çocukken babaların kara kaplı defteri olduğuna inanmak. babamı kızdırdığımızda kara kaplı deftere yazıyorum, dolunca haliniz harap deyip tehtit etmesi.
ilkokul öğretmenimizin ödev yapmamız, ders çalışmamız için veli toplantısında kıçının derinliklerinden uydurduğu, hadi salakları kandıralım diye anne ve babalarımızı da alet ettiği salak olay: "evde kamera var, ders çalışmazsan öğretmenin görür." allahım sana geliyorum'un çocuk versiyonu olan bir tepki vermiştim sanırım. geleceğimizle oynadı kadın ya, sorunlu büyüdük izlenme korkusuyla. her hareketime dikkat ediyordum. neden inanmışım ki. çocukluk işte.
allahı imam cübbesi giyen ve kafasına imamların taktığı şeyi takan dev bir insan sanmak.tövbe yarabbim ama böyle hayal ediyordum. bulaşık makinasında bulaşıklar yıkanırken dört bir yandan fırça kollarının çıkıp tabakları ovduğunu sanmak.
televizyondaki kişilerin nasıl orada olduğunu bilmeden, örneğin izlenilip sevilen bir reklamın hemen içine girmeye çalışmak; olayın yayından ibaret olduğunu bilmeden, insanların hemen bir program ya da düğme aracılığı ile televizyona daldıklarını, bu nedenle de, faidelibilgi olarak kendimin anında televizyonun içine gireceğimi düşünmem gibi bir örnekle örneklendirilebilecek, kafası bir sürü olaya basmayan veletlerin aklından geçen muzip düşünceler bütünü..
1.kilise çanını şeytan bağırması sanmak.
evet, annemin favori 'öcü'sü kilise çanlarıydı. harbiden de korkardık, bi de mızmızlandığımız zamana denk gelirdi, ucbucuk oluverirdik, hemen yapardık ne dediyse anneciğimiz...