Bir sabah kalktığımda prenses olarak uyanacağımı sanıyordum.
Dua edersem saçlarımın sarıya, gözlerimin de maviye döneceğini düşünüyordum.
Cinlere, perilere, hayaletlere inanıyordum ve bir gün mutlaka bana uğrayacaklarını düşünüyordum.
Paronoyak bir şekilde dünyadan ayrı bir varlık olduğumu düşünüyordum. Dünya bir oyundu, herkes oyuncuydu tüm insanlar anlaşmışlardı ve beni kandırıyorlardı.
misal birisi ailenize selam gönderir ve selamı ileten kişi,
"ali'nin selamı var." der,
cevap olarak "aleykümselam" deriz ya hani,
işte ben onu "aley kim selam?" olarak algılayıp,
tekrar kimin selam gönderdiğini sorduğumuzu zannederdim ve kendi kendime,
arkadaş işte ali'nin selamı varmış tekrar niye soruyorlar ki derdim...
Şu resimde görülen yere düşüp dizini kanattığında canının acısına ağlamayan domuşuk çocuk, annesinin "aaaa deve çıkıcak dizinden, deve." sözü üzerine korkudan 3 saate yakın ağlamıştır.
Oğlum bir insan nasıl dizinden deve çıkacağına inanabilir ya?
Gerçi asıl soru, bir insan bir çocuğa dizin kanıyor demek yerine niye deve çıkacak der, olmalıydı.
Çocukken kuzenim vampir hikayeleri ile beni korkuturdu. Geceleri vampirler gelip beni de vampir yapacak diye korkardım. Hatta bi kez bacağımda ki çürüğü vampir ısırığı zannedip bütün gece vampir olmayı korkuyla beklemiştim.
her çocuk aklı ermeğe başladiğinda sorar ya, 'anne, baba ben nasıl oldum?' diye. bana da 'seni dereden tuttuk yavrum' demişlerdi. ben de o dereden böyle çocuklar akıyor, insanlar da gidip ordan tutup tutup getiriyorlar sanıyordum.
Böyle şehir değiştirince bir anda her şey değişecekmiş gibi sanıyordum. Ne bileyim mesela yol boyunca dağ var diyelim, diğer şehre geçince bir anda o dağ cetvelle çizilmiş gibi ortadan kesiliyor yerine renkli renkli şelaler akıyor gibi şeylerdi. Ama gel gör ki değişen.sadece şehrin adı imiş. Zamanında Bayağı üzülmüştüm düşündüğüm gibi olmadığına. Çocukluk işte.