"arş ın sahibidir." bunun özellikle üzerinde durmak lazım.
yücelik belirtmek adına arş ın sahibidir tanımı kullanılmakta.
meleklerin de arşta olduğu defalarca tekrarlanır.
peygamber miraçta arşa çıkmıştır. arşta görmüştür cenneti tanrıyı.
yani arş iyiliği temsil eder.
peki arş nedir?
çatıdır gökyüzüdür.
peki tanrı neden arştadır?
çünkü aşağda insanların seviyesinde olmak istemez. tıpkı bir kral gibi.
ben demiyorum. ayet öyle diyor. birisi arştaysa yüce olduğu için arştadır. birisi yüceyse birileri alçaktadır.
bu durumda alçakta olan insanlardır doğrudur. tanrı kavramı karşısında doğal olarak insan acizdir.
lakin neden kral gibi yüksektedir?
yer ve yer altı da onun değil midir?
olmaz. tanrı yer altında olamaz.
yer altı kötüdür.
bu biraz eski mitleri hatırlatmıyor mu size de?
iyi tanrılar yukarda kötüler aşağda.
eski mitleri puta tapar sayan bir dinin onun bu özelliğini aynen sürdürmesi?
çok basit. bunu islamiyette söyler. tanrı yani allah heryerdedir.
lakin mevksi aşrtır.
içinizden birisi çıkıp mevkisi yer altıdır diyebilir mi örnek gösterebilir mi?
kesinlikle hayır.
ilke bir inanç olarak yüce olan göktedir.
aşağlık olan yer altında.
kısacası modern puperestlik.
buna bir açıklaması olan var mı? merakla bekliyorum. samimi bir soru.
edit büdüt: yarın forum chat tarzı enty sebebiyle aşdağkai entrler silinecektir büyük ihtimalle. genel olarak konuyu netleştirmek adına not düşüyorum. pek çok yazar farklı ayetlerde tanrının her insana yakın olduğunu veya her yerde olduğunu belirtmiş. bunu ben yukarıda da yazdım. okumak yeterli. soru şu ki hala cevabı yok ısrarla soru görmemezliğe verilip olaya farklı yanıtlar verilmekte neyse soru şu:
sıkça arş tabiri geçmekte. arşın sahibi gibi.
miraçta arşa çıktı peygamber cenneti ve tanrıyı orada gördü.
melekler arşta.
yazıcılar arşta.
gelecekten haber çalan cinler arştan bilgi sızdırmakta.
yani arş kutsal ve iyi bir yer.
tek ve basit bir soru.
yer altı tabi hiç geçiyor mu?
geçmiyor. geçse sormam zaten.
mesele de bu işte.
bir putlaştırma meselesi var.
tanrı-kral olayı var.
bunu görmemek için herkes elinden gelen yadsımayı yapabilir.
gerçek budur.
ben demiyorum
aha kuran aha ayetler
okuyun siz düşünün
neden yer altı yok?
edit 2:
bir yazar arkadaş bana cevap vermek için bir ayeti örnek göstermekte. lakin bu ayet de benim söylediğimi söylemekte. arkadaşın mantığını anlayamadım. arşa kurulup işleriyerli yerince düzenleyende allahtır.
işte tam olarak bunu diyorum. allahın mevkisi arştır. yer altı tabiri hiç geçmez.
hemen açıklamayı gönderiyorum: "ve and olsun ki, insanı biz yarattık. ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. ve biz ona şah damarından daha yakınız." demek ki insanların seviyesine inebiliyormuş, hatta bununla kalmayıp, daha bile yakın olabiliyormuş allah. yeterli midir?
bakara 186- "Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar."
Sorduğun soruda mantık ararım en önce; allahın sürekli arşta olduğundan bahsetmesini sen putperestliğe bağlıyorsun demogoji yaparak. arş'ı çok katlı bir apartmanın en üst katı gibi düşünüyorsun: yanıldığın nokta işte burası. o başka bir alem ve sen şu gözlerin ve aklın ile göremezsin. dolayısı ile sorduğun soruda mantık hatası var ve bunu göz ardı edip ısrarla cevap araman şu oluyor ki: "sıçtım, tüyü de diktim."
öncelikle en baştan en sona kadar nezaketimi korudum.
lakin denyonun birisi gelip sıçtın gibi tabirler kullanıyor.
şimdi bunlara sövünce ertesi gün ağlıyorlar bize hakaret etti niye.
neyse diğerlerinden farklı bir cevap vermiş buna mahsupen bu sıçanın yazdıklarına yanıt vereyim.
arşın kaç katı var?
arşı çok katlı apartman gibi gösteren ben miyim yoksa arşa yedi katlı diyen islam mı?
peki madem bu arş bizim bildiğimiz arş değil.
o zaman neden bu arşa yükseliyor?
herkesin bildiği bir örnekle arşa yükselmek için miraçta peygamber halı ya da minder gibi bir cisme bindi.
öncelikle şunun üstünde duralım yükselmek
yer yüzünden arşa yükseliyor
yani demek ki hiç de senin dediğin gibi arş farklı bir arş değil. bildiğimiz yukarıdaki.
hadi gel diyelim sen demagojiye vurdun bu kelimeyi atlatmaya çalıştın.
bu nasıl farklı bir boyut ki miraç yani merdivenle çıkılıyor.
bu nasıl bir boyut ki uçan bir yastık ya da halıyla çıkılıyor?
ısrarla cevap aramam şu oluyor:
yer altı tabiri sen kıçını yırtsan da yok.
tanrı bir put gibi yücelere konulmuş.
şimdi yatağına dönüp güzelce ağlayabilirsin.
elbette islamcı güruh son sürat kıvırıp konuyu farklı alanlara çekerek bu açığı kapatmaya deneyecek. ömürleri boyunca yaptıkları bu.
lakin bu putperestlik meselesinde son sürat desteksiz atan yazara bir sorum var.
putperestlik islamiyetten daha doğrusu allahın gönderdiği dinlerden çıktıysa...
neden putperestler acaip manyak adetlere sahip.
misal insan kesmek
misal toplu sex
yani bir dinden nasıl sapılıyor ki tam tersi yöne dönülüyor?
-bize bir peygamber geldi
--eeee
-dedi ki insana kıymayın zinadan kaçın
sonra zaman geçti bu millet insan kesip toplu sex yaptı? bu mu mantık?
hadi bunu geçtim.
her topluluğa peygamber indiyse amazonlardaki siktiri boktan gün yüzü modernlik görmemiş kabilelerde neden din yok?
hepsi müslüman da ben mi kaçırdım?
Arşın 7 katı var.
arşı bir bina gibi düşünen sensin. farklı bir alem olduğunu idrak edemeyecek kadar sığ bir dimağa sahipsin.
Arşa yükselmek: farklı bir boyuta geçmektir. astral seyahat gibi. bu işlem yastık veya minderle değil Burak ile gerçekleşir. binektir.
senin düşündüğün gibi maddesel bir ortam olan bu dünyadan maddesiyle beraber yükselip gitmek olsa idi atmosferden çıktığında peygamber * nefes alamaz ölürdü.
o yükselmek bir mana taşır, bu alemden diğer aleme geçiş demektir.
dünya bütünü ile allahın izni ile yaratılmıştır. yerin altını da o yarattı. arş'ı da o yarattı. dolayısıyla bu dünyanın da, arşın da sahibi o dur. bunu söylemesinde hazmedilemeyecek bir şey de yoktur.
öncelikle şunu belirteyim. ben; 'demek ki insanların seviyesine inebiliyormuş' derken, senin bakış açından hareketle o cümleyi kullandım. çünkü sen insanların seviyesinde olmak istemeyeceği durumunu konu ediyordun. bir diğer husus ise, allah'ın bize verilen cüzi akıl ölçeğinde insana ait olan düşünme formlarıyla değerlendirilmesi noktasıdır. onu görmediğimiz için maddesel tasarlama hatasına düşüyoruz zihnimizde. hani melekleri kanatlı, şeytanı eli olup o elinde asa benzeri bir nesne taşıyan bir varlık gibi betimlememiz örneklerinde olduğu gibi. ya da cennet ve cehennemi de kafamızda kurguladığımız şablonlara oturtmak gibi. normal şartlarda ateşin ortasında kalan bir insan yanar ve ölür. ama allah ahirette cehennemde olacakların yanarak tekrar tekrar dirileceğinden söz eder. biz de düşünürüz, böyle bir şey nasıl olabilir diye? tekrar dirilme durumu, inancımızda kıyamet günü için de geçerlidir. ölüp tekrar cana kavuşmak yani. böyle bir kudrete sahip bir varlığın kendisini yüce olarak tanımlamasından ve kendini durumun seyri açısından üstün konumlamasından doğal ne olabilir? tabii burada üzerinde durmamız gereken kritik nokta ise; arş'ın sahibi olmakla arş'ta olmanın içiçe geçmiş görüntüsü veren ancak birbirlerinden farklı anlamları da barındıran bir tanım olduğunu görmek gerekliliğidir. zira bir ev sahibi, kendisine ait evlerinde oturan kiracılarından uzakta yaptırmış olduğu bir evde de oturabilir pekala. kiracılarından uzakta oturması, o insanın ev sahibi kimliğine bir gölge düşürmez. yani evlerinden uzakta da olsa, hepsinin sahibi yine odur. yani arş'ın sahibi olmak, illa ki veya sadece arş'ta bulunulduğu sonucunu net olarak ortaya koymaz. nitekim allah, ayetinde yerdekilerin ve göktekilerin nuru olduğunu ifade eder. bu durum da onun zamandan ve mekandan münezzeh yani soyutlanmış olduğunu gösterir. kısacası, allah şu anda şuradadır, büyük ihtimalle buradadır gibi bir genellemeye giremeyiz. şimdilik son söz: bu entrydeki ilk cümlemde, senin bakış açınla bir yorumda bulunduğumu yazmıştım. senin, yukarıda paylaştığım ayetle ilgili yorumun nedir? benim yaptığım empatik yorum mu, yoksa farklı bir yaklaşım mı? ben de bunu merak ediyorum.
bu arada bir entryde dini tebliğ yapılmamış insana haksızlık yapılmış olması durumundan söz etmişsin. sadece tek cümleyle yanıt vereceğim bu yaklaşımına: allah bilmeyerek ya da farkında olmayarak yapılan hiçbir eylemden kulunu sorumlu tutmaz.
bilerek yaptığını düşünmek istemiyorum ama çarpıtıyorsun. ben hiçbir zaman allah arş'ta değildir demedim. tekrar bakmanı naçizane tavsiye ederim üstte yazdığıma. ikinci konu, allah'ın kur'an'da belirttikleri genel ifadelerdir, detaya inmemiştir. onu okuyan; örneğin namaz kılacağını, oruç tutacağını, kurban kesileceğini biliyor ama bunun detaylarını ancak peygamberimiz aracılığıyla öğrenebiliyor. yani senin dediğin gibi, temelde insanlar yapmaları gereken ibadetleri anlayabiliyorlar ama o ibadetleri yerine getirme şartları hakkında bilgi sahibi değiller. işte tam bu noktada peygamberimiz devreye giriyor. eğer senin mantığından bakarak kur'an'ın tek başına anlaşılır olduğuna hükmedersek, burada peygamberimizi ve onun misyonunu nasıl konumlandıracağız? son olarak, allah'ın varlığını halen bizim oluşumuz gibi somut bir noktadan hareketle ele alıyorsun. şöyle anlatayım o zaman: biz insanlar olarak somut şekliyle görebildiğimiz ve bir şeylere müdahale edebildiğimiz yerdeyizdir. ancak allah biz yerin altını ya da üstünü bir noktadan sonra göremezken ya da ona müdahale edemezken görebiliyor ve müdahalede bulunma kudretini varlığında barındırıyor. haliyle takdir ettiği her noktada bu özellikleri itibariyle bulunma vasfını taşıyor.