--spoiler--
sen benim eksik kalan yerimsin...
kapattığım pencereler, güneşlere çektiğim o perdelerim...
sen benim hiç sevmediğim sessizliğimsin...
kaybettiğim yolum, korktuğum karanlık, hiç tutamadığım o yeminlerim...
sen benim terk ettiğim şehirlerimsin...
düştüğüm çukur, uzanan ellerim, hiç tutunamadığım gidenlerim...
sen benim kovulduğum cennetimsin!
eğdiğim yüzüm, sövdüğüm aydınlığa hiç açamadığım gözlerim.
--spoiler--
cem adrian...
sevmesen de olur. sen benim hayallerimin prensesisin...
dermanı olmayan derttir. ne yapmalı, nasıl etmeli diye kara kara bu durumu düşünürken bulursunuz bir çok kez kendinizi. o kişiyle iletişime geçmek bir çaredir, fakat sonu olmayan çaredir. o farkında olmadan sizdeki sevginize, yeni tohumlar ekerken, siz ileride daha fazla üzüleceğini kokularını şimdiden alırsın ve ondan zor da olsa uzak durmak için kolları sıvamaya başlarsın... Bu durumda en etkili yöntem sürekli "onun sizi sevmediğini" kendinize hatırlatmak olacaktır. bu sayede en kısa zamanda, özlemekten vazgeçecek, daha huzurlu olacaksınız.
En büyük olgunlaşma aşk acısından sonra gelir.
Büyümektir çocuksuluğunuz masumca solarken. daha iyi görmek ve anlamaktır hayatı. artık takılmamaktır boş umutlara, ağırlık altında ezildiğini hissettiğin halde aslında atmaktır yüklerini kopan her bir parçanla. geriye sadece sen olan tek bir parçanın kalmasıdır. çekilen acının sonunda aslında anlamaktır ölüme giderken yanımızda zaten kimsenin olmayacağını.
insanlara insan kadar değer verildiğinde ortadan kalkacak sorun. kimse bana dünyayı dar edecek kadar önemli değil bu dünyada herkesin alternatifi var.bu düşünce tarzı karşıdaki özlenen kişinin egosunu okşamaktan başka bir boka yaramaz hatta daha fazla itici olursunuz.
bazı zamanlarda insanı umutsuzluğa düşürür. hem sevilmediğini bileceksin hem de seni sevmeyen bir vefasızı ölümüne özleyeceksin. insanın gerçekten mazoşist olması lazım. gerçi aşk değil midir insanı mazoşist yapan?...
yanımda uyandığın o günden sonra değiştim, ölümden başka hiçbir şey bizi ayırmaz demiştim.
ki ölmek istediğini hatırla, konuşmadığımız an.sen o güzel saç rengini şimdi başkası için değiştir.
kıyamet habercisi gibiydi evden çıkışın.ogün gitmeliydim yoktu param, sandım ki çıkışır.
adımı silip başkayısla yaşamak istediğin o zaman, yıkılan binalar ve anlarım en altta kalıp sıkışır. yanımda olmadğın her gün endişem katlandı.bir gün hasta olduğunu duydum sanki o an yaşlandım.
hastanede kötü bir haber almamak için saklandım, öldü haberi kulağımdan girip kalbime saplandı.
istedim o an dünyaya gözyaşı yağdırıp yok olmak lakin çıkışmayan paramın önemi kalmadı.
bana söylediğin son söz yitirdi anlamını.yoksun demekki anlamı yok hoşçakalmamın.
bir çok ilişkide yanlış bilinen durumdur. zira ayrılık her iki taraf için de kolay olmamıştır ama ayrılmak istediğini söyleyen taraf her zaman gaddar ve sevmeyen taraf olarak bilinmiştir. unutulmasın ki severek ayrılmak terimi de gerçektir.
sevildiğini bilerek ömür boyu özlemekten daha iyi bir duygudur.çünkü sonunda unutulur o kişi hayata devam edilir.eğer sevildiğini bilsen hiç bir zaman hayatın bir ucundan başlayamazsın onu her gördüğünde hayal üzerine kurduğun hayatın yerle bir olur.tekrar başa dönmek zorunda kalırsınız.