sen kesilene değilde dikilene bak zihniyetinin anlaması beklenmeyen hadise. öncelikle dikildi deniliyor ama görünürde bir şey yok bu bir. ikincisi ise zeytin ağacı öyle 5 günde yetişen bir ağaç değildir bu da iki. yapımda emeği geçen herkesinde anasını s......
Herkes farkinda. Herkesin gozune girdi daha milyonlarca guzelim agac. Ne yapabildik? Hicbir sey. O agaclar kesildi, yerine yapilmak istenenler yapildi ve yapilmaya devam edecek. Daha guclu insanlar uyanana dek.
manisa'nın soma ilçesine bağlı yırca köyünde gerçekleştirilen son yılların en büyük çevre katliamıdır.
termik santral yapma uğruna bu katliama imza atan şirket ise Kolin Grubu'dur.
zeytin ağaçlarının kesilmemesi için nöbet tutan köylülerin şirkete bağlı güvenlik görevlileri tarafından dayak yemesi de bu rezilliğin bir diğer mide bulandırıcı noktasıdır.
kışın tişörtle otur, ısıtıcıyı sonuna kadar aç,
evin bütün ışıklarını 7/24 yak,
her gün çamaşır/bulaşık makinesi çalıştır,
buzdolabını ağzına kadar doldur sonra soğutmak için yırtınsın,
bilgisayar/monitör/tv sürekli açık sosyal medyada santral istemiyoruz diye zırla.
ondan sonra zeytin ağaçları niye kesildi.
bunların çoğu az elektrik harcıyor olsa da milyonlarca kişi aynı anda yaptığında sarfiyat ciddi şekilde artıyor.
o zeytin ağaçları sen instagram'da yediğin yemeği paylaştığın için kesildi. dekolteleri mini etekleri giyip üşüyorum diye ufoları sonuna kadar açtığın için kesildi. her seferinde farklı bardaktan su içtiğin için kesildi.
tasarrufu öğrenin artık. elektriğe talep oldukça ağaçlarınızı kesip santral yapmaya devam edecekler.
bilinçlenin.
aşırı sarfiyatı olan fabrikaların ürünlerini aldıkça dereler baraj olacak. çevre örgütleri bu konuda çalışsın. hangi ürün ne kadar elektrikle üretiliyor, kim bunu kısmak için yatırım yapıyor buna bakın.
bir Aydınlı olarak biliyorum ki, bizim oralar için zeytin yaşam demek. Meyvesi yemek demek, yağı su demek, yağından kalan posası yakacak demek. Ben dedemin ağaçları okşadığını, sevdiğini, onlarla konuştuğunu bilirim. Paraya pula tapanlar bilmez onun değerini. Ondan muhtarın ağlaması canlı yayında. 6000 ağaç demek neredeyse bir köy demek.
gelelim santral ihalelerine... santral ihaleleri genellikle israil menşeli firmalara veriliyor. Hesler, jeotermik santraller gibi... ilk başta arazi sahipleri satmaya ikna ediliyor. Ekili, biçili arazilerin m2sine olmayacak rakamlar telaffuz ediyorlar. Bilinçli ve geçimini araziden elde eden toprak sahipleri de çıkmakta direnirlerse, devlet istimlak kararı çıkarıyor topraklar için. Ama önceden arazi sahiplerine tek tek yazı gönderiyorlar, projeden ötürü arazilerinizi satın diye. Aynen yol geçen araziler gibi... Yani insanların hukuken ellerini kollarını bağlıyorlar, güzellikle olmazsa zorbalıkla alır ama alır diyorlar.
Amaç belli zaten. Taaa köy enstitülerinin kapatılmasına kadar dayanıyor bu politika. Devlet kendi eliyle Köylüyü bilinçsiz, cahil, gidişattan bihaber hale getirdi. Çiftçiyi kendi tohumunu bile üretemez, hep tüketir hale getirdi. Gittikçe fakirleşen ve tarımın para etmediğine kanaat eden insanlar da, bir nevi açık cezaevi olan fabrikalarda, madenlerde hiç parasına çalışacak hale geldiler. Gönüllü köleler yani... Neden? çünkü ekilen biçilen para etmiyor. Neden? üreticinin ürettiği elinde kalıyor; devlet üretim olduğu halde, ithal ediyor buğdayı, şekeri.
Yani zeytinlikleri kesince, o santralde çalışacak çok ara eleman çıkar o köyden, ondan kesiliyor o zeytin ağaçları özetle.
israil demişken... Ekili toprağı bizim Çukurova kadar olmayan kurak israil artık tarım devleti, biz artık değiliz. Ondandır belki de bu kıyımlar.
Elbette umursanmayacaktir. Halbuki 6000 agac orada yasayan insanin zeytin elde etmesine, bu zeytinleri satip para kazanmalarina, temiz havaya, dogal guzellige... Hepsine yarayacakti. Komur ne peki, yeterince komur cikmiyor mu, yeterince can vermiyor muyuz madenlerde...
Bile bile insanlarin, ulkenin, doganin kanini akitmaktir.