tohum diye bir varlıktan habersiz olmamı da sayabilirim sanırsam...
bahar ayları gelince evin yanındaki bahçede güzel güzel erikler, elmalar, iğdeler, kirazlar yerdim ben. tabi bahar ve yaz ayı geçince bulunamaması beni iyice sıkıntıya sokmuş olacak ki, 6 yaşındaki halimle bir kiraz ağacı dikmeye kalkmıştım. bahçenin bir köşesinde duran değneklerden birini alıp gözümü kestirdiğim bir yere çaktıktan sonra kulağına yaklaşarak,(kulağı neresi oluyorsa artık) "sen büyüyünce kiraz olucaksın tamam mıı? çabuk büyü ama ha!" şeklinde fısıldadığımı hatırlıyorum. tabi iki gün sonra kontrol etmeye gittiğimde o değnekçik yere yatmış, boynu bükülmüş, garip bir halde durmaktaydı. şu aralar pek kiraz sevmememi bu olaya bağlayanlar çıkmıştır, yalandır. vişneye benzediği için sevmem ben kiraz..
çocukken yanlışlıkla limon çekirdeği yuttuğumda "içinde limon ağacı çıkacak" demişti babam. ben sessizce çıkmıştım mutfaktan ve beni 1 saat sonra salonda karanlıkta masanın altında gözlerim şişmiş bi halde bulmuşlardı. çünkü 1 saat boyunca içimden dallar çıkacak diye ağlamıştım. "aha karnım gurulduyo başladı yeşermeye ühü napıcam" diye ivil ivil höykürmüştüm. beni gezmeye falan götürmüşlerdi açılayım diye kronik vaka olmuşum.*
dis perisine inanmak, gece oturup beklemek, gelmedigini gorunce hungur hungur aglamak... sonra da "belki de isi vardır" diye dusunup kendini avutmak...
radyonun içinde şarkıcı olduğunu sanmak. hakikaten de bunu ciddi ciddi sanardım kolonun önünde siyah ve sık delikli bir tel vardı o aralıklardan birşeyler yanar döner şeklinde parlardı gözümü o kolonlara nasıl dayadığımı içinde kabarık elbiseler giymiş sibel can gördüğümü çok iyi hatırlıyorum bugün bile hey allaam.
bir de sokak ortasındaki yuvarlak delikli kanalizasyon demirleri vardır yağmur yağdıktan sonra şarıl şarıl su akardı onun içinde bir kadın yıkanıyor sanırdım. ama çok uzun süre buna yürekten inandım hatta demek ki normalmiş herkese de " olum bunun içinde kadın var yıkanıyo" derdim topluca bakardık. ordaki kadın benim için hep uzun saçlı kumral bi kadındı deliklerin dibine girdiğimde hep o kadını gördüm ben.*
balık yedikten sonra içindeki balıklarından canlanacağından korkup uzun bir süre su içememek.
renkli gözlülerin dünyayı renkli gördüğünü düşünmek.
televizyondaki kişilerin de bizi gördüğüne inanmak.
az biraz yaramazlık yapınca iğneci teyzenin çat kapı gelebileceğini sanmak.ayşe teyzenin aceyle cıkıp gelmesine inanıyoruz ama iğneci teyze ayağı geçmiş olsun.
sırameşelerde üstünde büyük çanak antenler (kendi fiziksel küçüklüğünün de etkisiyle daha bi büyük gelir onlar) olan binanın olay tv olduguna inanmak..
"yok yok bu kadar büyüğü anca televizyon kanalında olabilir!!.."
23 nisan çocuk şenliği dolayısıyle antalyaya gelen zenci çocuğun elini sıkan Jr sharka nın elini kontrol etmesi. neden baktın diye soran sharka ya cevabı: elim kara oldu mu diye baktım...
-havada sürüyle karga uçtuğunda kargaların düğünü varmış da ona gidiyorlar diye inanmak
-bulunduğum yerdeki büyük dağın ardında paris var sanmak
-radyoda şarkı söylemek için şarkıcıların radyoda beklediklerini sanmak