basma, sahilleri hep insan eti
ikiyüzbin ölünün iskeleti
basma, ta ankara'dan tut da van'ın
yıkılan nâmütenâhi yuvanın
canlı enkazı olan evladı
bu sevahilde geçen yıl kanadı
kan dolar, basma ayak izlerine;
çürüyen göğsünü toprak yerine
koyarak, ezme ölen kardeşinin,
bir avuç yer ne kadar çok kişinin
koludur, sinesidir, gövdesidir
mahv ve ispat ile müsveddesidir.
bu cesetler yazılan tarihin;
içi, deşsek, o sütûr-i siyehin
ufacık, körpe kemiklerdir hep
kalmamış, medrese, mesken, mektep
hepsi evladını dökmüş buraya;
ikiyüzbin ölünün bir yaraya
benzemiş milletimin göğsünde!...
bunu, kabil mi ki göz görsün de,
yine artık medeniyet denilen;
kana lezzetle bakan; kabre gülen;
evlerin çırpınan enkazından
zulme adüvvane saraylar dağıtan;
tapacak tiğ arayan, taç arayan;
başka mabudu yıkan, fazla satan;
nuru boğsam diye ebadı aşan;
ateşin gayzını teşyie koşan;
gezse fosfor gibi medfende gezen;
dursa medfeni gibi lakin rehzen;
"öl" deyip her ölenin annesine
demirin satvet-ı melunesine
dayanıp ufka tahakkümle bakan;
eli kan, sinesi kan, cephesi kan
heykel-i vahşete "lanet!..." demesin
"bu mu ya rab, medeniyet!..." demesin
bu mudur az diye durmada hukuk
isteyen hakk-i behâyimde hukuk.
eli, âti için, âlâmı silip,
başı bir gûş-i tahassüs kesilip
dinleyen sine-i asarı bu mu?
bu mu evvel yıkarak mevhumu
sonra iclas ederek sabiteyi
sonra inkar eden ondan öteyi?
düşünün cephesi üstündeki için
işte topraktaki bir çizgi için!
o büyük nur, o mutantan unsur
denilen meşale, gerçek, burnudur?
bu mu aydınlatacaktır yarını;
silerek nur ile gözyaşlarını?
bu büyük kizbi ederken tashih
şu küçük yerde yatan bir tarih
demir asabini ki ey taş heykel
titretir belki derim artık gel
gel o tarihi bu topraklara sor;
ikiyüzbin bu kadar cilt ediyor.
Bugün bir tarih dönümü, yıllar önce bugün yüzlerce askerimiz sabahı görmedi. ilk defa bugün emperyalizme karşı zefer kazanıldı ve bugün Osmanlı'nın üstüne üstüne esen sert rüzgarları lehine çevirecek büyük dahi, tarih sahnesinde boy gösterdi. Rüzgara karşı, göğsünü siper etti, tıpkı uçurtmaların rüzgara karşı yükselmesi gibi o büyük dahi ölüme karşı yükseldi ve göğü delerek zaferi milletine indirdi. Kutlu olsun, unutulmasın.
cereyan ettiği alanın ibret için gezilmesi tavsiye edilen , fakat tercihan yanınızda güneş gözlüğü ve mendil bulundurulması önerilen savaş. 1. dünya savaşı sırasında çanakkale boğazına olan itilaf devletleri saldırısı nedeniyle önce denizden saldırı ve buna karşı savunma, sonra karaya çıkartma ve kara savaşı şeklinde cereyan etmiş ve türk tarafının zaferiyle sonuçlanmıştır. 250000 sayısı muhtemelen itilaf devletlerinin tahmini kaybıdır. ancak bizim kaybımız da muhtemelen yüzbini aşacak mertebede olup, yine de itilaf kaybından daha az sayıda olması daha muhtemeldir.
Bu savaşın sonuçları tüm taraflar için ağır olmuştur. Çarlık Rusyası yardım alamadığı için bolşevik devrimi patlak vermiş ve başarılı olmuştur. Türkler, çok büyük oranda subay kaybetmiş ve bir nesil iyi eğitimli insan şehit olmuştur. Britanya bir sürü gemi kaybetmiş, mali anlamda büyük yüklerin altına girmiş, Avustralya ve Yeni Zellanda gibi kolonilerde ulusal uyanış başlamış, Hindistan (Pakistan ve Bangladeş dahil) üzerinde kayda değer bir anti-kolonist özgüven başgöstermiştir. Fransızların da benzer kayıpları olmuştur. En az zaiyatla kurtaran Almanlar olmuştur ama onlar da bu savunmanın ekonomik yüküne el atmış, kayda değer miktarda silah yardımı sağlamıştır.
Tüm ağır sonuçlara veacılara rağmen, bu savaş yeni bir devrin şafağıdır. Sadece biz Türkler için değil; Hintli, Avustralyalı, Yeni Zellandalıve Rus insaların, sömürceliğe karşı gözlerini açtığı yerdir.
bir milletin varoluşunun simgesi niteliğindeki savaştır.türk milletinin yokluklar içerisinde savaşmıştır.sadece yürek ve bir avuç askerden oluşan türk ordusu bu savaşla beraber geçmişine bir sünger çekerek yeniden bağımsızlığını kazanmış ve devamında atatürk'ün kurduğu cumhuriyet'e temel hazırlamıştır.
1915 yılının ramazan ayını da içinde buluduran destanımız. çanakkale savaşının en kanlı ve çetin günlerinde ramazan ayı da yaşandı.senenin en sıcak ve kavurucu günlerinde onca yokluğun içinde sahurda bir tabak yağsız bulgur pilavı belki de sadece bir parça kuru ekmekle karnını doyuran mehmetçiklerimizin iftara çıkacağı bile meçhuldu. belki de çoğu iftarını cennetteki köşklerinde meleklerin hazırladığı sofralarda yapacaktı. bu şerefe nail olamayanlarsa iftarda genelkurmay ın emriyle bir tane siyah zeytini 3 lokmada tüketmek zorundaydı. savaşın ne zorlu şartlar altında kazanıldığını ifade etmeye lüzum yok. bizler böyle bir neslin torunlarıyız.
bir de türküsü vardır ki her duyduğunuzda içimizde bir şeylerin titrediğini hissederiz.
çanakkale türküsü
çanakkale içinde vurdular beni
ölmeden mezara koydular beni
of gençliğim eyvah
çanakkale köprüsü dardır geçilmez
al kan olmuş suları bir tas içilmez
of gençliğim eyvah
çanakkale içinde aynalı çarşı
anne ben gidiyorum düşmana karşı
of gençliğim eyvah
çanakkale içinde bir dolu testi
anneler babalar ümidi kesti
of gençliğim eyvah
çanakkale'den çıktım yan basa basa
ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa
of gençliğim eyvah
çanakkale içinde sıra söğütler
altında yatıyor aslan yiğitler
of gençliğim eyvah
çanakkale'den çıktım başım selamet
anafarta'ya varmadan koptu kıyamet
of gençliğim eyvah
akp hükümeti tarafından sürekli dillere getirilmesinin sebebi savaş zamanı göklerden sakallı amcaların gelip askerlerimize yardım etmiş olduğu inancıdır.
bir yerde ilahi bir safsata varsa ona sahip çıkılmalıdır keza sakarya meydan muharebesi gibi en önemli savaşlardan birinin tarihini bilmeyen yığınlar var.
canakkale gecılmez dıye felsefı bır görüs yaratan ve türk ınsanının bunu hayatının her alanında kendısını basarıya goturecek gorus olarak benımseten savas.
Osmanlı imaparatorluğu'nun askeri teknoloji anlamda geriliğini ortaya koyan muharebedir. Zira savaşta ingiltere önderliğindeki müttefiklerin çıkartma yapmasına ve saldıran taraf olmasına rağmen, ölen 130 000 kişinin yaklaşık 90 000 i türk tarafındandır. Bu da sanırım Atatürk'ün "ben size ölmeyi emrediyorum" demesinin ardındaki gerçeği ortaya koymaktadır.
bir milletin yaşam mücadelesi verdiği en zor ve en kanlı savaştır. detaylarını okudukça gözlerin yaşardığı ve tüylerin ürperdiği yegane mücadelelerden biridir. her millete nasip olmaz dedirten bir destandır.
çanakkale savaşı diye birşey yoktur. çanakkale destanı vardır. hemde öyle bir destanki hala avrupada çanakkale denince adamlar donlarına sıçıyorlar. ölü askerin dirilip tekrar savaştığı savaştır. türk birliğinin,türk kardeşliğinin göstergesidir. kürt'ün,arabın,çerkezim,türkün,.... tek vucut olduğu destandır. biz burdayız yiyorsa yine gelin diye çığlıkların atıldığı destandır.
kimilerine göre kazanılmasa ölen yaralanan sayısı daha az olacağı için kazanılmaması belki de daha iyi olan savaşmış. (bkz: #5261183)
bu durumda keşke elimiz kolumuz bağlı hiçbirşey yapmasaymışız daha hayırlı olurmuş.*
saraylarda, köşklerde oturup vatan evlatlarının canı pahasına elde edilen kazanımları müzakare masalarında kaybeden padişahların, paşaların, nazırların, sadrazamların beceriksizliklerini kadercilik mezesiyle bezeyip emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmeye hiç niyetim yok.
bu sebeple, benim için kahramanlık destanıdır efendim.
ayrıca şehitliklerin halinin de, padişahlığa yakıştırılan bir başbakanın iktidarı sırasında bu denli bakımsız ve sefil halde olması da işin diğer ironik boyutudur.*
şu savas hakkında ne yazılsa az gelir de yanında birde osmanlı'ya catmasanız. bu savası kazananlar turkiye kaybedenler osmanlı'mı? diger butun kayıpları osmanlı'ya mal ederken bu savasi kurtulus savasinin parçası gibi anlata anlata cocuklarımız turkiye cumhuriyeti savaslarından biri zannediyor. i. dunya savasını kaybeden padisah ulkeden kacti. padisah soktu sanki ulkeyi savasa..
ayrica burda ölen sehitler kadar degerli degil mi sarıkamısta, yemen'de daha aklıma gelmeyen bir cok yerde yatan şehitlerimiz? canakkale savasına bakarsaniz kazandık mı kazandık. neyi kazandık? yine istanbul dahil her yer isgal edilmedi mi? belki o gun kazanmasak savas erkenden biter binlerce insanimiz ölmezdi. şehit sayimiz dusmana verdigimiz zayiattan cok cok fazla. maalesef komutanlar sonuca bakiyorlar ölumler umurlarında degil.
ölümüne giden tum sehidlerimizin ruhu şad olsun.
ayrıca gidenler görur ki orda sehidlerimizin şimdiki hali icler acisıdır. anzak mezarlarını gorurseniz hayran kalırsınız. işte şehidimize verilen deger. bu ulkenin kahramanlarını o hallerde bırakanlara yazıklar olsun. birde ustune ustluk anzak mezarlarının oldugu yeri ebediyen anzaklara terketmişiz. nasıl bir anlasmadır anlayamadım. ebediyen terk etmek?