insanı strese sokan olaydır. her sene gerçekleşir. daha aklınızda taze anılarıyla duran milli piyango çekilişi, çeşitli konserler, taksim tacizcileri varken sıcaktan terlemiş bir halde hazirana girdiğinizi görünce bir burukluk yaşarsınız. zaman ne kadar hızlı geçiyormuş gibi düşünürsünüz ama geçen zaman değil sizsinizdir.
tütünü kupkuru olan sigara gibi birden bitiverir ve siz ne olduğunu anlayamazsınız. oysa yılbaşında kağıda yazmıştınız planlarınızı, hepiciği bu yıl gerçekleşekti ama altı ay geçmiş üzerinden ve hala kedinizle başbaşa, koltuğun üzerine tünemiş, sözlüğe nameler dizmektesinizdir. önümüzdeki altı ayda bellidir, balığın baştan koktuğu gibi. umut dersiniz, nerede, zaman dersiniz, ohoooo geçiyor işte. dünya bir gündür, o da bugündür felsefesine uyalım dersiniz, faydasız. geldiği gibi yaşamak olsa, gününüzün kapısı çalmaz. bir intihar rengi kaplar odanızın duvarlarını, bir göz yaşla güler geçersiniz. avuçta inadına yaşamak kalmıştır da gücünüz kesin çekmecede, halının altında saklıdır.
(bkz: baharı görmeden yaz geldi geçti.)
zamanın ne hızlı geçtiğini hatırlayıp son yılbaşında beraber olduğun babayla bundan sonraki yılbaşlarının hiçbirinde bir araya gelemeyeceğinin de bir anda farkına varmaktır. zalim kanser!