"çocukken leğende yapılan banyo"... belki de bu dört kelime özetler bütün bir çocukluğumu. ne mi vardır bu dört kelimenin içinde? toz leblebinin tadına varmış, akşamlara kadar sokkalarda aç bi aç oynasa da yüzündeki gülümsemesi hep baki kalan, çamurdan eşyaları ile mutlu, geleceğin belki de en hamarat ev kadını saklıdır o leğende... tertemiz çocuk yüreğinin gizli heyecanları, geniş gülümsemesi gizlenmiştir o leğenin kenarına köşesine... bu yüzdendir ki şimdinin, bilgisayarın ruhsuz ekranına mahkum yorgun bakışlı çocuklarına acırım benim küçük bir leğende yaptığım banyoyla kazandığım kocaman temiz dünyaya hep hasret kalacaklar diye...
annenin o banyoyu yaptırırken gözüne sabun kaçıp yanması, seni sıcak suyla haşlaması, sesin çıkarsa kafana tası yemen, o esnada ilerde kendi başına banyo yapma hayalleri ama şimdi keşke annem yine beni leğende yıkasa diye kurulan hayeller.
çocukluk da en güzel banyodur. çocukken suyun içinde leğende yıkmak ayrı ve güzellikti. özellikle uzun süre o leğende kalmak suyla oynamak tarif edilemez güzellikti.
sabunun leğene annenin elinden kayıp sık sık suyun içine düştüğü banyo şeklidir.Suyun ayarı bir de hiç bir zaman tutturulamamış olup annenin eli termometre görevi görmektedir. (bkz: dalin)
bu sebepten 25 yaşlarına geldiğinde bile mahallenin 35 yaş ve üstü kadınlarının her gördüğünde bu durumu yüzüne vurmasına sebep olan masum yıkanma etkinliği.
gerek kafaya yenen sabun, gerek gözlerin yanması, gerek ev ahalisinin önünde aynı odada çıplak banyo yapmak, gerek o hacışakir sabunun himalayaları andıran kokusu*eşittir ; çocukluk garibanlık beya.
banyomuzda küvet yerine duş teknesi olduğu için dünyanın en temiz kalpli kadını'nın bana sağladığı güzellikti. yüzüyorum diye bütün suları sağa sola sıçratsamda, anne ben yarım saat daha yüzeceğim desemde ne kafama sabun yedim, nede kötü bir söz duydum. kısacası tarifi imkansız bir zevkti benim için.
iyi yürekli analar yavrusu üşümesin diye gelecek kabarık elektrik faturasına rağmen elektrikli sobayı açarak yaptırırlar çocuklarına bu banyoyu. ha çocuk yine de üşür orası ayrı.
özellikle sobanın başında olursun. bir de genelde bu leğenler mavi ya da yeşildir. o eski türk hamamı kokusu vardır huzur verir, temizliktir, ferahlıktır.
lifle çok can yakan annenizi hatırlatır.
- kapının önüne yıkıyordu annem beni. çırılçıplak hem de. karşı komşunun kızları da bana bakarak lolipop yiyorlardı. sanki maymun oynuyormuş gibi. onlara bakarken annemin aniden sıcak suyu döktüğünü, devamında çığlıklarımı, birkaç saniye sonra da çığlığın arkasına tası kafama yerleştirişini anımsıyorum. vesselam pırıl pırıl oluyorduk.
- çok sıcak anne!
+ sus çocuk bak. o kirler nası çıkacak. ömrümü yedin ömrümü.
Bilhassa pazar akşamları yapılan ve sonrasında tırnak kesme eylemi gerçekleştirilen ve ne yazık ki o zamanlar şikayet etsek de şimdi özlediğimiz banyodur.
banyoyu yaparken annenin sanki çamur batağından çıkmışsın gibi saçını, başını,heryerini bastıra bastıra sürtmesi ve ılıtmayı unuttuğu kaynar suyu başından aşağı dökmeside bu banyoyu anlamlı kılar.
not:yandım anne diye çığlık attıktan sonra birde soğuk suyu kafandan aşağı döker ve böylece şok etkisi yaratmış olur.