yine eksik bir şey var masanın üstünde. şu hep içtiğim sigaranın ihanetinden bıktım. bir kere de kendiliğinden gelsen nolur be insafsız. her yerim ağrıyor, şimdi kalkıp seni almaya gitmek ölüm, kurşuni idam sehpası. parası neyse vereyim, beni şurdan kaldırma da gel.
şerefinden taş düşer demi ayaklanıp gelsen! söyleyen de kabahat, kendim gider alırım. ceketi mi giyerim, ayakkabının arkasına basarak giderim. 1 paket sigaraya madara olmak ne kötü!
duvara yumruk atacakken vazgeçmişlik çöker ya üzerine adamın, öyle garip bir tadım var bugün. balad atarak evden çıktım, çıkış o çıkış. bizim burda bir yokuş var, çık çık bitmiyor canım. alt tarafı sigara almak için çıktım, ama yokuş külhanbeyi timsali kabardı. geriye baktım, geri de dönülmez. bari biraz nefeslenelim dedim. o da ne! ben yokuş çıkarken inenler vardı. hatta birisi epey tanıdık geldi de çıkaramadım. iyice seçemedim, ama gözüm ısırdı ya hayırlısı bakalım.
nefes nefes kalmışken ansızın bir rüzgar esmeye, bir yağmur yağmaya, içimde közlenmiş bir ocak tütmeye, asude bir hayal tepemde dönmeye, bembeyaz elleriyle bir güneş ısıtmaya, sicim sicim yağmur yağmaya... başladı ya 7 iklim çarpıldım.
anladım ki seni düşünüyormuşum aslında. çağrılmışım ölesiye o yokuşun başına. anladım ki her şey tesadüf değilmiş, istemek gerekirmiş sen ve ben gibi istemek gerekirmiş. arkana bakmadan istemen gerekirmiş. istemeyi bilmek; isteyeni istemekle karşılaşmak, özlenmek, hissedilmek, sevilmek demekmiş. bu duygu ne güzelmiş...