yılmaz özdil

entry4421 galeri131
    225.
  1. bugünkü yazısında eurovision'un komşuluk değil din kardeşliği hatta mezhep kardeşliği ilişkilerine gönderme yapmış yazardır. yılmaz özdilin saptamasına bakılırsa katoliklik de elden gidiyor *
    3 ...
  2. 226.
  3. http://www.hurriyet.com.t...9&gid=61&sz=20352
    köşesinde hepimiz ermeniyiz gibi güzel ve manidar bir sloganı pisliğine bulamış, rusya' nın ortodoks olması sayesinde yarışmayı etkilediğini iddia ettiğini sanarak avrasyacı psikopat, sağlıklı olmayan düşünce sisteminde rusya' yı övmüş, ab çökmüştür! diyerek harun yahya' nın evrim çökmüştür teorisi gibi kuyuya bir ip atmış, israil' e şunu bunu sattık deyip ekonomide türklük diye garip bir konsept belirleyerek parayı sermayeyi faşizm kalıbına sokup, paranın para demek olduğunu, türkünün israilinin olmadığını, sermayenin her zaman can yaktığını anlamadığını gösterip 'sosyalizm' ile zerre kadar alakası olmadığını, adı altında geçindiği türk solunun beş para etmez olduğunu yıllardan beri olduğu gibi bir kere daha kanıtlamış, ve daha bir sürü gereksiz cümleleriyle baştan savma bir yazı, yılmaz özdil gibi altalta koyarak ''gazete köşesi'' diye okuyucuya nasıl yutturulur' u canlı olarak göstermiş, 'hürriyet' gazetesi yazarı, kemalist yazar.
    1 ...
  4. 227.
  5. --spoiler--

    rusya

    sırbistan

    meksika

    moldova

    israil

    japonya

    moğolistan

    fas

    isviçre

    kktc

    tsk

    kanada

    göktürk imparatorluğu

    yemen

    makedonya

    nahçivan

    turks & caicos adaları

    uganda

    ve hatta koca çin

    ***

    hani ab ülkeleri?

    yok.

    kıssadan hisse:

    ab çökmüştür.

    ***

    hehe...

    --spoiler--
    1 ...
  6. 228.
  7. http://www.hurriyet.com.t...9&gid=61&sz=20352 adresindeki yazısında ''uluslararası siyasetimizi eurovision sonuçlarına göre belirlememiz gerektiğini vurgulayan yazar.

    alt alta 3-4 veri yazdı mı hemen bir sonuca ulaşmak zorunda hissediyor kendini:

    gerçekler acıdır.

    biber de acıdır.

    o zaman biber bir gerçektir, sizi gerizekalılar...
    3 ...
  8. 229.
  9. nadiren güzel yazan, mütemadiyen saçmalayan köşeyazarı, bozuk saat misali arada doğru şeylere dikkat çekebiliyor.
    1 ...
  10. 230.
  11. http://www.hurriyet.com.t...9&gid=61&sz=38160
    linkten ulaşacağınız yazıyı bir ortaokul çocuğu türkçe dersi kompozisyon sınavında verse acaba kaç puan alır bunu düşünüyorum. bu, hadisenin yalnızca şekil boyutuyla alakalı.
    fikirsel açıdan meydandaki fecaate gelirsek adam eurovizyon yarışmasındaki sıralamayla avrupa birliği'nin çöktüğüne hükmetmiş. bravo!

    "AB çökmüştür!

    ilk 10'a bakın...

    Bir tane AB üyesi ülke yok."

    üç kelime + enter + iki kelime + enter + dört kelime + nokta formülasyonuyla yazı attırabilen bir adamdan alınabilecek bozuk mamul bu kadar.
    1 ...
  12. 231.
  13. kolay yoldan nasıl para kazanılır isimli kitabı yakında tüm kitapçılarda olacaktır.
    1 ...
  14. 232.
  15. 233.
  16. 234.
  17. kendisi...

    ulusalcı olmasaydı...

    mesela...

    aynı üslup ve birikimle...

    muhafazakar olsaydı...

    yazar...

    olabilir...

    miydi...
    1 ...
  18. 235.
  19. ülkemizde öldürülen bir vatandasimiza sahip ciktigimiz için ermenistan'dan eurovision'da oy almamiz gerektigini düsünebilecek bir insan. israil'e de sinirlarini korumak için mehmetçik göndermisiz. onlar da puan vermemis. kktc'yi feda etmisiz güney kibris oy vermemis. ispanya ile medeniyetler ittifaki yapmisiz oy gelmemis. yunanistan'a banka satmis* oy alamamisiz. ve sonunda da ekliyor saftirikligi birakalim diye. evet birakalim yilmaz özdil ama önce senden baslayalim.
    3 ...
  20. 236.
  21. maalesef köşe yazarıdır.
    1 ...
  22. 236.
  23. bu şahıs kose yazarı olabildiği için gazetelerin paraboloid veya konik olmasını istiyor insan...
    2 ...
  24. 237.
  25. komik tetikçi.

    edit: tetikçidir, doğruya doğru.

    yazıları fikir ayrılığı ve demokratik muhalefetten çok daha başka yerlerdedir.

    savunduğu fikirler salakça olsa bile katılan olabilir, benim için sorun değil ama bir sözlük yazarı şimdi tutup da sözlükteki ergenekoncuları ortaya çıkartmıştır dese ne kadar doğru söylemiş olur?

    doğru olmak bir yana "mutaassıp bir aptal" durumuna düşmüş olmaz mı? olur. o zaman aksi cephe için yapılmış benzer yorumlar da böyledir.
    1 ...
  26. 238.
  27. Türk toplumunda özellikle ''eğilip,bükülmeyecek bir kalem''olduğu için takdir gören ve bendenizinde sevdiği yazardır. Kısa ve öz yazıları güzel olsada alışamadım, bana biraz tuhaf geliyor ama uzun ve yüzeysel abuk subuk yazıları okuyacağıma, kesinlikle yılmaz özdil'i yeğlerim...*
    5 ...
  28. 239.
  29. Şairler arasında özdemir asaf nasıl az sözle çok şey anlatmaya çalışmışsa,Yılmaz özdil de gazete yazılarında işte onu yapmaktadır.
    1 ...
  30. 240.
  31. bu kadar kısa yazıyla bu kadar ayarı vermesine hayran olunan yazar.
    2 ...
  32. 241.
  33. bugünkü yazısında yine kısa ve öz ama net anlatmıştır:
    "Humeyni'yi seviyorum.

    Atatürk'ü sevmiyorum.

    Maraş'ta Fransız askerleri Nene Hatun'un başörtüsüne uzandı. Sütçü imam ilk ateşi açtı, böylelikle Kurtuluş Savaşı başladı. O dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz, cephedeki insanlar hep Müslüman... Atatürk olmasaydı, ingilizler olsaydı, haklarım daha geniş olacaktı."

    *

    Böyle dedi.

    *

    "Türbanlı böyle dedi" demiyorum; çünkü bütün türbanlılar böyle düşünmediği gibi, böyle düşünen türbansızlar da var.

    Demem şu...

    *

    Nene Hatun, Maraşlı değil.

    Erzurumlu.

    Savaştığı düşman, Fransız değil.

    Rus.

    Rus başörtüsüne saldırmadı.

    Aziziye Tabyası'na saldırdı.

    Milli mücadelenin mangal yürekli evladıdır ama, milli mücadelenin ilk kurşununu Sütçü imam sıkmadı.

    Hasan Tahsin sıktı.

    Maraş'ta değil, izmir'de.

    Takvime bak.. Hasan Tahsin'in tetiğe basmasıyla, Sütçü imam'ın tetiğe basması arasında 6 ay var...

    Sütçü imam, Fransız vurmadı.

    Ermeni vurdu.

    Maraş'ta düşmana ilk müdahaleyi yapan da, aslında Sütçü imam değil.

    Çakmakçı Sait.

    Silahı yoktu.

    Yumruğuyla saldırdı.

    Şehit oldu.

    Maraş'ı önce kim işgal etti?

    Arkadaşın ingilteresi!

    Kim sesini çıkarmadı?

    Arkadaşın padişah efendisi!

    Kim kurtardı?

    Arkadaşa daha geniş haklar tanıyacak olan ingilizlerin gemisiyle kaçan padişah efendinin idam etmek için arattığı Atatürk!

    *

    O dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz, cephedeki insanların hep Müslüman olmadığını da görürsünüz...

    Bizzat Ordinaryüs Profesör Mazhar Osman'ın ağlayarak okuduğu "şehit listesi"ne göre, bu toprakları ingilizler işgal etmesin diye savaşan, can veren istanbullu hekimler arasında, 140 Türk, 32 Ermeni, 25 Rum, 18 Yahudi var.

    Ve, dikkatinizi çekerim, hepsine birden "şehit" demişler... Çünkü şehitlik kavramı, "o dönemin sosyolojik yapısı"na göre, dinle alakalı değil, yurtseverlikle alakalı.

    *

    Uzatmayayım.

    Tehlike ne iran'dır, ne ingiltere...

    Kara cehalettir.
    6 ...
  34. 242.
  35. ister satır atlayarak yazsın, ister her sayfaya bir kelime. seviyorum ben bu adamı.

    bazen yazdıklarını okurken tokat sesleri duyuyorum şakır şakır. güzel vuruyor.
    9 ...
  36. 243.
  37. bugünkü köşesinde yerinde tesbitiyle son noktayı koymuşdur efendim kendileri...

    http://www.hurriyet.com.t...9&gid=61&sz=39892
    2 ...
  38. 244.
  39. tesbit adamı.

    18 Haziran 2008 tarihli yazısı;

    Etik metik...

    Cumhurbaşkanlığı açıkladı.

    Anadolu Ajansı yayınladı.

    Şöyle diyor...

    "Bazı gazetelerde "Bedavacı Ladyler" başlıklarıyla Sayın Cumhurbaşkanımız ın eşi Hayrünnisa Gül ün Olgunlaşma Enstitüsü nde özel tasarım kıyafet diktirdiği ve bedelini ödemediği yönünde tamamen gerçekdışı ve kişilik haklarını ihlal eden iddialara yer verilmiştir. Söz konusu kıyafetlerin tamamının bedeli, fatura karşılığında ödenmiştir. Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanımız ın kızının gelinliğinin Olgunlaşma Enstitüsü tarafından dikildiği iddiası da gerçekdışıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız ı ve eşini yıpratmak amacıyla yapılan bu tür haksız ve mesnetsiz haberler, basın etik ilkeleri ile bağdaşmamaktadır."

    *

    Cumhurbaşkanı kim?

    Anayasa madde 104...

    "Başkomutan."

    Kara Kuvvetleri Komutanı nın Yahudi olduğunu ima eden ahlaksızlık ötesi haberler yapılıyor, Genelkurmay ikinci Başkanı nın GATA dan araklanmış sağlık raporları manşetlere konuluyor, generaller Selocan lara döndü, her gün bir başkasının cep telefonu konuşması yayınlanıyor...

    Çıt yok.

    Olgunlaşma Enstitüsü entari dikmişmiş de, "mesnetsiz haberler, basın etik ilkeleri ile bağdaşmamakta ymış; "yıpratma" amaçlıymış filan.
    5 ...
  40. 245.
  41. seçkin yazar..
    biraz sivri dillidir de ayrıca. ancak tespitlerinin yerinde olduğu değerlendirilmektedir.
    4 ...
  42. 246.
  43. sivri dilli kalemini iyi kullanabilen okunması gereken yazar.
    Olaylara bakış açısı ver ince görmesi onun en belirgin özelliği.iyi bir bilardocu ya da geometrici olabilir.
    Geometri de bilardo da görme işdir.*
    1 ...
  44. 247.
  45. ab hakkindaki makalesi;

    43 (kırküç) yıldır sorulmayan soru: "AB için referandum yapılsın mı?". Madem millet için AB'ye girmek istiyorsunuz... Yetti artık, emrivaki... Millete sorun: istiyor mu, istemiyor mu?

    Çünkü benim bildiğim, AB'nin bir numaralı kriteri, millet ne istiyorsa, onu yapmak.. Aksini değil.

    Bu nedenle onlar kendi milletlerine sordu... isteyen girdi, istemeyen girmedi. Mesela, Norveç... Seçilmiş bir hükümet vardı iktidarda. Yani milletten "yetki" almıştı. Ama buna rağmen, referandum yaptı. "Hayır" dedi millet... Girmediler.Bir zarar gördüklerini de, görmedim.

    Peki ya biz?

    ilk başvuru, 1959'da.

    Menderes... Rahmetli...

    Kimseye başvurdu mu, "başvuralım mı, başvurmayalım mı" diye? Başvurmadı.

    Başvurmadan başvurdu...

    Sonra?

    Hatırlayın... Demirel, Ecevit, Özal, Yılmaz, Çiller...

    Hepsi birer defa girdi AB'ye...

    Hepsi, ayrı ayrı kutlama yaptı AB'ye girdiğimiz için. E baktı ki millet, bir yere girdiğimiz falan yok... "N'oluyor" demeye kalmadı...

    Tayyip Erdoğan iki defa daha girdi.

    Patlattığımız havai fişeğin haddi hesabı yok, AB'ye girdiğimiz için.

    En fazla defa biz girdik! Ama hâlâ dışardayız.

    Hatta, dışarda bi tek biz varız. Bu arada bize giren girene...

    Ve işte bugünkü soru... Siyasilere değil, size. Herkes kendine soracak. Herkes kendine verecek cevabı...

    1963 Ankara Anlaşması'nı milat kabul edersek... Dile kolay, 43 yıldır... Ekonomiden hukuka, tarladan gökyüzüne, aklınıza gelen gelmeyen her konuda "AB'ye uyum için" yasa çıkardık.
    Hayatınızda olumlu yönde ne değişti? Size ne faydası oldu?

    Çünkü şöyle bir manzara var.

    Çıkarılan AB'ye uyum yasaları... Bölücüye yaradı. Apo'ya yaradı. Fehriye'ye yaradı. Köktendinciye yaradı. Takıyyeciye yaradı. Diasporaya yaradı. Rum'a yaradı. Cari açığa yaradı. Kapkaççıya yaradı.
    Katile, ite, uğursuza yaradı.

    Peki...

    Aynı AB'ye uyum yasalarının...Vergisini ödeyen, karıncayı incitmeden hayatını sürdürmeye çalışan, yargıya güvenen, devletini seven, bayrağına saygı gösteren, namuslu, yurtsever vatandaşa nasıl bir faydası oldu?

    Açalım biraz...

    Bu nasıl ortak?

    Sınıflar sardalya kasası gibi... 60'şar 70'şer kişi sığışıyor çocuklarımız. Öğretmenlerimiz, ameleden az kazanıyor.

    Bu şartlarda AB'ye girmemiz mümkün mü?

    Değil.

    Peki siz hiç, bugüne kadar Avrupa Birliği'nin bir defa olsun, "bu sorunu çöz, çözmezsen olmaz" dediğini duydunuz mu? Ben duymadım.

    Ama eğitimle ilgili ne duyuyoruz hep?

    "Ruhban Okulu'nu aç."

    Sabahın 4'ünde giriyoruz hastane kuyruğuna... Kalp ameliyatına bile 6 ay sonraya gün veriliyor...

    Temel insan hakkımız yok yani! "Al şu fonları, hastane aç" diyor mu? Demiyor... Ne diyor? "Limanları aç."

    Bayramda 104 kişi daha öldü. Her yıl küçük bir Avrupa kenti kadar insanımız yollarda heba oluyor. "Yollarını düzelt" demesi gerekmez mi? Gerekir... Ama o ne diyor? "Ermenistan' a yol aç."

    Resmi olarak 2.5 milyon, gayriresmi olarak 10 milyon işsiz var Türkiye'de. Fas'ın Tunus'un Cezayir'in işsizini alıyor. Bize duvar. Bi tek kimi alıyor bizden? PKK'lıyı. işçi suçlu. Terörist mağdur.

    Bölücü posteri taşıyana "dokunma" diyor. Atatürk posteri asana "indir onu" diyor.

    AB üyesi ingiltere, kendi genelkurmay başkanına göre bile, "elalemin ülkesinde işgalci." Çıt çıkmıyor. Bizim asker, "kendi toprakları üzerinde" uçak uçuruyor... Şiddetli itiraz. Kınama.

    El ele verip, Çanakkale'den Antep'e, izmir'den Urfa'ya,katlettikleri Türk'ün haddi hesabı yok. "Soykırımcısın" diyor. "Değilim" demek yasak üstelik.

    Kendi ülkesinin şartlarına göre kanun çıkarmakla yükümlü olan Meclis, "tercüme bürosu"na döndü... Trafik suçu bile işlenmeyen ülkelerin kanunları bire bir Türkçe'ye çevriliyor.

    Sonra ne oluyor? it, uğursuz kol geziyor. Namuslu vatandaş korku içinde.

    Farz edelim, Akmerkez'e gittiniz. Üstünüz aranıyor mu? Aranıyor... Çocukların bile aranıyor. Ama polis, şüphelendiği bir kişinin üstünü arayabiliyor mu?

    Arayamıyor.

    Neden?

    Çünkü artık, hakim kararı gerekiyor.

    Akmerkez'deki güvenlik görevlisinin hakim kararına ihtiyacı yok... Devletin polisinin hakim kararına ihtiyacı var. Buna "AB'ye uyum" deniyor.

    Tatile gideceksiniz...

    Mesela, Belçika'ya.

    Vize vermek için, tapu istiyor, banka cüzdanı istiyor, gidiş-dönüş uçak bileti istiyor, kalacağın otelin rezervasyonunu istiyor, şimdi yeni moda çıktı, kulaklarını gösteren fotoğraf istiyor.
    Ama Fehriye orada.

    Hâlâ bir terslik yok mu burada?

    Cumhuriyet 83 yaşında...

    AB kaç yaşında?

    "AB için referandum yapalım" dedik... Ali Kemaller çok kızdı. Devam o zaman...

    Temel sorun şu aslında... Yıllardır diyorsun ki, "AB, AB..." E görüyorsun ki, iş boka sarıyor. Şimdi çıkıp, nasıl diyeceksin... "Bu iş yanlışmış." Nasıl diyeceksin?

    insanın, yanıldığını kendisine bile itiraf etmesi zordur. Ama yanıldıkları nokta, AB değil. "Türkiye'yi adam edecek" bütün güzelliklerin, ancak ve sadece, "dışardan gelebileceğini" sanıyorlar. "Bizi kurtarsa kurtarsa, yabancılar kurtarır'' zannediyorlar.

    Yanıldıkları nokta bu.

    Zihniyetlerinin dedeleri de, ingiliz Muhipleri Cemiyeti'ydi... Amerikan mandacılarıydı. Hatta, başka versiyonlarını da yaşadık, yakın geçmişte...

    Hatırlayın...

    Sovyet'e sarılmıştı çoğu. Kendi devrimine dudak büküp, elalemin devrimini alkışlıyorlardı. Gorbaçov çıktı, pardon dedi... Harç bitti, yapı paydos, herkes yoluna...

    Ayazda kalakaldılar!

    Savruldular.

    Kimi "eşitlik meşitlik" falan derken, en vahşi patrondan daha kapitalist oldu... Kimi daha düne kadar Allah'a bile inanmazken, takke taktı kafasına.

    Nereyi tuttularsa, kurudu!

    "Yabancıların" becerebileceğine inandılar... Mustafa Kemal'in "kalıcı" olabileceğine inanamadılar bir türlü. Bakar kör çünkü bunlar. Görmüyorlar. Ama dünya görüyor... Geçen yüzyıldan bu yüzyıla "ayakta geçmeyi başaran tek ideoloji" O ufak tefek, sarışın adamın devrimi oldu. ilelebet payidar.

    Ben de şunu görüyorum naçizane... Ve gurur duyuyorum... Bunlar nereye sarıldıysa, kurudu. Ama özellikle lise ve üniversite gençliğimizin yüreğinde yeşeriyor Kemalizm hergün... Her genç, yeni bir fidan... Kökleri Asya'da, dalları Avrupa'da, yaprakları ABD'de Avustralya'da.

    Bu gençlerden cesaret alarak, soruyorum...

    Cumhuriyet 83 yaşında.

    AB kaç yaşında?

    Milletlerin ömrüne bakacaksak eğer...

    Bizim devletimiz varken, bunlar mağarada yaşıyordu, mağarada. Sen kime akıl öğretiyorsun? Hıyarağası!

    Asabım bozulduğu için ağzımı bozdum, kusura bakmayın!

    diyen kisidir.
    6 ...
  46. 248.
  47. chp'nin basın kolu şeklinde çalışmadığı zamanlarda en azından okunacak yazılar yazan kişi.
    ama deniz bayka denen zat-ı muhteremi övmüyor mu insan çileden çıkıyor gerçekten.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük