bedenim yarın ki yolculuğumun korkusuyla dolu sabah tandır. yolculukları hem sevmek hem de onlardan korkmak kafa karışıklığı yaratıyor bende. aklıma otobüsler, otogarlar geldikçe içim kararıyor. tuhaf olansa buna rağmen hala onları seviyor olmam. orada bulunmak,nedense, hep farklı bir zevk veriyor bana. ama diğer yandan da tiksinmeye yakın bir şeyler hissediyorum. biliyorum çok saçma. elimde değil lakin, irademin dışında gerçekleşiyor bunlar.
bugün gidip bilet aldım. bacaklarım yine birbirine dolandı. yer, sanki, ayaklarımın altında kayıyormuş gibi hissettim. bunun yanında farklı bir zevki vardı otogara gitmemin. tramvaya binmek, yolda müzik dinlemek. hele ki kafayı cama yapıştırıp, sanki ummanları seyrediyor muşsun gibi hissetmek... bu dünya da karşılığı çok az olan bir kaç zevkten biri.
şimdi,yolculuğumun arifesinde içim bir tuhaf. bunun yanına eklenecek pek bir şey yok. en son ne zaman yolculuklarla ilgili yazı yazdığımı düşünüyorum. zaman dört-beş yıl öncesinden sesleniyor. eski anılarım depreşiyor, heyecanlılar gibi. öyle ki yeniden hatırlanmak, daha doğrusu unutulmadığının farkına varmak, insanlarda olduğu gibi, diğer her şey içinde bir heyecan yaratıyor.
ankara yolların dayım. elimde küçük bir defter, cebimde beş lira. kalemimle bir şeyler karalıyorum deftere. anlamsız cümleler kurup, kendimi bir şekilde tatmin ediyorum. yolculuk uzun bir süredir başlamış. bana günler gibi geliyor. sanki tekmil yolcular bir boşluktaymış gibi hissediyorum. öyle bir boşluk ki sonu yok. otobüs zerrecik olmuş gibi boşluğun karanlığında. benim tek düşündüğüm şey ise, bir an önce çıkışını bulmak bu boşluğun. ama biliyorum ki zaman dolmadan hiç birimiz inemeyeceğiz bu otobüsten. kimisi kusuyor, kimisi uyuyor. bu umarsızlıkta kendimi o kadar değersiz hissediyorum ki. en çok bu koyuyor bana. belki yolculukları hem sevip hem de sevmemem de bunun da etkisi var. seviyorum çünkü bana beni anlatıyor. yok, ya da kendimle yüzleşmemi sağlıyor. sevmiyorum çünkü; her defasında kendimle yüzleşmek zorunda kalıyorum. kendim de görmek istemediklerimi, sürekli üstünü örttükleri mi gösteriyor bana.
yollar değilde, yolculuklar korkutuyor beni. mesela en önlerde hiç oturmadım, oturamam da. hem otursam da ufku izlemeyeceği mi biliyorum. kaparım muhtemelen gözlerimi. biliyorum, eğer ufku izlersem zamanla bir yarıştaymışım gibi hissedeceğim. ya da, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelir yolculuk.
aradan ne kadar zaman geçmiş. kaç yıl önceki ben neredeyim şimdi? acaba kendimi ankaraya gittiğim otobüsün bagajında mı unuttum? bu yüzden mi hala kaybolmuş gibiyim? ankaraya indiğim ilk günde kaybolduğum gibi?
belli mi olur. bakarsın yarın ki otobüsümün bagajında yıllar önce kaybettiğim kendimi bulurum. ama bu defa ankaraya gitmiyorum.
ben uzun yol otobüs yolculuğunda hep çişimin gelmesinden korkarım. çişim gelecek sıkıntı yaşayacağım diye korkuyorum. otobüs her durduğunda tuvalete gidiyorum ama napim işte korkuyorum *