kadınlar için en seksi şey. bizim için kutsal üçlü* neyse kadınlar için zeka, güç, özgüven aynı şeydir. erkeğin tipi mi? bizim için kadında zeka neyse o.
"Neydik biz, doğanın efendisi mi? insan denince en zeki tür mü gelmeliydi aklımıza ve yalnızca sistemli düşünebilme yetisi, doğaya zulmetme hakkını veriyor muydu bir canlıya? Evet, düşünsel kapasitemiz daha fazlaydı diğer hayvanlardan. O kadar ki; onların yaşam alanlarını işgal edebilir, bizimle aynı ortamı paylaşmak istedikleri takdirde onları katledebilirdik gözümüzü kırpmadan. Ölüleri üstüne şehirler kurar, sokaklarımızda gezinen başka türleri eğlence aracı yapardık. Yetmezdi betonlarımız: Ormanları, denizleri, ovaları kuşatır içimizden geldiğince sömürürdük oraları da. Zevkimiz uğruna zenginler yaratırdık ve tabi var olabilmeleri için yoksullar. Sorun yoktu, kaderdi ne de olsa fakir doğmak. Sonra işler değişir, zenginlerin zevki için yaşar, öldürür, ölürdük. Özellikle öldürmenin sınırı yoktu zira onlara insan cesedi de yetmiyordu. Egoları tatmin nedir bilmiyordu: Madenlerden mücevherler, ağaçlardan koca köşkler, hayvanlardan kanlı kürkler elde ederdik onlara vermek amacıyla. Her şeyi mahveder, yine de suçluluk hissetmezdik tepedekilerin gazıyla. Dedik ya fazla zekiydik biz, ya da fazlaydı bize bu zeka "
bir yazarın, kavramların kapsamlarıyla imtihanı olmuştur. zeka, evrimsel süreçte hayatta kalabilme mefhumu için "zeka" idi en başta. Sonra can sıkıntısından** doğan sanat ve bilim*, entelektüeliteyi, o da bambaşka bir zeka tanımını beraberinde getirdi. insan, sosyal bir hayvan olarak, kategorilere ayırmak zorunda kaldı zekasını. Ancak tüm bu zekaların bir ortak özelliği var: işe yarıyorlar. Pragmatizm paradigması, burada bakış açımızı şekillendiren paradigma olmak zorunda.
beyin yardımıyla iş yapabilme becerisidir. zekanın az çok olmasından ziyade, zeka türleri önemlidir. halk diliyle, herkesin kafası farklı farklı şeylere çalışır.
adamın biri misafirliğe geldiği mahallede önce meydandaki berbere giriyor tıraş olmak için.
hoş beş derken sohbet ilerliyor, konu çocuklardan açılıyor. berber;
- benim oğlan şurada bak top oynuyor. diye meydanı işaret ediyor.
devam ediyor sonra.
- bak kaledeki çocuk da bizim komşunun çocuğu. çok değişik bir çocuk.
+ nasıl değişik?
- yani aptal gibi sanki. bak bekle.
diyip çocuğu çağırıyor yanına. cebinden iki banknot çıkarıyor, biri 10 biri 1 liralık. çocuğa uzatıyor.
- istediğini seç, senindir.
çocuk 1 lirayı alıp cebine koyuyor ve koşarak maça devam ediyor.
adam anlam veremiyor tabi buna ve berberle işi bitince yanına gidiyor çocuğun.
soruyor,
- o paralardan hangisinin daha değerli olduğunu biliyor musun?
+ biliyorum.
- neden 10 lirayı almadın madem?
çocuk hafifçe gülümseyerek;
+ o zaman oyun biter.
zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir. zihnin birçok yeteneğinin uyumlu çalışması sonucu ortaya çıkan bir yetenekler birleşimidir.
tüm insanlar da eşit seviyede olmasına rağmen, kullanım sıklığına göre aktif hala gelme süresinin kısalması veya uzaması gibi işlev kazanan yetenektir.
Zeka kısaca insanın öğrenme ve uyum gücü olarak tanımlanabilir. Edisona başarını neye borçlu olduğu sorulduğunda bunu yüzde 5 zeka, yüzde 25 in çalışmak olduğunu söylemiştir. Okul hayatında hep birinci olan bir çok kişinin hayata atıldığında başarısız, istikrarsız olduğunu sık sık görürü. Okul başarısında klasik zeka yeterli iken, hayat başarasında duygusal zeka olarak tanımlanan duygusal ve sosyal becerileri öğrenme yeteneği ön plana çıkar. Bütün bebekler belli bir potansiyele sahip olarak doğuyor, ancak bu potansiyelin aktif hale getirilmesi için aileye büyük görev düşüyor. Diyelim ki, bir insanın boyu genlerinde 170 cm olarak yazılı. O çocuk iyi beslenirse 180 e kadar uzar. Aksi durumda boyu 170 de kalır. Zeka da böyledir. Ortalama insan zekası 100 dür. Yeni doğan bir bebeğin potansiyel zekası ise 140. çocuk eğitilmediğinde , zihinsel uyarıyı almadığında veya okumadığında ıq su 100 lerde kalır. Tersi durumda artar.