Çocukluğumuzun genellikle pazar akşamlarına denk gelen aktivitesidir. hemen ardından gürül gürül yanan sobanın yanına kedi misali kıvrılınır, bizimkiler dizisi eşliğinde misler gibi uykuya dalınırdı. hey gidi günler hey...
gözüne kaçan sabun harici dünya'nın hakimi duygusu veren sıcak su ile bu ne çile kardeşim dediğin olaydır. genelde leğenler mavi yada lacivert oluşunu daha çözemedim.
şimdi ki gençliğin yaşayamadığı banyodur.
hoş, küçükken kendi evimde annemin yıkamasından ziyade her hafta sonu veya yazın kaçıp evinden çıkmadığım ananemin evinde tatmışımdır bu duyguyu.
küçücük bedenimizi kollarımızla sarıp çenemizden süzülen sularla tir tir titrerken ne sevimliydik. oy yerim!
cok utanc verici bir banyoydu. anneannemin evine gittigimde niye bilmme banyo yerine heplegende yikardi beni.
boyle gumus bi tasla kafamdan asaga kaynar su dokerdi. gozume sabun kacardi
bazen kapi calardi misafirler teyzeler eve gelirdi.
benim o halimi gorurlerdi hep kucuk cocukken. gelip severlerdi beni legende.
bi yandan islagim ciplagim gozum yaniyor onlar beni sevme derdinde. hey allahim ya.
mevsim kıştır, leğen sobanın hemen arkasındadır. sobanın üstünde gümbür gümbür kaynayan güğüm vardır. mis gibi sıcacık banyonu yapar, sobanın askısında ısıtılan sıcacık elbiselerini giyersin. gram üşümezsin.var mı böyle keyif be.
çocukken anne yardımıyla yapılan, hatırlayınca yüzde tebessüm oluşturan banyodur. bu banyoların unutulmamasının sebeplerinden biride tek olmamasıdır. insan birlikte geçirdikleri vakitten hoşnut olur ve hatırlar. herneyse... ben utangaçtım ve temiz olmaya çalırdım çocukluğumdan beri. mesela o sabunlu suda tamanen oturmak istemez oturak isterdim. anneme havluyu aşağya sürdükten sonra başıma sürerse uyarı gelirdi. anneeee sabun yakıyor gözümü ricoys (rejoice) şampuan al diyerekten teklif sunardım. malum yeri elle kapanırdı. annem sert keselerdi kızarırdım. o arada soğuyan bedenime sıcak su dökülmesiyle şok geçirirdim. annem, leğenden çıkarırken önce sağ ayağınla çık ve bismillah de bakayım derdi. havluyla bi güzel kurulandıktan sonra pijamalar giyilir yatağa yatılırdı. kömür sobasının kapağından tavana yansıyan kırmızımsı ışığa bakılarak uykuya dalardım.
kaynar su kafadan aşağı doğru dökülerek başlanır ve anne o muhteşem soruyu sorar "sıcak mı?"
vay arkadaş! o kaynar suyun hissettirdiklerine bile özlem duyuyorum lan! şimdi kalkıp döksem aynı hissi vermez kesin bi yerlerim yanar.
anam bu sefer kesin derimi yüzecek zannettiğim banyodur. bildiğin pancar gibi olurdum banyodan sonra. aney inatlaşırdı zaar kirlerle. yaw arkadaş o sabun da hep mi sert olur ya hu? bırakın kafama vurmayı, sabunlarken bile acıtırdı. banyo mu yapıyordum, dayak mı yiyordum? yok yok! kesin dayak yiyordum.
ama bu işkence! bitince gürülü gürül yanan sobanın yanındaki döşeğe uzanıp uyuması harikaydı. hey gibi bea!
cayır cayır yanan sobanın yanında kaynar sular eşliğinde bütün bakterilerden arınma işlemi.sobaya kıçınızı dönersiniz, kıçınız yanar; yan durursunuz, kollarınız yanar; önünüzü dönersiniz göğsünüz yanar.böyle kısır döngü içinde gider bu ta ki kızarmış tavuğa dönene kadar.sonra bir de ya sobanın üstüne düşersem korkusu oluşur insanda.ha tabi annenin alelacele sizi yıkaması sebebiyle gözleriniz yanar, ardı ardına gelen su takviyelerine karşı nefesinizi yettiremezsiniz.çıkınca buruşmuş ayak parmaklarınız ve beyaz sabun kokusu eşliğinde çizgi film izlersiniz.
annenin sabunla kafaya vurup ağlama diye çemkirip üstüne birde sıcak suyu döküp kirlerin çıkmaz sonra diye cayır cayır yakması. şimdi düşünüyorumda en mutlu günlerdi.