insanlara toplumdaki statüsüne göre değer verildiğinin kanıtı olarak, ortaya tartışma konusu olması baabında atılmış, kimilerine göre bir sorun.
acı olan nokta şu ki gelişen insan ırkında artık insanların bedene değil omuzlarındaki rütbelere değer verdiğinin kanıtıdır. ne kadar çok yıldızın varsa daha çok itibarlısındır, daha çok yaşama hakkına sahipsindir. ama koyun güden bir çobansan tabiri caizse kimse seni zkine takmaz. kimse tamirci çırağıyla, halka mal olmuş bir şarkıcının birer anne ve babaya sahip olduğunu bilmez. trafik kazasında ünlü insanla yanında durun bir kaç kişi daha ölür. ertesi gün haberlerde trafik kazasında insanların değil sadece bir insan, şarkılaryla ünlü olmuş o insanın öldüğü yazılır. sonra tabii çoban sessizce, kimsesiz, toprağa gömülür. annesine kimse gidip başsağlığı dilemez, adına sitelerde mesaj sayfaları açılmaz.
ama gel gör ki bazı insanların canını acıtacak şekilde garbian insan ve topluma mal olmuş insan kendi ülkelerinin kaderini belirleyecek oylamada eşit seçme yeteneğine sahiptir. çünkü demokrasinin rüzgarına rastlamışlardır. okumamış/okuyamamış veyahut okumuş bilgili olsalar dahi.
aslında bu tartışma cümlesi siyasetin bilgiye bilime değil kalbe ve çıkar hesabına dayalı olduğunun göstergesidir.
mesele çoban ile profesörün eşit oy hakkına sahip olması değildir.
mesele çoban ile tarif edilmeye çalışılan toplumun dışlanmış, işçi, alın teriyle para kazanmaya çalışan, ülkenin yükünü omuzlamış, şehidini vermiş ve fakat burun kıvırılan ve ekseriyetle ak partiye oy veren kesimi ile
profesör ile imgeleştirilmeye çalışılan kaymak yiyici, bürokratik elit, altında bmw'si ile ulusalcı takılan, her türlü batı nimetini doyasıya tüketip ne abd ne ab noktasında bir çelişkinin girdabına düşmüş chp'ye oy veren kesimin eşit oy hakkına sahip olmasıdır.
dolayısıyla chp'ye oy veren kesimin oyları 2 hatta 3 ile çarpılmalı, eşitlik bu şekilde sağlanmalıdır.
yoksa haksızlık etmeyelim, kimse çoban düşmanı falan değil.
hatta çobanların chp'ye yöneldikleri yeni bir dünya düzeni oluşsa, anında çoban fetişisti yazarcıkla dolar aha buralar..
ha köylü milletin efendisidir mi?
onu dediğim gibi, çobanların chp'ye yöneldiği ileriki bir tarihte kullanılmak üzere arşivimizde saklıyoruz..
gayet normal bir hadisedir.coban oy verirken hayvan fiyatlarini, doganin nasil korundugunu, dagda / bayirdaki guvenlik onlemlerini / koydeki geli$meleri du$unur, profesor oy verirken universitelerdeki egitimin kalitesini, asistanlarin durumunu, maa$ini ve ilgilisi oldugu alandaki geli$meleri.
ikisini de memnun eden secimi kazanir.bu kadar basit.
aslında her ikisinin de birer oyu yoktur. profesör akıllı adamsa çıkar bir konferans verir, derdini anlatır, başka kişilerinde oyunu istediği yöne çekebilir. ama çobanın bir oyu vardır evet. koyunlara ne kadar anlatsa anlamayacaktır dandikler. *
paradoks gibi gösterilerek büyük sorunlara yol açabilecek cümledir. aksi durum; seçkinler sınıfının doğmasına yol açar, ruhban sınıfının doğmasına yol açar, modern köleliğe yol açar, ortaçağa götürür insanı. yapılması gereken hakları elden almak değil, insanları haklarını kullanabilecekleri bilinç durumuna yükseltmektir. bir çoban o bilinç durumuna sahip, ama bir profesör o bilinç durumundan yoksun da olabilir.
aslında bu siyasi tarihte mill teoremi olarak geçmektedir.**. mill sıradan vatandaşla , profesörlerin arasında bir fark olduğuna inanmaktadır yani bir profeshör'ün oyunun 3 çoban'a denk gelmesini istemektedir.
ileri görüşlü (dindar veya aydın fark etmez) ülkenin nereye gideceğini bilen ve önlem almaya çalışan insanlarla, ben bilmem beyim bilir mottolu insanların veya ağa hakimiyeti altındaki köyün insanları ile veya bir çuval kömüre kandırılan insanların kıyaslanmasını gerektiren durumdur,burada profesör veya çoban değil düşünen ve düşünmeyi istemeyen (evet istemeyen,işine gelince çok güzel düşünen ama işiine gelmeyince düşünmeyen) grup ayrılmalıdır.
güzel bir yaklaşımdır. kafalarda soru işareti oluşturması gereken bir sorudur.
bir tarafta demokrasinin gerçekleri ve eşitlik adalet duyguları. diğer tarafta demokrasinin mutlak doğru olmadığı ve insanların haklı kazanımları sonucu elde etikleri ve etmeleri gereken haklar.
her insanın eşit olmasıdır.yönetilme hakkı bireysel bir hak olduğu için prof. da olsa bireysel olarak bir çobandan farklı değildir.ve akedemik birikimi var diye bir insan hep doğru olanı seçer denemez.
bir profesörümüzün fatma teyzeyle benim oyun eşit sayıldığı için bu ülke bu halde diyerek isyan etmiş olduğu durum. arkasından sınıfın çoğunluğunun tepkisini çekmişti o ayrı.
demokrasidir. bir ülkede çobanlar fazla ise onların istediğinin olması sakıncalı değildir. ayrıca çobanlara saygı. profluk ülkemizde bilgi, fikir, ilim demek değildir, ki kimler prof oluyor.
saçma sapan bişey. nasıl olur(!) da dağda bayırda koyunlardan başka bir şey görmeyen bir çobanla(!), üniversitede bitirmediği kitap kalmayan bir profesör(!) aynı oy hakkına sahip olabilir(!). (bkz: devlet buna bişey yapması lazım)