dünyanın en güzel şehirlerinden birisi. insana yaşama sevinci aşılıyor. psikiyatrist olsam hastalarıma bir hafta çanakkale gezisine gitmelisiniz derdim.
1981 baharında tanıştığım yeryüzü cenneti. içimdeki tarih sevdasını ve Troya şovenliğini bizzat borçlu olduğum kenttir. iki ayrı belgeselini çektim ama iki milyon ayrı belgesel potansiyeli olduğunu da biliyorum. Altında yatanlara rahmet, üstünde yaşayanlara selam olsun...
belediye hizmetlerinin berbat olduğu şehirciktir. insana, köyde olsam birçok konuda daha iyi hizmet alırdım dedirten yerdir. Örneğin, temiz içme suyu gibi. Bu kış fazla yağmur yağdığı için sular çamurlu akmışmış. Suların içilmemesi önemle rica olunurmuş.
Antik çağdan kalan Troya kalıntıları il sınırları içerisindedir. Karesioğulları ile Türkleşmeye başlayan yöre; daha sonra Osmanlı'ya katılmıştır. Osmanlılar Trakya'ya Çanakkale üzerinden geçmişlerdir.
hava güzel olduğunda daha bir sevilen güzel şehir. eksikleri illa ki var ama canın sıkıldığında deniz kenarına inip boğaza karşı bir bira içebiliyorsun mesela. zaten şehrin çoğunluğu da sosyal alkolik gibi.
çomü'de okuyan arkadaşım vesilesiyle gittiğim küçük ama harikulade şehir. şehrin fonksiyonlları artsa, biraz da göç alsa
boğazın çanakkale şehir merkezi kısmına köprü kurulabilse istanbul gibi olabilecek bir kapasitesi var ama bunların hepsi
benim hayalim. bir gün gerçekleşir tabi ben burda olmam o zaman.
kışın soğuğundan, ayazından, sosyal aktivitesinin azlığından dolayı çekilmez, yazın kızlarının rahatlığından, şehir içinde bile plaj olmasından, assos- bozcaada- dalyan vb den dolayı dadından yenmez olan şehir.
hiç bir zaman için sıradan bir şehir olarak görmediğim hep gidip gezilecek bir yer olarak ve bana hep şehitlerimizle destanlarımızı hatırlatan efsane şehirdir.
kordonunun yeni yapıldığı, yapılırkan görme engellilerin de unutulmadığı sahil şehri. görme engellilere yapılan şeritli yolda bir görme engelli yürüse allah muhafaza yüzüstü düşer geberir.