komşunun çocuğuyla dövüşüp onu iyice bir hırpaladıktan sonra annesinin gelip annenize sizi şikayet etmesi, sonrasında annenizin sinirli şekilde tamam komşu ben ona hesabını sorarım şimdi, sen geç bakim içeriye diyip kapıyı kapattıktan sonra gülümseyerek bir daha yapma tamam mı oğluşum demesi.
yukarı mahalleyle yapılan mahalle maçları.. kazanılırsa yendik şişirdik dolma yaptık pişirdik ! naralarıyla mahalleye geri dönüş..
balkonuna kaçan topunuzu kesen, gürültü oluyor diye balkondan su döken orta yaşlı çiftin meyve ağaçlarını bir güzel sömürmek.
uçurtmayı bizzat kendi el emeğinizle yapıp uçurmak, uçururken 2. bobinin sonuna gelecek kadar saldıktan sonra ipin kopması, bir yandan arkadaşlarınızla koşarken bir yandan da minicik görünen uçurtmanın nereye düşeceğini hesaplamaya çalışmanın verdiği haz... ?!? *
beybilade, taso, bilyeli, misket klasiktir...
tüm mahallenin çocuklarının toplanıp akşam üzeri saklambaç oynaması.
kışın etraf karla kaplandığında tüm mahalle, yetişkin-çocuk en yakındaki yokuştan kaymak, poponuz ağrıyıncaya dek.
bir de anne babaya hasta numarası yapıp okula gitmemek var.
bak şüphesiz olarak dediğimdir. bak şüphesiz diyorum.
yazın okulların kapalı olduğu süreçte sokakta it gibi top koşturduktan sonra
ezan saati eve gittiğinde ellerini yıkarken ağzını çeşmeye dayayıp kana kana su içmek. o su abı hayatla eşdeğerdir benim için.
top oynamaktan su içmeye fırsat bulamazdım lan ben.
o zamanlar ki tek derdim ezandan sonra eve gircem diye annemin babama şikayet etmesi *
o zamanlar istanbul florya da askeri lojmanlarda oturuyorum.güvenli olduğundan herkesin ailesi çocuğunun geç saatlere kadar dışarıda olmasına bir şey demiyordu*bütün lojmanın çocukları toplanıp kovalamaç saklambaç tarzında oyunlar oynar ya da çimlerin üstünde oturup konuşup gülüp eğlenirdik özlüyorum o günleri*
bilyelerimi 5lik su şişelerine doldurmamdır.
mahallenin arkasındaki arsada top oynarken komşunun kızıyla konuşabilmek için iki de bir topu balkonlarına atmamdır.
mahalleye gelen çergeleri tokatlamamdır.
şöyle bi kafa yordum da bulamadım, hatırlamasına hatırlıyorum ama o kadar mutluluktan uzağım ki mutlu olduğum anlar bile tesir etmiyor san ki onlarda hiç mutlu olmamışım gibi hissediyorum.
Eczacidan rica minnet serum lastiği alip, ağaçtan çatal kesmek için bolca dusmuslugumuz vardır, özellikle erik agacina guvenmemeyi ta çocuklukta ogrenmistik.
Yağmursuz bir cumartesi sabahı... Ortaokul'a giderken hayatımdaki en önemli şey futboldu. Cumartesi sabahı uyandığımda ilk yaptığım camdan dışarı bakmaktı. Eğer yağmur yağmamışsa 0 gün harika geçecek demekti. Kahvaltının ardından kendimi sokağa atardım. Haliyle bütün arkadaşlarım benim gibiydi ve tek amacımız vardı; top oynamak. 6-7 kişiden oluşan futbol delisi bir gruptuk. Bir ara Üşenmeyip hepsini bir yere yazmıştık. 290 mahalle maçının tamamını firesiz kazanmıştık. Hey gidi günler.
sabah kalkıp boş boş gezinip tüm sabah kuşağı çizgi filmleri izlemek, her türlü boktanlığa ve kötülüğe rağmen hayaller kurup oyun oynayabilmek. üstelik tek başına.
hava karardıktan sonra oynanan saklambaç veya körebe , mahalle maçları , mahallenin arka tarafındaki bakkala gidip ordaki abinin bizimle oyunlar oynaması , bize sürekli biseyler vermesi , yagmur yagarken eve girmeyip baştan aşağı ıslanana kadar top oynamak.