sıla nın kariyeri boyunca yazdığı en güzel söz. yalansam durmayın dünyadan silin beni.
ait olduğum yer, uçurumun dibi
düze meyledersem, durma dünyadan sil beni
esas durduğum yer, yalnızlığın yeri
kaçarsam hüzünden, nerdeysem gel bul beni
kaçarsam yüzünden, nerdeysem gel bul beni
hiç olmadım mı kör kütük aşık
bunu kaybedersem verme selamını, al geri
esas korktuğum şey, içimdeki çocuk
kırarsam kalbini, nerdeysem gel vur beni
daha da düşününce herkes haklı
hüzünü kaybedersem anma adımı, söv iyi
esas duyduğum şey vicdanımın sesi
dönersem yolumdan, kimleysem gel al beni
cayarsam sözümden, kimleysem gel al beni
aranjesinde özelikle ortasında bir çocuk sevdim* tandansı yakaladığım, ama sözleri ve havasıyla adamı derinden yaralayan, vaveyla'nın parlayan yıldızlarından. yüreğine sağlık sıla gençoğlu.
hiç olmadım mı kör kütük aşık,
bunu kaybedersem verme selamını, al geri;
esas korktuğum şey, içimdeki çocuk,
kırarsam kalbini, nerdeysem gel vur beni...
muhtemel çoğumuzun içindeki o çocuk karar veriyor, çoğu şeye..
Bir zamanlar hepimizdik. Simdi ise kirletildi ellerimiz, uzerimizde kan lekesi var. kim bilir hangi cocuga ayit olan? Aldigimiz tum urunlerin nasil yapildigini kontrol etmemiz gerekir eger sicilimizi temiz tutmak ister isek. Fairtrade urunleri alip cocuklari kapitalizmin kirli kollarindan bir nebze olsa uzaklastira biliriz.
ağladığında dünyayı yerinden oynatabilen 50 yaşına gelmiş olan babamı 18'lik delikanlı gibi yerde süründürebilen ve hatta bütün ev halkının odak noktası olabilen atom bombasının canlı versiyonu...
hayatı çekilir kılandır. çocuk soru sorar; biz kah akıllılığımızı kah deliliğimizi hatırlarız. çocuk soru sorar; biz ne kadar çocuk kaldık ne kadar büyüdük onu anlarız.
zamanın tozunu yutmuş insanlar gibi bakabilir mi bir çocuk? ya da çocuk dediğimiz nedir? 18 yaş altı insan olarak tanımlanabilir mi o yüce anayasamızda olduğu
gibi? sadece yaşı mıdır önemli olan? kaçımız anlamaya çalışırız bir çocuğu ön yargı olmadan, can kulağıyla dinleyerek?
karakteri göt üstü buzda kayan, bir kimlik edinememiş, ben diye bir kavramdan yoksun olan yetişkinler, tek farkları kenarda köşede sürtmek için harcadıkları fazladan yaşadıkları yılları olan yetişkinler ne kadar hak ediyor adam yerine konmayı?
bu yaşa kadar çok insan tanıdım kendimce. her telden her kesimden her yaştan. 17 yaşında olup da 30 yaşındaki insan mantığına ve algısına sahip olanı da gördüm 30 yaşına geldiği halde boş teneke kadar değersiz, vasıfsız insanlar da tanıdım. kimi çocuk gördüm anasından babasından dayak yemiş susmaya alışmış, kimi genç gördüm içip sıçıp seks yapıp gezmeyi marifet bellemiş, kimini gördüm otuzlu yaşlarda yaşama dair bir amacı kalmamış.
ama ben bugün bir çocuk tanıdım ki daha 12 yaşında kocaman adam olmuş. akşamın bir vakti bir sokağın kaldırımında, sessizce ağlamayı öğrenmiş.
- bak bakayım bana. neyin var senin noldu?
* yok bir şey abi.
- gel bi çay içelim senle ya da gazoz falan. iyi gelir. ister misin?
* istemem sağ ol abim.
- ne bu halin senin? annen, baban nerde?
* ...
- kaybolduysan gel polise gidelim bulurlar onlar aileni.
* yok. gitmeyelim. babam dün öldü benim abi. annem ağladığımı görmesin diye kaçtım evden ben. az sonra geri dönecem zaten.
- ... gel aslan parçası ben bırakayım seni evine. gel...
bugün bir kez daha anladım ki, insan babası ölünce büyür.
şimdi bu çocuğu adam yerine koymayanın yedi sülalesine saygı duymaz mıyım? elbette duyarım.
buralarda da bir sürü yazar var 15, 16 yaşlarında. ben de bu sözlük platformlarını keşfettiğimde onlar kadardım az çok. ve eminim ki içlerinde çoğu çok iyi yazıyor; mizah yeteneğini, kendini geliştiriyor.
farazi yaklaşıp ahkam kesmek kolaydır. akran kabul edip öyle muhabbet etmek erdemdir. yetişkin olmaktır.
sonuçta üstad özetlemiş; "zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.".
ha kaayu* izlemesi gereken yaşta burada takılan varsa da; "pataklarım lan sizi. cıss!" diyorum onlara.