Benim hiç sapanım olmadı anne
ne kuşları vurdum
ne de kimsenin camını kırdım
çok uslu bir çocuk değildim ama
seni hiç kırmadım, hep boynumu kırdım
Ben hayatım boyunca/bir tek kendimi vurdum
aşınmış sevdalar gibi
yıpranmış postallar gibi
lime lime, yararsız
geride kaldın sen...
kaprislerinle, nazlarınla
bakışlarınla, sözlerinle
tutulmayan vaatler gibi
harcanmış saatler gibi
tek başına, kararsız
geride kaldın sen...
buraya kadarmış güzelim
boynumda bıraktığın diş izi
bitmez sandığın aşk denizi
buraya kadarmış.
vedalaşmak isterdim oysa
klasik bir film öyküsü gibi
ellerini tutup usulca
son bir kez öpmek isterdim
kendimi mazur gösterip
masum ve mağrur bir duruşla
her şeyi kadere yıkmak isterdim.
ne gerek var oysa
yürümeyen birtakım şeylerin
nedenlerini tartışmaktansa
asla yürümeyeceğini anlayıp
bunu hiç konuşmamak
daha yiğitçe değil mi?
süzülüp gidiyorum işte
bela olmadan
yoluna çıkmadan
hesap filan sormadan
incitmeden, acıtmadan...
bir bileti yırtar gibi
bir kabuğu atar gibi
sıyrılıp gidiyorum işte
geride kaldın sen...
bir tren penceresinden
akıp giden bozkırın
ortasında bir kuru ağaç gibi
geride kaldın sen...
ülkücü hareket'in deli sanatçısı ahmet şafak'ın gazıyla ille de türkiyemiz isimli şarkıya eşlik eden şair. sevenerinden tepki göreceğini bilmese ahmet şafak'ın önünde eğilecek gibi duruyor. çocuksu bir heyecan var içinde. biraz da mağrur bir delikanlı çekingenliğinde gibi sanki. ama itraf etmek gerekirse şarkının sonunda güzel bir şiir patlatmış. mekanı cennet olsun.