bugün

çağdaşlık ve demokrasiden dem vuranların kapatılmasını istediği gazetededir. ne ilginç dimi sözlük çağdaş ve demokrat(!) bir insan olmak. hadi senle demokrasinin olmazsa olmazlarını tekrarlayalım belki zihni henüz yontulmamış odun olmaktan öteye gidememiş beyinlere faydalı olur.bak benim bir tane aklıma geldi öz-gür-lük * hadi şimdi sıra sende.
iftira yalan gıybetle fitne fesatla sözde müslümanlık yapan ineklerin saman gazetesi.
her sabah abone olmadığım halde evimin giriş kapısına bırakılan bedava gazete. hiç bir bakkalda veya markette satılırkende göremezsiniz. fiyat yazan bölümü prosedür gereği konulmuştur efendim.
gazete bayiine gidip, parasını verip, satın alan insan sayısı 20 bin iken, türkiye'nin en çok satan gazetesi olduğu iddia edilir. denemesi bedava, bir gün çıkın ve sokaklarda sahipsiz saman gazetesi arayın, akşama en az 250 tane bulmuş olursunuz. her yere atılır, sayı da 800bin'e çıkar.

sonra "ben 800bin satıyorum, ona göre benim reklamım pahalı" der. kimse yer mi? yer..
"Medyanın vazgeçilmez polemiklerinden biridir:
Zaman Gazetesi kaç bin satıyor?
Zaman yöneticilerine sorarsanız 1 milyona yaklaştılar.
internet siteleri de her fırsatta Zaman gazetesini en çok satanlar listesinde birinci sıraya koyarlar.
Peki gerçekte Zaman ne kadar satıyor?
Yay-Sat'ın Mayıs ayı son haftası satış rakamlarına göre Zaman gazetesinin bayii satışı tam tamına 20 bin 716 idi.

Bilindiği gibi daha önce Zaman 25 bin dolayında bir satış grafiğine sahipti.
Demek ki okuyucularının beşte birini kaybetmişlerdi.
Yani büyük bir düşüş içindeydiler.
Diğer yanda...
Zaman gazetesi abone rakamları çok yüksekti.
Gazetenin verdiği rakama göre 853 bin 707 abonesi vardı.
Ancak...
Aslında herkesin bildiği bir gerçek var.
Çünkü herkes çevresinde bunu görüyor. Zaman gazetesi rastgele iş ve evlerin kapısına konuluyor.
Yani abone rakamı denen sayı bedava dağıtılan gazeteydi.
Bitmedi.
Bu kez akla şu soru geliyor:
Zaman niye milyonlarca dolarını sokağa atıyor?
Bunun bir tek yanıtı var: Cemaati güçlü göstermek için...
Fakat hesap edemedikleri bir gerçek var:
Aslında abone sayısı değil bayii satışı cemaatin gücünü ortaya çıkarıyordu.
Çünkü cemaat bayii satışının çok olması için müritlerine Zaman'ı gazete büfelerinden, bakkaldan, süpermarketlerden vs. almayı şart koşuyor.
Ve bu kadar çabaya rağmen bayii satışı rakamı: 20 bin 716.
Ya da mürit sayısı mı demeliyiz..." *
akıyor su gibi, ellerinde düşüyor insanın, her gun biraz daha azaltıyor yada tamamlıyor insanı. Yaşıyoruz zaman düşerken ellerimzden yere.
doğum ile ölüm arasında ki boşluk..
bu yüksek traj'ını beleşe dağıtılmasından dolayı kazanan gazetedir. 8 katlı bir apartmanda oturuyorum, her sabah illaki 10 tane zaman gazetesi apartmanın girişinde bulunur, ilginç olan ise sabah dağıtılan bu gazelerin en az 8 tanesinin akşam saatlerindede ilk dağıtıldığı yerde durmasıdır. parayla alan olmadığından beleşemi dağıtıyorlar nedir.
hiç bir zaman önünü alamayacağınız, keşkeler ile dolu bir sürü anınızın olacağı bir hede.
şu son zamanlar darbe haberi yapmazsa ölecek hastalığına yakalanmış sözüm ona gazete. bu kadar da propoganda yapılmaz be.
saniyeyle ölçülecek kadar kısa ve çabuk harcadığımız bir olgudur.
normal insanların zaman okuduğu davasını güden insanların namaz okuduğu bu davaya karşı çıkan insanların ise saman okuduğu gazetedir.
para verilmeden ya da daha doğrusu çaba sarf etmeden elde edilen her şey gibi, kalitesizdir. kalitesiz gAZETEDiR.
ergenekon ile ilgili haberleri başından beri hiç ritmini düşürmeden manşet olarak verdiği için ergenekoncular denilen kitleyi sinirlendiren gazatedir. zira zaman gazetesi vs bu tür yayınlar yapmasa daha önce gözümüze soka soka yapılan adilikleri yine unutmamız çok olası bir durum olacaktı. ama bu kötü denilen gazate bu şekilde, bir an olsun unutmamıza izin vermeyerek, taze kalmasını sağlayarak daha demokratik, daha şeffaf bir ülkeye doğru gitmemiz konusunda bu kocaman taşın üzerine konulan ellerden sadece biridir.
bekleyen biri için ondan daha ağır, zevklenen biri için ondan daha çabuk bir şey yoktur.
*
bir şeylerin ilacı olduğu söylenen kavram. yalandır.
geri getirilmesi istenen şeylerin başında gelir.
(bkz: keşke)
(bkz: prince of persia)
geriye alınıp çok şeyleri değiştirmek istemektir, ama o anı yaşarken doğru olanı yapamamaktır. hayatta her şeyin tamiri mümkündür belki ama "zaman"ın tamiri mümkün değildir, yaptığın hatayı düzeltemezsin ya da daha iyisini yapamazsın. çabucak geçmesini isterken bir yandanda geçmemesini istersin, geçmediğinde sıkılırsın geçtiğinde ahlanıp vahlanırsın.
muhalefete muhalif gazete. kağıt parçası. provokasyon aracı. ne derseniz deyin ama gazete değil.
belki dün, belki bir saniye öncesi ama sonuçta geçmiş.
insanlar bazen geçmişte kaldı diyorlar öyleyse niye takipte anlamıyorum ki.
hala geçmişi yaşayabiliyoruz, hala geçmişin yaralarını sarıyoruz, geçmişin mutlulukları ile avunuyoruz.
neden bizim formatımız yok bilgisayarlar gibi, geçmişi şu an gibi yaşamaya mahkum muyuz?
geçmiş, hayatımıza yön veriyor o anlarda yaşananlar şimdiyi etkiliyor. karakterimizi, yaşam tarzımızı ve her şeyi.
öyleyse geçmiş denen şey gelecek demek. geleceğimiz demek.
bu durumda şimdiyi arkaya dönüp bakınca mutlu olacak şekilde yaşamak lazım.
dolu dolu yaşamak lazım.
şimdi ise, geçmişin ve geleceğin birleşimi.
zaman diye bir şey yok, zaman sadece yaşadığın an.
belki o bile değildir.
capre mi diyem ne diyem ki.
içinde bulunduğumuz anda tüm geçmiş var ve geleceğin tüm izleri bu anda.
tüm zamanlar karışmış.
işini en iyi yapandır. büyümekle birlikte, insanları olayları tanımlatır adama. ki o zaman büyümüş oluruz. işini hiç aksatmaz. saat bile durur ama zaman durmaz.
herkesi unutkanlaştırabilir mi? diye merak ettiğim olgudur.
bulmacalarının içinde resimdeki sanatçı yerine resimdeki cami hangi cami dir şeklinde soruları olan , cumhuriyet gazetesi ile zaman zaman kapışan , kağıdı kaliteli, su geçirmez gazete.
Gün ışığından azıcık faydalanabilmek için pencerenin dibinde oturan teyzenin gözleri de ağlamaklı. Sanki isteği var pencere dibinden... Umrunda değil güneş O'nun da! Tam aşağısındaki garajın önünde, kendi başına top oynayan çocuk anın keyfini çıkarırken, zamanın Ondan aldıkları ve bir o kadar verdiklerinin deminde olan teyzeciğim; o top oynayan çocuğa bakıp, aklından geçenleri kafasnda tutamayacak kadar derin bir of çekiyor.. Tam ortasında olmak ne garip ''hayatın''... Bir çocuk gibi gökkuşağının bittiği yerde sürprizleri görmek isteyecek kadar heyecanlı, daha da yaşayacakları iki elin parmağını geçmeyecek kadar kalmış teyze gibi sakin ve sonu bekler gibi yaşamak ne tuhaf!
Geç ey zaman, umrumda değilsin. Ben sana değil yaşamak istediklerime yetişeceğim...
zaman her şeyin ilacıdır derler örneğin. ben hiç inanmıyorum öyle olduğuna.
kaybettiklerinizin yerini almaya çalışan, açılan boşluğa kurulan hınzır bir arkadaş sadece. zamanla unutmazsınız mesela her şeyi. zamanla alışırsınız sadece her şeye... yokluğa, acıya, sevgisizliğe... ama unutmazsın. unutamazsın. içinizdeki boşluğu zamana yayarsınız çaresizce. sizi kendine mecbur eder zaman küstahca...

kendime bakıyorum, geriye bakıyorum, arkama bakıyorum, bıraktıklarıma bakıyorum. bakabiliyorum geriye, geçmişe... çünkü geçen zaman unutturmuyor hiçbir şeyi bana, unutturmuyor hiç kimseyi, hiçbir acıyı bana. alıştırıyor sadece. gün geçtikçe, zaman ilerledikçe içinizde varolan acıyla yaşamaya devam ediyosunuz. hepsi bu....