olayın iç yüzüne yönelik hiçbir bilgisi olmayan bireylerin illede bir tanımlama yarışana girmesi ilginç ve ilginç olduğu kadar sağlıksız bir yaklaşımdır. kesin olan tek birşey vardır ki olaydaki en masum kişi sokakta vurulan vatandaştır. polisi bu ülkede masum görmek artık pek inandırıcı gelmiyor aynı şekilde bina içersindeki etrafa kurşun saçan veya kendini savunan kişi içinde bu kadar uzaktan bir tanımlama ve yargılama yapmak namümkündür.
Rusya'da okullarda çocukları öldüren çeçenlere "mücahit" denilmesinden bir farksızdır. Ya da birçok insanı ideolojisinden ve inancından dolayı otellerde yakmış, üniversite gençlerini kurşunlarla katletmiş, aydınları bombalarla yok etmiş herhangi bir ülkücü bürokrat-komandodan "kahraman" diye söz etmek gibidir. Ayrıca uluslararası medya kuruluşları bu tür saldırıları haber konusu yaptığında 11 eylül olaylarından bugüne kadar "terörist" söyleminden vazgeçmiştir ve genellikle bu tür haberleri "eylem - eylemci" başlığı altında vermektedir. Ne desek boş. Daha "militan" deyince sinir küpüne dönüyorsunuz, üstelik militan kelimesinin "bir düşüncenin, bir görüşün başarı kazanması için savaşan, mücadele eden kimse" anlamına geldiğini bile bile.
Ayrıca terörist deseniz ne fark eder. Bence daha fazla zarara sebeb olur. Zira terörist "yıldırıcı" anlamına geliyor.
adı ne konulursa konulsun önemli değil. eylemci demek ne insanları şirin gösterir ne de başkalarının sempatisi olduğunun ispatıdır. olaylara farklı açıdan bakacak olursak öncelikle terörizmi anlamamız gerekir.
ben kalkıp etrafa ateş açsam terörirst ilan edilir miyim? edilmem.
ben kalkıp yaptığımı x adına yapıyorum dersem terörist ilan edilir miyim? eğer x = devletin hiç desteklemeyeceği bir görüş ise edilirim. hem de bunun üstüne medya savunduğum x görüşünün altından girer üstünden çıkar.
başlık açılmış, yabancı yok açıkça konuşalım. ölüm saçanlardan bazıları da polislerdir. parkta oturan insanları uçan tekmeyle öldürebilirler, karakolda işkenceden ölürsünüz veya kaçarken kafadan vurulabilirsiniz. tüm polisler böyledir demiyorum hemen gaza gelmeyin, bi dinleyin. şimdi o eylemcilere veya ne atfediyorsanız o kişilere küfür etmeden bi de diğer kişilerin eylem'lerini göz önünde bulundurun.
velhasılı kelam bunu söylemek bana düşmez ama şiddetin her türlüsü kötüdür. ama olayları yanlış yorunlamak da kötüdür.
bazı kesimler tarafından dile getirilmiş, getirilmeye devam eden ve edecek olan ifade biçimi.
ifade biçimleri her zaman bizlerin, dil kullananların azabı olmuştur.
mesela görev başında ölen polisimize şehit denmediği zaman yaygarayı koparırız.
atar damarımızdır çoğu zaman isimlendirmeler.
peki, bu eylemci olayı da nedir?
günlerden 27 nisan 2009.
bostancı'da ikinci katta bir dairede, tek başına istanbul emniyetine 6 saat direnmiş bir insan.
bir başkomiseri ve bir vatandaşı öldürmüş.
kameramanların yere uzanmış siper almalarını, diplerindeki vatandaşın kanının usulca akmasını seyretmelerini izledik hepimiz bugün. onlar da izledi, istabul emniyeti de izledi.
ve "eylemci" iki insanı öldürdü, ve bir çoğunu yaraladı.
şimdi buyrun bu insanın yaptığı eylemi isimlendirelim.
isimlendirmekten kaçındığımız/korktuğumuz zaman kalan "eylemci" ifadesini bir kenara koyarak,
çekinmeden, sıkılmadan bir isim verelim, sonu ölümle biten bu eyleme!
kimseden korkumuz, kimseden çekincemiz yok, olmamalı,
en az, o eylemci dediğimiz ölüm saçan aklıkarartılmış insan kadar korkusuz olmalıyız.
herkes birşeyler için mücadele ediyor bu ülkede,
yer için, yurt için, vatan dedikleri topraklar, vatan demek istedikleri topraklar için.
ve ne için dökülüyor bu kadar kan?
huzur için, huzurla yaşamak için.
kendimi bostancı'da ölen vatandaş yerine koydum,
ben o teröristin kurşunuyla ölmek istemezdim,
ölmek isterdi belki merhum, istemezdi; ama o teröristin kurşunuyla ölmek.