dertsizlik. evet hiçbir şeyin farkında değilsin. derdin biraz daha fazla oynamak. sonra cebindeki 1 milyonla bakkaldan ne alabilirim düşüncesi.
sobalı ev. çocukken fark edilmeyen sonradan özlenen bir şey.
bayramları hevesle beklemek. yeni elbisenin verdiği heyecan.
hepsi çok güzel şeylermiş. ama çocukken biran önce büyümek isterdik. büyüyüp çalışmak. şimdiyse o zamana dönmek ister miydim acaba. niye insan hep elinde olmayanı arzular ki.
Mutlulugum...
kucuktuk ozaman ve hayatı dahaa tanımamıstık. Canımız yandıkça bırseylerı anlamaya basladık. hep buyuyup bıseylere sahıp olmak ıstedım.aksam babam geldıgınde kapıyı acmadan para ısterdım (kendımden utandım ya la), yada annemı kızdırırdım cocuk dıye bısey yapmazdı. (sımdı 39 numaralı terlıgı var.) daha bırcok sey vardı benı mutlu eden ama sımdı yok...
çocukluk. hangimiz artık zillere basıp kaçabiliyoruz, ağladığımızda istediğimiz oluyo. tamam yemek yemediğimiz için dayak da yemiyoruz ama dayak yedikten ağlayıp uyuduğumuz kadar rahat uyuduk. şu leblebi tozları da o kadar yok hertarafta.
1990 doğumlu olup kendisini bu konuda şanslı gören biri olarak söylüyorum.. Son saygı kırıntılarını içinde bulunduğum nesil yaşadı ve yaşıyor. Ha bu demek değil ki 1993-1994 sonrası nesil içinde herkes saygısız. Tabi iyi bir terbiye almış küçüklerim var ama çok az be abi..