gittiğim ilk okulun bahçesinde erik ağaçları vardı. gün geldi erikler olgunlaştı. diğer çocuklar pek ağaca çıkmayı beceremezdi. dolaysıyla ben çıktım ağaca. ben hem yiyor hemde onlara erik atıyorum. gıcık gittiğim bir çocuk daha geldi ağacın altına. bende indirdim fermuarı çocuğun başına işedim. ismi serhattı. halen daha görüşürüz. şimdi gıcık gitmiyoz birbirimize. ulan güven başıma işedin unutmadım amk. senle karşılaşınca o olay geliyor aklıma der hep. çocukluk işte. ne zaman erik yesem veya ağaca çıksam o olay gelir aklıma.
5. sınıf öğrencisiyken bir dostum vardı ve halen daha dostuz bir birimize deli gibi bağlıyız. arkadaş 12 senelik arkadaşız artık düşünün. adı celal. gün geldi 60-70 lirayı bir anda yemeğe verdiğimiz oldu. sıçana kadar yerdik. parayı sadece yemeğe verirdik. gün geldi elimizde sadece 50 kuruş var. o zamanın parasıyla 500 bin lira. ulan ne alcaz ne alcaz düşünüyoruz. bir simit bir ayran ediyor o zamanlar. aldık simiti aldık ayranı oturduk kenarı bir yere. bende ki ipneliğe bak artık.. o ayranı tek içicem. simidi böldü celal uzattı bir parçasını ayranda bende. ordan bir tüyersin hem kaçıp hem içiyom ayranı.. ne zaman dönerciye falan gitsek celal bunu hatırlatır durur bana. seni seviyorum dostum!
orta okuldayım. gene aklımdan piçlik geçiyo amk. iki tane gıcık gittiğim çocuk var. birinin adı özcan diğerinin adı dilaver. ben defterden bir sayfa kopardım. özcanın ağzıyla dilavere mektup yazıyorum. baya bir döşedim. hakaret vs. sonrada özcanın ismini soyismini yazıp imzaladım. özcanın imzasını ve yazı tarzını biliyodum. iyi taklit ettim. sonra dilaverin kitabının arasına koydum. sonra kıyamet koptu. kavga şikayet vs. özcan yok ben yazmadım desede 2 gün okuldan uzaklaştırıldı. olay halen daha aydınlığa kavuşmadı. aklıma geldikçe ne kadar cahilmişim ne kadar piçmişim diye sorarım kendi kendime. keşke yapmasaydım derim hep. iyi bişey olmadığını insan o yaşta idrak edemiyor. çocukluk işte.
Sokak sokak gezip apartmanların ziline basıp kaçmak. Arabaların tekerliğine vurup alarmını çaldırmak. Hatta başıma şöyle bir olay gelmişti. Arkadaşlarla yine akşama doğru alarmlı arabaların tekerliğine vuruyoruz. Tabi vuruken etrafı da kontrol ediyoruz. Ben yine etrafı kontrol etmiştim. Kimseler yoktu. Arabanın tekerliğe vuruyom vuruyom alarmı çalmıyordu. Kafamı bir kaldırdım, arabının sahibi aracın içinde, göz göze gelmemizle kaçışım bir oldu. Yakalansam güzel bir dayak yerdim.
sokakta misket oynarken mahalledekilerin hepsini yenmek ve bütün misketleri kazanmak sonrasında yüksek bir yere çıkıp misketleri çocukların üzerine fırlatıp kapışmalarını izlemek ve bundan keyif almak.
-arka bahçede yangın çıkarmaktır.
-kuzenimin saatlerce akordu için uğraştığı gitarının içine etmektir.
-yine aynı kuzenimin ödevinin her bir sayfasını başka yerlere saklamaktır.
o zamanlar köydeyiz yaş 8 filan, amcaoğlunun bisikleti var. kendi kardeşiyle bana bisikleti asla kullandırtmazdı.* bir gün kardeşiyle beraber sabahın köründe bisikletin frenlerini boztuk, amcaoğlu birkaç saat sonra bisiklete bindi. bir süre sonra derenin kenarından giderken frenlerin durmadığını farketti ve o anki panikle dereye uçtu. biz de güldük, bayaa güldük. sonra bir baktık ki çocuk boğuluyor koşup yardım ettik. aradan yıllar geçti hala bilmez benim yaptığımı...
sünnetimde takılan altınları sonradan bulup bozdurmuştum. hatırlıyorum da altın o zaman çeyrek 30 tl falandı. ve işin garibi annemin haberi yoktu bu olaydan. kendi kendimin hırsızı gibi bir şeydim yani. şimdiki aklım olsaydı diyorum, şimdiki aklım olsaydı da şimdi bozdursaydım onları, paraya para demezdim be.
edit: parayı abuk subuk şeylere yatırmıştım evet. bu da böyle içimde uktedir.
ilerleyen zamanda yapan kişiyi dahi dehşete düşüren şerefsizliktir. aslında hakkını aramanın sinsilikle vuku bulmasıdır.
5.sınıftayım. 5 yaşında ikinci sınıftan başlamış olmamdan mütevellit, sınıfın tamamı hem yaş hem cüsse olarak benden büyükler. herhangi bir "mevzu" olduğunda, toplu sınıf fotoğrafında bile büyüteçle ancak fark edilen ben, ezilip gidecek aralarında. sınıfta hasan diye bir çocuk vardı. zeka olarak yaşıtlarından biraz geride olduğundan, sınıf mevcudunun hepsinden 2 yaş büyüktü. ben zaten küçüğüm, 2 yaş daha eklenince benden 5 yaş büyük devasa bir velet dikilirdi karşımda. korkardım ondan. birinci sınıftaki çocukları, önlüklerinden palto askılarına asardı. önlükleri yırtılana dek sallanırlardı çocuklar da, bir çocuk da "ula ne yapıyorsun sen?" demezdi korkudan. hasan, devasaydı...
korkuyla beklediğim o vahim gün geldi çattı. hasan'ın yeni hedefi, minik bedenimdi. bende de katır inadı olduğundan, dediğini yapmak yerine dayak yemeye razıydım. yanıma yaklaştı ve;
-başını kollarının arasına koyup teneffüs bitene kadar kaldırmayacaksın. yapmazsan döverim!
işte sıçtığımın resmiydi bu. asla yenilmeyecektim iribatlı hasan'a. titreyerek, "hayır!" "yapmıycam" dedim. tüm sınıf sessizleşti. korku içinde bir hasan'ın devasa bedenine, bir benim aciz bedenime bakıyorlardı. hasan, sol yumruğunu gererek mideme indirdi. o an hissettiğim acı ile öyle bir öfke oluştu ki bende, hasan'ın burun deliklerine raptiye doldurabilirdim. uzanabilseydim tabi. işte tam o sırada aklıma bir fikir geldi. yaşım henüz 8 buçuktan 9 idi. "aaah" diyerek olduğum yere yığıldım. tüm okul eşrafı sikse kalkmayacaktım yerimden. kararlıydım. tez elden sınıfın kokoş ve hümanist kızları yanıma geldi. kolonyalar, mendiller, sular havada uçuşuyordu. ı-ıh kalkmam. zafer elde edene dek bu durum sürecekti.
iki adet öğretmen sınıfa geldi. olacakları izleyemiyor olmanın üzüntüsüyle kulaklarımı açmıştım. en azından duyacaktım. korkuyla ne olduğunu soran öğretmen, olayı diğer arkadaşlardan öğrendi. "çoooot!" sanırım hasan'ın yanağında patlayan tokat sesiydi. ı-ıh kalkmam. benim midem daha çok acımıştı. biraz daha uzatsam, numara yaptığım anlaşılacaktı. hafiften ayaklanmaya çalıştım. müdür geldi. durumu öğrendi ve "çooot!". hasan artık ağlıyordu. uyanmamam için hiçbir sebep yoktu. uyandım uyanmasına lakin, öğretmen ve müdürler endişeliydi. yanıma bir çocuğu vererek eve gönderildim. evde kıçımı yayıp dinlenirken, durumu aileme anlattım. ertesi gün, okula giden ailem için hasan, azılı bir düşmandı. hasan verdiği zararların neticesinde okuldan uzaklaştırıldı.
okul bitene dek beni kapıda bekleyip parmağını sallayarak tehdit etti. ancak kazandığım zafer, birkaç ay süren tehdide değerdi. böyle de şerefsiz, böyle de sinsi bir velettim.
bu arada ey hasan, hala yaşıyor ve yaşatılıyorsan özür dilerim lan. ama hak etmiştin!
kartopunun içine taş, çakıl koyarak form vermek. oha bu kadar şerefsizlik olmaz. kendimi şiddetle kınıyor ve halen aklıma geldikçe utanıyor isyaaan ediyorum.