ilkokul öğretmenimizin ödev yapmamız, ders çalışmamız için veli toplantısında kıçının derinliklerinden uydurduğu, hadi salakları kandıralım diye anne ve babalarımızı da alet ettiği salak olay: "evde kamera var, ders çalışmazsan öğretmenin görür." allahım sana geliyorum'un çocuk versiyonu olan bir tepki vermiştim sanırım. geleceğimizle oynadı kadın ya, sorunlu büyüdük izlenme korkusuyla. her hareketime dikkat ediyordum. neden inanmışım ki. çocukluk işte.
çocukken babaların kara kaplı defteri olduğuna inanmak. babamı kızdırdığımızda kara kaplı deftere yazıyorum, dolunca haliniz harap deyip tehtit etmesi.
twor: baba benim adıma şarkı yok mu yaa emine falan var yaa *
baba twor:olmaz mı kızım senin adına şarkı var.
twor: aa ben bilmiyom.
baba twor: twor pabucu yarım çık dışarıya oynayalım.
twor: anaaa ne güselmişş yaa
evet yıllarca bu tekerlemenın benim için yazıldığına inandım.çokta mutluydum taa kii bir kemal sunal filminde kemal sunal tüm çocuklara söyleyinceye kadar * ne emiri kalmıstı ne süleymanı ne dileği.. yıkıldım yıkıldım. işte öyleyken böyle sevgili okur. küçükken çok salaktım. *
Tv'deki esenkalın demesine ben esenkadın diye anlamak ve onu belli bir süre öyle anmak.
Verilen ekmek lokmalarinin arkamdan ağlaması.
Yedirilen pilav tabağında kalan pirinçler kadar çoçuğunun olucağını inandırılması.
Haber bültenlerinde studyodan başka bir ile canlı bağlantı yapıldığı sırada; bağlanılan şehrin isminin sağ altta yazması, studyo yazısının da sol altta yazması ve " studyo türkiye'nin bir ilimi?" şeklinde sorular yöneltmişliğim vardır.
10 kasım doğum günümdü.
hala öyle. atatürk ün öldüğü gün doğduğumu sanardım.
ve ben doğdum diye öldüğünü.
zaman mefhumu tam yerleşmemiş tabi.
çocukluk işte.
annenin, yaptığınız yaramızlıklardan yılmasıyla doğru orantılı olarak uydurduğu "taranbaba" adlı şahısın varlığına inanmak. "gülyabani" gibi birşeydi kendileri hayallerimde ve "taranbaba geliyo" dediği an bende bir usluluk bir usluluk sormayın gitsin.*