sayfanın sağ tarafında sürekli gözümün içine içine bakan ve gittikçe büyüyen aşağılayıcı kelime.
-caylaksiniz
+evet çaylağım ama bundan sanane ? *
-caylaksiniz
+az kaldı yazar olucam. *
-caylaksiniz
+görüşürüz *
-caylaksiniz
+yakında tövbe edip emrim altına gireceksin, bana "yazarsiniz" diye hitab edeceksin! *
haddini bilmez sözlük yönetimi, bir densizlik edip, hiçbir hususi uyarıya gerek duymadan bize çaylaklığı layık görmüş efendim, gerekçeleri ise sözlük kurallarının tarafımızca bilinmiyor olduğu gibi komik bir iddia...
şu kıytırık sözlük kuralları da dahil bütün kurallar bir türlü akıl baliğ olamayan ya da içlerindeki kötülüğün ve hastalığın ziyadesiyle belirgin olduğu insanlar içindir efendim. çok şükür ki biz bunlardan değiliz, en azından şu yalan dünyada, böyle biri olduğumuz hususunda hiç kimsenin aklına da ihtiyacımız yok.
kurallar, bir anlamda gerekli olmalarından öte, bizim için bir anlam ifade etmez. biz yalnızca en saf ve insani hassasiyetleri ciddiye alarak yaşıyoruz; hem gerçek hem de -ara ara da olsa-sanal hayatımızda. gerçi bu yazıyla beraber, bu ara ara da olsa kısmına son verip çekileceğiz huzurdan. çünkü zat-ı alilerinin belirlediği ve bize de hatırlatmak küstahlığında bulundukları bütün kuralları ihlal etmiş oluyoruz; kendileri için olmadığı gibi bizim için de dert değil. gereğini yapalar.
hülasası, şu sol frame'in, tam da kelimenin kadim anlamını işaret edercesine bir lağım gibi akıp gitmesine aldırış etmeyenler, bir yazımızdan dolayı, manidar bir ders verir gibi bizi çaylaklıkla itham etmişlerdir. ehh aklını peynir ekmekle yemenin insan için olduğu herkesin malumu. sizleri ustalığınızla başbaşa bırakıp, çaylak değil ama cavlak dervişler gibi üzerimize uygun gördüğünüz bu ucuz libası geri iade eder ve kalemimizin peşinden çekip gideriz efendim. size de, hastalıklı kurallar manzumeniz, ona sonsuz bir taassupla biat eden kulcuklarınız ve yediğiniz haltlar kalır efendim. kalın sağlıcakla.
an itibariyle sol tarafta akıp giden lağımın manidar bir resmidir. insana, onun varoluşsal derinliğine, ya da sizin şu bir pek perestişle tapındığınız kurallarınızın anlamlılığına dair tek bir işaretin olmadığı aşikar.
erdal inonu (30) ...
· essek sakalari ...
· carrefour ...
· fenerbahce taraftarinin dengesiz olmasi (7) ...
· arkadasin ensesine sicak cay kasigi degdirmek (3) ...
· gorunmez tank (10) ...
· tunceli (5) ...
· basliklari alt alta okumak (3) ...
· opusurken yasanacak talihsizlikler (18) ...
· kedidir kedi (3) ...
· nazgul un kafasini kesen prenses gorunumlu cani (6) ...
· business center ...
· baba olmak ...
· sans kapiyi kirinca ...
· 24 ekim 2007 anathema mersin konseri ...
· 26 ekim 2007 anathema istanbul konseri ...
· ege gol degildir (2) ...
· shift ...
· yoga yapan insanda sorun vardir ...
· anne boleyn (2) ...
· bes litrelik kola ...
· bir fenerlinin almayacagi kizlar (6) ...
· al bunu alamaz misin (2) ...
· nihat zeybekci ...
· asansorde kalmak (4) ...
· kul ve duman atiklari ...
· lost atasozleri (7) ...
· rica ederim ...
· ilkokulu sabah 9 aksam 6 okumak (4) ...
· rastgele butonunu uyutmayin ...
· a touch of evil ...
· dorduncu nesil ...
· sinavdan iyi not beklerken kotu not almak (4) ...
· kizilay da gima nin onunde bulusmak (5) ...
· liseye geldigi halde hala ogretmenim diyen ogrenci (12) ...
· isci katalogundan sevgili bulmak (5) ...
· starbucks a gidip turk kahvesi icmek (2) ...
· mt ...
· nesildas (2) ...
· kutukutu com (3) ...
· solcu ...
· ucuzdur vardir bir hikmeti (4) ...
· all guns blazing ...
· ruyalar ve insanlar (3) ...
· 3 kasim 2007 fenerbahce besiktas maci (17) ...
· denizli kaldirimlari (4) ...
· penis (4) ...
· kizimi fenerliye vermem (3) ...
· belekte 500 000 agacin kesilmesi (6) ...
· bizkackisiyiz com (4) ...
hoş birşey tabi herkes yaşamalı, niye garipsenir ki?! herkes bir sınavdan geçmeli, bir tecrübe edinmeli. hem ben yazar olmayı değil, olma ihtimalimi sevdim.
gün gelicek benim de yazdıklarım insanlara ulaşacak gazıyla, bin kere düşünüp bir kelime yazılan, dikkatli olunması gerektiğini sürekli olarak olarak hatırlatan sağ üst köşe laneti.
Ne de olsa asker milletiz, askeri hiyerarşi anlayışı genlerimize işlemiş. Bazen acemi denerek, bazen de çaylak denerek bu hususa vurgu yapmaktan zevk alıyoruz.
yalnızlığın başkenti olmaktır.
kalabalıklarda yalnız kalmaktır.
varlığıyla yokluğu bir olmaktır.
yok oluşun hafifliğini temsil etmektir.
çaylak olmak sabırla aşılacak bir durumdur.
(bkz: yazarolayımartık)
sözlükteki yüzlerce mevzu arasından, siyasi olmayan ve tabi anket de olmayan yirmi adet konu bulamadığım için sonsuza kadar müdavimi olmaktan korktuğum statüdür.
dönmeyen sevgili gibi beklenen ünvanın ısrarla verilmemesi durumunda yazar adayını moderatörlere "Allah'ın var mı ulan senin" diye isyan ettiren durum....
Başta hevesli bir şekilde yazı yazarken sonradan sağ taraftaki "çaylaksınız" yazısını görmek insanın içine oturur. O yazıya dakikalarca bakarsınız sonra sayfayı yenilemek gelir aklınıza, ama nafile hiçbir işe yaramaz. Yavaş yavaş o çaylaksınız yazısı retinanıza kazınır ve gözünüzü her kırpıştırdığınıza gözünüzün önüne gelir o yazı. "çaylaksınız" "çaylaksınız"...
10 entry yazma şartını yerine getirmek için alt alta sıralı başlıklar 1. den başlayarak yazılmaya başlanır. sonra büyük bir hevesle sözlükten aferin yazar oldun veya hoşgeldin lan aramıza gibi bir mesaj beklenir. hevesle, heyecanla beklenir... üstünden 3 gün geçmesine rağmen beklenen mesaj gelmeyince depresyon moduna girilir.
bak bak bak!
yani diyor ki çaylaklığın yürü ya kulum dönemine mi girdi, baktın yazar da yapmıyorlar, sen hiç içini bozma, entryler girsin çıksın sen şevkle yazmaya devam et ey küçük uuser!