küçükken pedallı dört tekerli f1 arabam vardı. çok severdim bigün karşodan karşıya geçiyorum bi baktım annem beni görür görmez bastı çığlığı o çığlığı basınca ben olduğum yerde durdum. durmamla beraber taksinin önümden geçmesi bir oldu. çocukluk işte. annem de tuttu taksiciyle takıştı bi dünya sonra arabayı çöpe attı beni de elimden tuttuğu gibi eve götürdü. dedim ya çocukluk işte annem elimden tutmuş çekiştire çekiştire eve götürürken benim gözüm o an çöpte duran favori oyuncağımdan ayrılmıyordu.. bak yine efkarlandım. özlüyorum o masum çocuksu duyguları.
Aksam sokaktan eve gelınce , sıvı sabun yok o zamanlar , kocaman hacı sakır sabunla elımızı yuzumuzu yıkayıp havluya sılerken o koku aklımdan cıkmıyor ya. Zengınlık belkı de ozaman lcw ıdı , belkıde ps one dı ama bıze gore bızım mahalle ıdı.
evin hemen yanında, yolun karşısında baya büyük papatya tarlaları vardı. Annemin o papatyalardan taç yapması gelir aklıma. Bitirip başıma taktığında sevinçten deli olurdum.
elimde sarı renk lazımlıkla tuvaletin kapısında beklemem.
o derece eskiden kalma bir an. ne özelliği varsa artık aklımda yer edecek.
küçükken düşünürdüm "acaba bunların hangisini hatırlicam, unutmayacağım bir şeyle aklımda kalmalılar. mesela şu kırmızı arabayı elimde tuttuğum anı unutmamaya çalışayım" diye. bu düşüncemi de zorla hatırlıyorum yarım yamalak. ha ama o deney olan kırmızı arabanın yarısı geliyor şu an gözümün önüne. tam da becerememişim yani. ahah.
darbe olduğu gün babamın işe diye çıkıp 15 dakika sonra eve dönmesi. anasını sikecekler gene memleketin diye söylenmesi dün gibi aklımda. ulan bu arada bir ayağımız iyice çukura girmiş ya lan.
sobanın arkasına kuruması için bırakılan spor ayakkabı, soba borusunun ek yerinden kurum damlamasın diye yarısı kesilip telle boruya tutturulan pet şişe, türkiye gazatesi yazılı beyaz duvar saati, komidin-kanepe karışımı garip şeyin kapağının hiç bi zaman tutmaması, yattığım divanın altında her daim duran çamaşır sepeti vs. vs.