederiz. bu sayının birler hanesindeki rakamla yüzler hanesindeki rakamın farkı bize iki sayısını verir. iki rakamı alfabedeki b harfi. b harfi de bayrak kelimesinin ilk harfi. aman ne tesadüf yahu. bayrağımız da kırmızı, kan da kırmızı. demek ki şehitlerimiz hep anılmak istiyor. bayrağımızı her görüşte şehitlerimizi yad edelim. (tabi ki aslında onları her zaman için yâd edelim.)
kuran'ın şifresini çözmeye gelince. şifre çözmek bir yana, o kutsal kitabın şifresi olduğunu söylemek abukluk. o kitap insanlar okusun da anlasın diye gönderilmedi mi dünyaya?
kuran apacık dille yollanmamıştır birkere.kurandaki cümleler yoruma açıktır,100 kişiyi toplatıp bir ayeti okutsan 100 kişinin 80ı farklı birşey yorumlar.apaçık dille yollansaydı şimdi kuranın herşeyi bilinirdi,ama yok,bilinmiyor.
uludağ ünversitesi tıp fakültesinde yüksek lisans yapmaktadır çoğu zaman kampüste ve ido feribotlarında karşıma çıkar ortaya attığı fikirler saçma olmakla absürttür o ne ya kuran ın ilk sayfasını son sayfasıyla topla çıkart çarp bırak allasen yaa git çay koy *
tübitak yarışma birinciliği doğru ise bu arkadaş dr nash'in türkiye versiyonu olma yolunda ilerliyor demektir. bir de nobel ödülü alırsa bu iş tamamdır.
kuran'ın şifresini çözdüğünü, ayetlerin sırasının bazı hikmetleri olduğunu falan söylüyor iyi güzel de kuran şu anki sırasına göre inmedi ki hacı. daha sonra hz osman zamanında kitap haline getirildi ve yanlış bilmiyorsam hz. ebubekir tarafından sıraya konmuştur. yani şifre falan hikaye bunlar. kuran'ın en büyük hikmeti kendisidir zaten.
geçen sene bizim yurtta kalıyordu bu. uludağ üniversitesi tıp fakültesinde doktora mı yapıyormuş ne, tam emin değilim. haftanın birkaç günü gelip bizim karma yurdun avantajlarından faydalanıyordu. kızlarla muhabbetler falan.
bi akşam bunu bizim gece bekçisine elinde bi netbookla bi uçak nasıl düşmüş de nasıl garip olaylar olmuş falan anlatırken gördüm. o heyecanlı heyecanlı konuşuyordu, amca stv de dizi izliyordu.
yalnız adamın saçının tepesindeki bir yer hep dolaşık, keçelenmiş artık. düzgün bir şampuan tarak falan bulsun yazık ya.
the number 23 filmini izleyenler, o filmdeki jim carry'nin karakteri ile bu adamın uyuştuğunu farkedebilir. o adam şizofren olup her sayıyı 23'e denk getirebiliyordu. bu arkadaşta zilyon tane ayet numarasından bişeler çıkarmaya çalışıyor, yazık...
ben dahil cogu insan tarafindan "ucuyor bu adam" diye tanimlanan ancak kismen haksizliga ugrayan insandir. sonucta kimseye bir zarari yok, matematik bilimini kullanip, zorlayarak da olsa birseyleri ispatlamaya calisiyor.
ilim irfan ile ugrasan insanlari rahat birakmak lazim. birakin arastirsin, teoriler gelistirsin, matematiksel ispatlar yapsin. bilim ancak boyle gelisir. her begenmedigimize hakaret eder, dalga gecersek ne bilim, ne teknoloji gelisir. oldugumuz yerde sayariz.