çok yönlü kişilik. siyaset ve yazarlıkla da uğraşsa, tüm hayatı yaptığı müzikte kendisini sağlama çekecektir. müzikte tek kelimeyle yaşayan efsanedir. iyi ki vardır ve iyi ki o sayısız hit ezgiye imza atmıştır.
yağmacılığın bir türk geleneği olduğunu bilen şarkıcı, türkücü, besteci, milletvekili. kendi gerçeklerimizle yüzleşmektense linç edelim bu adamı olsun bitsin. zaten özgürlüğü de satmış.
yağmacılığı bir türk geleneği olarak anlatan , türkler eskiden de böyleydi diyebilen iyiden iyiye uçmuş besteci. demek özgürlükçülük belli bir raddeden sonra kayışı kopartıyor. varlıklıların ağaçlara ve yol kenarlarına iliştirdikleri paraları , değerli eşyaları gururundan almayan yoksulların bulunduğu bir hükmün torunları olarak böyle yorumları duymak , insana insan odaklı bakmaktan kendi değer yargılarını sıradanlaştıran , çirkinleştiren düşünce yapılarının içinde boğulmak fiilini gören bizler için ne acı bir tablo. zaten katıldığı program kendi sıkışmışlığını , daralmışlığını güzelce ifade etmektedir. sahte bbg'yi , sahte zülfü livaneli'leri tartışıyor ve yorumluyor. ne magazinel ne de vekili bir portresi var. başından beri içinde bulunduğum sanatçıdan sadece sanatçı olur başka bir cacık olmaz görüşümü desteklemekte. biraz daha zorlayıp hıyarlaşırsa yoğurt bölümünü kaptırması muhtemel bu cacıkta.
bu sabah star tv de Ruhat Mengi'yle Her Açıdan adlı programda, chp den ayrılış nedenlerini, deniz baykal hükümdarlığının sonuçlarını anlatmış; tayyip in kendisini bu kadar başarılı hale getiren en büyük destekçisinin baykal olduğunu kendi ağzıyla söylediğini belirterek son noktayı koymuş; unesco genel direktörlüğünü arap oyunuyla kaybetmiş yazar.
arap yalakaları yüzünden Unesco Genel Direktörü olamamış bir ülke sanatçısıdır. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama ibrahim tatlısese türklerin medarı iftaharı der, akm çirkin binadır yıkalım der sonra da böyle bir fırsatı kaçırırsanız, tarih yüzünüze tükürür.
'biz o şarkıyı dinlerken; serbest piyasanın girişimcilik özgürlüğünü değil, insanların/ toplumların özgürlüğünü düşünürdük zülfü bey!' cümlesini iletmek istediğim, epeyce gözümden düşmüş şahsiyettir. bir programda da bize küfür etmesi muhtemeldir.
nerde işsiz/ güçsüz, gazeteye yazar olamayan adam varsa uludagsozluk'e sinir sitres atmak için yazar olmuşlar.
siz de şarkı yazın, siz de satın.
dinlediğinde insanı saran kendine çeken ve her cümlesinde kelimesinde kendimizi bulabildiğimiz müzikler yapabilen değerli bir sanatçımızdır. hayata bakışı duruşu ve görüşleri ile kendini insanlara sevdirmeyi başarabilmiş nadir kişilerdendir. müzik konusunda en üst düzeyde bulunan bir kişidir.
"özgürlük" şarkısını "onların sesini dinledim" diyerek, dinleyenlerinden gelen yoğun baskı sonucunda reklamdan geri çektiğini dünkü yazısı ile açıklamıştır.
halkı hayal kırıklığına uğratmıştır. "Zamanın Unesco Barış Elçisi olan Zülfü Livaneli'nin kendini kaybedip kitlelerde bıraktığı naif adam karakterini alt üst ederek sarf ettiği ağır sözler hiç mi hiç bir 'barış elçisi'nin ağzından dökülecek sözler olamaz. Bu sözler, daha önce kendisinin söz konusu satışla ilgili dolaylı olarak olarak söylediği 'rahatım' minvalindeki açıklamaların da hükümsüz olduğunu, işin hiç de öyle olmadığını göstermektedir. Büyük bir sıkıntı çektiği ve kimi rahatsızlıklar yaşadığı bu sözlerinden belli olmaktadır! 'Kompleksli çocuklar, gazetelere girmeye çalışıp da iş bulamayan adamlar' cümlesi de Livaneli'nin sermayenin dilini iyi kaptığını, son derece fiyakalı patron terimlerine hakim olduğunu gözler önüne seriyor! Bu küçümseyici sözler neyin ne olduğunu görmemizde önemlidir. Bu besteye kaynak olan şiirin, Nazi işgaline karşı direnen Paul Eluard'ın özgürlük mücadelesi verenler için kaleme aldığını belirtmekte tekrar fayda var..." sözleriyle Livaneli'nin ağır hakaret içeren açıklamalarını yorumladı. Konunun hukuki makamlara taşınıp taşınmayacağıysa henüz netleşmiş değil.