bu ülkede ülke satmaya özelleştirme diyen güzel ve dahilerden çokca var tabi ki, özelleştirme konusunda daha özelleştirme kelimesini cümle içerisinde kullanırken bile ö harfinden sonra tıkanacak olanlar, ekonominin can damarı olan bankaların neredeyse zorla yabancılara satıldığını görmelerine rağmen buna liberalizm diyorlar ya cahilin ukalasına oy attıran bu sisteme kahrediyorum.
ne yaptınız sattınız da ey güzel ve dahiler ne yaptınız? cari açığı mı kapattınız? iç ve dış borç stoğunu mu azalttınız? istihdamı mı arttırdınız? namusunu teminat gösterip boyunu kat kat aşan borçlar almakla ülke zengin mi oldu ki, neredeyse tamamı yabancılara satılan bankacılık sektörüne deliler gibi borçlanan Türk insanı zengin olsun?
uyanın güzel ve dahiler uyanın, gâvura muhannete muhtaç ettiniz bizi.
Ama bu topluma müstehak, tecavüz, kapkaç, ve çocuk pornosu şampiyonu güzel ülkenin, değerli muhafazakârları en çok da size müstehak.
"babalar gibi satarım".. evet, bu ülkeyi idare edenlerin kabinesinde bulunan maliye bakanı'nın kurduğu ve her fırsatta tekrarladığı bir cümle bu. eyvallah, sattığından herhangi bir olumlayıcı etki alınması durumunda devam et, vatanı düzlüğe çıkartmak için uğraş, didin. ama satarken, neyi/nereye/nasıl/ne kadara sattığına dikkat et. sonuçta sattığın yerler senin malın değil, yoksa istersen ananı boya babana sat, sıkıntı değil.
sayın başbakanın ulusa sesleniş konuşması vardı geçenlerde, ve o konuşmaya hitaben bazı yazarların verdiği cevaplar. telefon abonesi sayısından bahsediyordu, 1924 ile günümüzü kıyaslamış. eleştiri, kıyasın başladığı tarihle alakalı değil, övündüğün "şey"in senin olup olmaması ile alakalı. yahu, ulusal haberleşme ağını sağlayan örgütü satmışsın be, daha neyin derdindesin, neyin övüncündesin. bu, nasıl bir genişlik, nasıl bir rahatlık? üstelik fersah fersah yayınlanmış yazılı basında; telekom'u alan şirketin aslında mi6'in güdümünde olduğu, beraber çalıştıkları...
tamam, bunu da anladık; art niyetli düşünmüyoruz hala. lakin, toprak satmak nasıl bir mantığın ürünü? şimdi toprak satmakla başlayan süreçte gelişen olaylarda pek ilginç, pek hoş. israil doğu bölgelerinin arazi yapısından mütevellit uydularının o bölgeleri gösteremediğinden bahsediyor, aradan bir kaç ay geçiyor, ne hikmetse aynı bölgelerde bulunan topraklar kendileri tarafından satın alınıyor. peşinden fbi başkanı robert mueller küt diye ankara'ya ziyaret gerçekleştiryor, ankara'da bir adet hangi amaca hizmet edeceği belli olmayan "fbi okulu" kurulacağını açıklıyor, peşinden erdoğan efendi türkiye'de başkanlık sistemi olmalı gibi laflar geveliyor.. lan aslanım, ülkeyi parça parça bölme peşinde olduğunuz belli de, bir de şu takiyyeden artık vazgeçseniz. nasıl iş anlamıyorum ki; insanların suratına baka baka eyalet sisteminin daha faydalı olacağından bahseden bir başbakan, ülke topraklarını satmaktan başka ekonomik herhangi bir yeterlilik gösteremeyen bir hükümet bu. işin bok kokan kısmı, bunun sadece ülkeye sıcak para sokmak kadar masum bir amaca hizmet etmediği gerçeği, kim ne derse desin.
ha, bu bağlamda elbette ki, gözünün önündekileri göremeyecek şakşakçılar piyasada olacaktır. zira satılan her m2 topraktan, bu şakşakçıların hissesine "3 paket makarna, 1 ton kömür" düşmektedir. ne diyeyim ki? bir de hala utanmadan vay anam liberalizm, vay anam höddödöt kuramı gibi zottirik savunumlar var ortada.
hani bir laf var, bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla. bildin mi? heh, şimdi anlamanı umuyorum..
yabancılara toprak satışı ile daha bir biçimlenmiş vaziyet.
2002'de akp'nin iktidar olması ile hız kazanan, "alan olsa, babamı bile satarım" şiarı ile yola çıkan insanların hükmettiği ve bu hükümden zerrece gocunmayan, üstüne "aferin" diyen bir halk ile nice başarılara. çorbada benim de tuzum olsun diyerek bir teorimi paylaşmak isterim.
istiklal marşı ile pek bir ilgimiz kalmasa da bir hatırlatma ile teorimi anlatmaya başlayabilirim.
"bastığın yerleri "toprak" diyerek geçme, tanı!
düşün, altında binlerce kefensiz yatanı. "
bunu bir kenara bırakıp, babamızı bile satacağımız bir kişi arıyoruz. o zaman küçük düşünmemek lazım. ülke topraklarını yabancılara neden ufak ufak satalım? bir hesap yapalım gelin, ülke misak-ı milli'yi korumak için ordumuza ne kadar para veriyor, 2008 yılı için 13 ,5 milyar.
güneydoğu anadolu bölgesi ülkemizin en küçük bölgesi ve yüzölçümü 60 bin km^2. neden ufak ufak satalım ki ülkeyi, bop'ta çizilmişti nasıl olsa kürdistan diyerek. bölge belli, yabancılara da toprak satışı nasılsa serbest, "kaç para verirsin abi? yanında babamı da veririm" diye müzakerelere otururuz. basınımızda olayı şirin şirin işler, hem bütçe rahatlar hem de topluca bir partide hepsini satmış oluruz. ayrıntılı hesaba girmedim, yani metrekaresini kaçtan okutsak diye, nasılsa devletimizin hesap uzmanları, bilirkişileri var. tek yapmamız gereken kadastro ve tapu işlerinden anlayan 1000 civarı uzman artı sekreterya için de bi 1000 kişi daha, hem bakın istihdam da yaratıyoruz.
kolay gelsin. yalnız şimdiden uyarayım, bu olaylar olurken okullarda istiklal marşını yasaklamalı, cumhuriyet ve kurtuluş tarihimizi anlatan dersler kaldırılmalı, çok izlenen programlar bol miktarda tv'lerden halka boca etmeli, yoksa içlerinden biri çıkar, "ben bu vatan için ölen dedemin kanını satmam!" diye bağırabilir, allah korusun kıvılcımdan ateş çıkar.
ince hesap vesselam, ama size güveniyorum, siz neler başarmadınız 2002'den bu yana bu sizin için çocuk oyuncağıdır. %47 ile arkanızdayız.
daha vahim olan ;
sor bakalım
%47 nin kacı haberdar ülkenin satıldığından.
öyle bir basbakan var ki basta, oğlu gemicikleriyle oynarken
evine ekmeği zor götüren vatandaslarına dayıyor odun kömürü
fakirin babası oluyor,zaten alamadığı elektrik paralarını heba ediyor diyarbakır lı vatandaslarının yanında oluyor
herseye bindirirken %100 lere varan zammı otellerde yaptığı KDV indirimini bağırıyor heryerde.
nefes alma hakkının bile vergiye bağlanmaya ramak kalan bu ülke de kimsenin sağına soluna bakmaya hali kalmıyor ki,
ülke satılsa ne satılmasa ne...
ülkeyi satmayla özelleştirmeyi karıştırmış insanların içinde bulunduğu durum . özelleştirme başkadır, devletin çok önemli olmazsa olmaz kurumlarının yabancılara üstelik kar ederken satılması başkadır. kar ediyor olmasalardı bile devletin onları kar edebilir hale getirmek için uğraş vermesi gerekirdi. lakin görüldüğü gibi babalar gibi satılıyoruz...
(bkz: yüzde kırk yedinin satıştan haberdar olmaması) adam ya çok fakir , bi tereyağa tav oluyo..ülkeyi düşünücek ne hali ne politika konuşucak rahatlığı var..ya da çok zengin , ülke satılsın ben de keseyi doldurayım diye düşünüyo..gerçekler böyle kabul edelim..bu ülkede politika konuşmak yapmak lüks..