M. Kemal Atatürk;
"Biz cahil dediğimiz vakit, mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz Kastettiğim ilim, hakikatı bilmektir Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikatı gören hakiki âlimler çıkar."
dini inancı olan mucitlerin tanrıya bok atmadıkları için popüler olamamaları ve dini inancı olmayan insanların icat hırsızlığını rahatça yapabilmeleriyle orantılı durumdur.
aselsandaki zeki insanların ölümleri son örnek olarak verilebilir.
kim bilir hangi dinsiz çıkıp da onların çalışmalarıyla meşhur olacak bakalım.
zeka ile alakası olmayan kurnazlığa kaçan ve arzuların doğrultusunda inatçılık yatan bir nedendir. yüksek zekanın dine inancının azalması ters etkiye işarettir. zirve noktaya vurup tabana indeme durumudur.
öncelikle sosyolojik olarak bakılması gereken bir konu. zeka seviyesinden çok insanın yetiştiği ortam, o ortamın koşulları, ekonomik durumlar, v.s daha çok etkilidir bu konuda.
tabii bu da benim görüşüm.
örneğin yüzde sekseni veya doksanı yahudi olan bir toplumda bir insanın müslümanlığı ya da hristiyanlığı seçmesi ne kadar olasılıklı bir durumdur? ya da afrika'da yaşayan bir ilkel kabilenin ateist ya da teist olması veya müslüman olması ne kadar söz konusudur. Belkide o kabilede yaşayan herhangibirisi üstün bir zeka ile doğmuştur fakat içinde bulunduğu ortam gereği o zekayı işleyememiştir, bu durumda o insanın tanrı inancının olmaması ne kadar söz konusudur özellikle yanındaki adam ateşe taparken.
o yüzden bazı kavramları bir başlıkla kesin bir yargı gibi sunmak çokta doğru değildir. dahası insanların inançlarını tartışmak ne kadar doğrudur? sonuçta herkesin kendi vicdanıdır.
ateistler o kadar zeki(!) ki evrenin yaratılışı ile ilgili en popüler teori olan big bang teorisindeki o taneciğin nasıl oluştuğuna ya da o taneciği patlatan şeyin ne olduğuna dair bir fikirleri yok. ancak islam dini bu taneciği oluşturanın ve patlatanın da allah olduğunu öne sürmektedir bence. bir de dine inanan herkesi geri zekalı olarak nitelendirmek çok yanlıştır. zira dine inanan ve oldukça zeki matematikçiler,doktorlar,mühendisler.... vardır. islam bilim adamlarının araştırmanızı tavsiye ederim!
gerçek tanrı inancı kademe kademe ilerleyen algılama ve muhakeme evreleriyle oluşur. belirli bir kademeyi geçtiğinizde inanmamaya başlarsınız. ancak daha üst seviyelerde bir kademe vardır ki çok basit, muhakemesi çok kolay ancak algılaması bir o kadar zordur. işte o level atlandığında tekrar inanmaya başlarsınız. ve bu eskisinden daha güçlü bir inanıştır.
ayrıca bu konuda einstein örnek gösterilmemelidir. bir bilim adamı, inanmaya sıradan insanlardan daha fazla ihtiyaç duyar. onun kafasının içinde ne döndüğünü, neye inanıp neye inanmadığını bir çok insanın algılayabileceğini sanmıyorum.
Kur'an hiç bir zaman iman ve zeka kavramını bir arada kullanmamıştır. Kur'an imanı sadece akılla bağdaştırır ve akıl ve zeka
ayrı kavramlardır. Zekayı araç (potansiyel) aklı ise o aracı en verimli biçimde kullanması gereken (ama bazılarının kullanamadığı) bi yönetmen gibi görebiliriz. Zeki ve inkarcı kişilerin dinle ilgili iddialarından biri de ;
"insanların inandıkları gibi siz de inanın" denildiğinde ise, "biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?" derler. iyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler" bakara(13) Ayetine muhattap olmalarına neden olur. Aynen bu başlıkta olduğu gibi kişi kendi inkarını bu şekilde içsel çatışmalarından arındırmaya çalışmakta sürekli kendini kendine haklı göstermeye çalışmaktadır. Bir ateistle bir müslüman arasındaki en önemli fark bana göre şudur ateist her zaman inandığına kendini inandırmaya müslüman ise inandığına başkasını inandırmaya çalışır. Bunun temel nedeni de insan fıtratındaki inanca olan yatkınlıktır. Fıtrata aykırı bir ruhsal yapı her zaman içsel çatışmaları da beraberinde getirecek ve inkarcı kişi sürekli bu çatışmalarla başa çıkmak için;
*Sürekli en ufak kanıt sayabileceği bişeyler arayacak
*Dini kitapları o dinin mensubundan daha iyi analiz edecek *
*Kendi gibi düşünenlerin zeki insanlar olduğunu kanıtlamaya çalışacak
*Karşısındakini değil sırf kendini inandırmak için sürekli başlıklar açacak entryler girecektir.
insanın kendini bir bok sanma ve egosunu tatmin etme ile eşdeğerdir. öyle ki daha önce helak olan toplumlar da en basit örneğidir. bilimin aciz kaldığı ve ne kadar kusursuz olduğunu ispatladığı şeyleri gelişigüzel olmak ile eş tutan bireylerdir. sike sürülecek akıl da yoktur.
einstein tanrı zar atmaz demiştir. ilerleyen zamanlarda bazen atabilir demiştir. inançsız olduğu konusunda uydurma birkaç mektuptan başka birşey yoktur. onun dışında sürekli büyük ve tanrısal bir olguya vurgu yapar. ayrıca kendi aklınızla da inançsız olabilirsiniz. ama cemaat ruhuyla hareket eden vasat ve özgüvensiz isen mutlaka onanmak için kendine referans ararsın. çünkü inançsızlığına bile şüpheyle yaklaşırsın. inanmamayı bile beceremeyenler için hayat çok zor olmalı. çünkü zekanın arafı budur. ne aptal ne akıllı, arasında ve sürekli yalpalar halde. hawking düne kadar tanrı var diyordu dikkat edin yeni düşüncesi şudur ; tanrısal bir güce ihtiyaç olmayabilir demiştir. tanrı yok dememiştir. onun bildiğinin milyonda birini bilmezken bu kadar emin olabilmek sanırım ahmaklık emaresidir.
inanmamayı veya inancındaki boşlukları sözde ilerlemiş zekasına yoran, araştırma ve algılama zorluklarına girmeden kendine hüküm kesen bir zavallının serzenişi olan önerme.
inancın zekayla hiçbir ilgisi yoktur. Dahilerin çoğunun inanmadığı da tamamen bir safsatadan ibarettir. Aklı çalışan bir sürü insan tüm dinlerin günümüzdeki bazı çarpık uygulamalarından ve tutumlarından rahatsız olmaktadır ve bunun için dahi seviyesinde olmasına da gerek yoktur. Birçok dahi ise yaratıcı bir gücün varlığının farkındadır, evrenin gizemlerini çözmeye devam ettikçe de bu mimarinin bir mimarı olduğu gerçeği daha yüksek sesle söylenmektedir. Günümüzde inancın zayıflaması dinleri ellerinde tuttuklarını iddia eden kişi ve kurumlara olan inancın azalmasından ibarettir.
Modern parçacık fiziği ve evrenin oluşumunu açıklayan büyük patlama teorileri inanan insanlara sayısız kanıtlar sunabilirken aynı kavramlar inanmayan kişilerce farklı şekilde açıklanabilir. bu ne inanan bilim adamlarını aptal, ne de inanmayanları dahi yapar. olaya iki farklı pencereden bakan iki insandır sadece bunlar.
inanmamak sizi daha zeki yapmaz, zekanızı kullanarak belli bir akıl ve bilinç boyutuna ulaşabilmişseniz inanıp inanmamayı tercih edebilirsiniz. o yüzden çok zekiler inanmıyor, ben de inanmıyorum öyleyse çok zekiyim yargısına varmayın, ancak böyle gülünç duruma düşersiniz.
zeka seviyesi azaldıkça, dine inanç ve penis boyu da artar.
gözünüzden kaçmasın
evet penis boyu yazdım.
şimdi beyaz tavşanı takip edin diyeceğim, "köşeye sıkıştırıp sikelim mi?" diye soru soracaksınız. o yüzden beyaz tavşanı falan bırakın, zeyd'in karısı ile evlenin. soru sormaya lüzum olmadan idrak edebileceğinizi umuyorum.
bu genellemeyi daha çok fizik, matematik, felsefe gibi alanlarla uğraşanlar için yapılabilir. bu alanlarlarda çalışanlar eldeki verilerle, herşeyi mantık dahilinde ele aldıklarından, din de gayba iman olduğundan pek akıllarına yatmıyor anlaşılan.
geniş anlamda ele alınabilir konudur. öncelikle 'ateizm' 'din' ve 'inanç' kavramları ve bu kavramlara bakış açıları bilinmelidir. özellikle gazali örneğini incelersek 'inanç' kavramı üzerinde daha dikkatli durmak gerekir. geniş ve tutarlı bir araştırma gerekir. bodoslama dalmakla böyle bir tesbit yapılamaz.
ateist bilim adamı olduğu kadar olmayan bilim adamı da vardır. ateist olduğu söylenen bilim adamlarının çoğunun ise gerçekten öyle olup olmadıkları kesin ve sabit bir bilgi değildir.
aynı şekilde "bilim adamı" ve "bilim ile zeka arasındaki ilişki" de ele alınmalıdır. sonuçta bu işin önemli kısmı çalışmakla alakalıdır. (örn: edison) 'zeka' kavramı bilim adamlarına indirgenmemelidir. bu öncelikle kendine hakarettir.
aynı zamanda inanmayan insanların da daha doğrusunu yapıyoruz der gibi bu türden yaklaşımlarla inanç-zeka ilişkisi kurarak aslında kurtulamadıkları bu eksikliği telafi yoluna gitmeyi de bırakmalıdırlar. bitti yani, olmuyor bu..
ayrıca da işin yaratılış/insan doğası yönüne de bakmak gerekir ki inanmayan insan asla inanan insan kadar emin ve metin olamaz. geliştirdikleri tanrıya inanmıyorum ama bir güç var şeklindeki marjinal tanımlamaları da durumlarını gözler önüne sermektedir aslında.
bir başka durum ise din in düşünceyi, kafa yormayı, eleştirmeyi vs şeklinde akli melekeleri engellediği konusundaki yanlışlıklardır. elbette ve kesinlikle öyle bir durum da yoktur. sonuçta mevzu islam dini açısından ele alınırsa kuran ın bir çok yerinde aklı kullanmak ve düşünmekle alakalı pasaj/ayet mevcuttur. aynı şekilde bilimi ve araştırmayı ve aynı zamanda bu yollarla insanlara faydalı olmayı da bir ibadet olarak görmektedir. sen mercimek kadar bilginle ve aynı orantıdaki düşüncenle böyle bir iddia ortaya atarsan bunu bir şeylere dayandırman da gerekir. öyle ateist sokak jargonuyla konuşmak durumu açıklamaz.
Üç gün öncesine kadar asla onaylamayacağım saptamadır.
Lakin en zeki matematikçi ve deneycilerden oluşan grubun içinde allaha inanan tek bir kişinin bile olmaması
'acaba' dedirtmiştir. Ben inanırım bu arada. Zeki insanların inanmamaları demek, yine de allahın olmaması
anlamına gelmez. *