bir dondurmacı vardı.arabasıyla gelirdi taaa evimizin olduğu sokağın en ucundan.o köşeyi dönüp dondurmaaaa diye bağırdığında tüm çocuklar binamızın zillerine yüklenip "anneeaaa para atsanaaaa 25 binlira elli binliralık dondurma alcaaam" diye bağırırdık.o dondurmacı o köşeden çıkıyordu ya hani, o köşe sihirli bi köşe gibi gelirdi bana.oraya gitsem sanki arkasında bi sürü dondurma fabrikası felan var, dondurmacı abi çok zengin felan sanardım.
bu tip bi ilişkiyi eskiden seyyar lahmacuncu abiler gezerdi.onlardada yaşardım.onların lezzetini hala hiç bi lahmacuncuda alamam.belki hijyenik vb. değildi ama lezzetliydi be.
ne zaman uslu bir çocuk olsam, akşam yemeğinden sonra bana çikolata verilirdi. büyükler ise gidince orada uslu duruyorlarsa onlara da çikolata veriyorlar para yerine sanıyordum.
yemek yedirirken kuşları izletirlerdi, hemen ye yoksa kuşlara vereceğiz diye. yemekten sonra kuşlar aç kalacak diye ekmekleri sokağa attım diye kızarlardı. kuşların hakkını ben yedim sanıyordum.
gözlükleri sevmezdim, insanlar gözlük takınca bizi dikkatlice görmüyor sanırdım, güneş gözlükleri çok samimiyetsiz gelirdi. sürekli onları saklardım, böylece herkes düzgünce görebilecekti.
her şeyin belirli bir sırasının olduğunu düşünürdüm.
okudun-mezun oldun-iş buldun-evlendin-çocuğun oldu-emekli oldun-çocukları evlendirdin-torunun oldu.... gibi
(sigara yakıyorum şu an)