Yüksek miktarda radyasyona bağlı kalıp yalnızlaşmak diye düşünüyorum. Çünkü o kadar fazla bireyselcilik oldu ki çevrelerimiz kısır döngüye girdi bütün hayatlar. Kurtulmak sadece eskiye dönmekte maalesef.
eskiden bir ev bir de iş telefonu vardı. arayan aradığını ya evde ya işte bulurdu. sonra teknoloji gelişti. her insanda bir telefon devri başladı. bu ilk önceleri insana sonsuz mutluluk, sonsuz özgürlük hissi verdi. sonra aslında hiç de sandığı gibi olmadığını anladı. telefon artık 50 derece sıcakta teri paçasından akan erkeğin boynuna takmak zorunda olduğu kravat gibiydi. özgürlük verici sanılan şey tüm "özgür alanlarını" yok etmişti. her an her yerde hatta tuvalette bile ulaşılabilir durumda olmak özgür insanın mutluluğunun yerine mutsuzluk koydu.
bu da yetmezmiş gibi bazı operatörler o sonsuz iletişim aygıtı açık konumdayken arayanlarına "aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar arayın" mesajıyla taşak geçer olmuştur. ya ben var ya sizin o teknolojik aletinizi monte ederim her arayana osuruk gönderirsiniz mesaj niyetine. te allam ya.
tanım ise, teknolojik cilve insanı bunalıma sokar.
edit:imla
bolluk dediğimiz şeyler, aslında kolay ulaşım anlamına geliyor. ikili ilişkilerden tutta, insanın şahsi arzularını yerine getiremek için cebinde olmayan parayı harcamasına kadar(kredi kartı) herşeye kolay ulaşılıyor. kolay elde edilen şeylerin kıymeti maalesef olmuyor. psikolojik bir durum sanırım.herkesin hayatının içinde vardır bu sendrom. bunalım sebebi bir zamanlar insanların kendi başına açtığı dertler iken, günümüzde kurulmuş sistem direkt olarak herkesi bunalıma sokucak birşeyler buluyor.
diğer insanların hayatları hakkında kolayca fikir sahibi ve haberdar olunabilmesi.
çok uzağa gitmeye gerek yok, en kolay örnek olarak facebook'ta bir elindeki mojitosunu koyacak yer bulamazken diğer elindeki iphone'u ile havuz başında tatil fotografını koyan birini gören başka biri aynı mutluluğa sahip olamadıgı için kendını depresif hissedebilir, hissetmektedir. şükürsüzlük, tatminsizlik, tüketim çılgınlıgı ve sosyal bir statü için yapılan tüm hedonist davranışlar bunun ürünüdür.
Birinci ve altın kural her şeyin ama her şeyin maddiyata dönüşmüş olması sonucu insani değerlerin bitmesi.
Her şeyin çok bilinip aslında bi bok bilinmemesi, tüketme bağımlılığı sonucu üretmeyi unutmuş olmak , maneviyatın eksi bin beş yüz olması ve insana maneviyat diye yine maddeye dayalı dinlerin paketlenip sunulması.insanların ne amaçla yaşadığından habersiz koyun gibi güdülen toplum ne derse onu yapan para için yaşayan canlılar haline gelmesi.ne mutlu kendini para için değilde gerçekten bilime öğrenmeye adayana.
insanların şehirlerde gittikçe daha sıkışık ve kalabalık bir hayat yaşamalarından dolayı bazı özgürlüklerin kaybolması. misal ben yaşlardaki bir çok çocuk sokakta rahatça iki taş bulup arkadaşları ile top oynayabilirdi şimdi insan ve araba kalabalıklığından ne mümkün. yine aynı şekilde internet ve tv çok iyi bir öğretici olmalarının yanında başka insanların yüksek hayat sıtandartlarını da görece düşük insanların gözüne gözüne soktuğundan sadece kendisini bilip kendi yağıyla kavrulup mutlu olmalarına da imkan bırakmadı insanların. köy yerinde bile stres yaşıyor insanlar artık.
maddenin bireye ve birey özelinde topluma sirayeti, toplumsal ve ahlaki kuşatılmışlık. Logos’un sorgulanması, en önemlisi ise bireyin yalnızlaşarak uyumsuzlaşması. Uyanmak olarak tanımlanabilecek matrixvari bir çöküş.