kendini bağırta bağırta söyleten şarkı. cihan okan ve sezen aksu'nun eşsiz yorumuyla mükemmel bir hal almıştır ve rak sofralarının vazgeçilmez tadıdır. durup dururken açıp dinlediğinizde bile bunalıma sokabilecek bir havası vardır bu şarkının. en mutlu anınızda bile bir sebep yokken hüzünlendirir. ve "yinee mi güzeeeeliz" kısmında bağırmak insanın içini boşaltması gibidir adeta.
garip cümleler kurdum yalnız farkındayım, adetalar falan.
rakı masasına oturur oturmaz dillere pelesenk olan şarkıdır. yeni rakı, şarkıyı bir reklamında kullanmıştır. yaz günü güneş batınca arkadaşlarla beraber ne de güzel olur, hele bir de boğazın ortasında bir takanın içindeysen. *
sezen aksu, kafa mı buluyooor, dalga mı geçiyor. ne kafayla yapılıyor bu şarkılar? nasıl da cuk oturtuyor. cihan okan ne güzel de söylüyor hiç aşağı kalmadan. yeriz biz onları. garson doldura gelsin.
'ılık bir yaz akşamı hayal ediyorum, deniz kenarında. sen.. ben.. sevdiklerimiz.. ılık bir yaz akşamı hayal ediyorum; biz, mutluyuz hepimiz. büyük bir sofra kurulmuş, çevirmişiz etrafını. yüzlerde gerçek gülümsemeler. akşam sefalarının kokuları, leylaklara karışıyor hani. gözlerim parlıyor siyah. içinde ışığı görebiliyor insanlar yeniden. diyorum ki, yeniden 'tam'ız, yeniden eksiksiz. yaralarımız iyileşmiş bir anda, sanki hiç olmamışlarcasına... mutluyuz diyorum. sen, ben, sevdiklerimiz. '
sürekli başa alınan şarkıdır. ne duygular hisseder her dinleyişinde insan. bir şarkı ancak bu kadar güzel olabilir dedirtiyor.
"gece çok geç arzular şelale haber etsek o yare!" ah içimiz gidiyor, kıyıya vuran dalgaların ağırlığında.
giriş müziği zaten harika. ardından demiyor mu "kur masayı, madam despina!" diye... aklımız gidiveriyor attila ilhan'ın şiirinin timur selçuk yorumuna. (bkz: karantinalı despina.)
aman hemen geri geliyoruz çünkü şarkı devam ediyor.
vayyy lan vay sezen abla yine bülbülü dizmiş dala açmış muhabbet kafesinin kapağını ağzına kadar. kirli muşambaların üstüne kurmuş masayı müzeyyen ablamıza saygıda kusur olmasın biraz da şiarında taze biten anıların üstüne sürmüş altınbaşağı kadehe de bize seyretmek düşmüş gözümüz içmiş kulağımız söylemiş vayy lan vayy! madam destina sediri çekmiş sağolsun asmanın altına tayyareye olmuşuz çiçek çiçek açmışız arzular şelale olmuş vay lan vay vur kadehe bre ağam bre paşam! haber etsek de o yare şereflendirse bizi mühürlerini sökse dillerimizin sarsa sigara sigara efkarımızı fendine vursa kadehin kalbine tarumar olsak vay lan vayyy! tenimizde sürüklenir gider öyle yosunsuz ırmakların dinginliği damağımızda bıraktığı tad ya helal olsun be sezen abla senin yaptığın bir yudumda tepeye dikilen badelerin tatlı istifrasıdır şuurumuzun ayyaş voltasıdır;
kur masayı madam despina,
kirli beyaz muşamba örtüleri ser...
çek sediri asmanın altına
yanında bir ince müzeyyen abla...
yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
hamdolsun,
taze mi bitti topik?
canın sağolsun...
amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
hamdolsun,
altınbaş kadehe yağ gibi dolsun...
gece çok genç, arzular şelale!
haber etsek o yare,
gelse bomonti den
şereflendirse bizi,
olsak teyyare...
rakı sofrası parçasıdır. ama bunalım değil de, daha çok dostlarla hoş sohbet masalarda dinlenmeli. hatta bırakın dinlemeyi, tüm dostlar kadehleri kaldırıp bir ağızdan söylemeli. rakıya meze edilip geceyi şenlendirmeliktir.
insani en olmadik zamanlarda huzune ve rakiya sevkeden deli $arki. bu geceligine eski dostlarla kapatilan meyhanede kafalar bi' dunya iken bilmem kacinci kez caliyor yine ve bana bu entryi girdiriyo.
ancak uzun aralarla görüşülebilen dostlarla tam da gecenin demindeyken inceden yükselen bir sesle mecliste duyulduğunda sessizlik hakim olur, sigaralar yakılıp gözler zaman zaman bir noktaya zaman zaman bir dostun yüzüne bakıp tekrar aynı noktaya döner. rakının kapağı açılıp biraz daha konur kadehe. yine mi güzeliz diyerek tokuşturulur. tadı bambaşka olur o kadehin.
duvara karşı'da sibel kekili biber dolması yaparken ve sofrayı hazırlarken çalındığında; 'o sahneye de bundan başka şarkı yakışmazdı' diye düşündüğüm, filmin o anına cuk oturmuş şarkıdır. yalnızken dinlendiğinde etkisi çok daha büyük oluyor nedense..
avare olalım bu gece de.. farkı varmış gibi diğerlerinden. kamelyalar sarsın dört bir yanımızı. hep hep denir, derim; kamelyalar altında tahtalar arasında izlerim gökyüzünü. kalmaz yıldız, bulut hiç biri.. bahar gibi, sen gibi bir koku; kokar dört bir yanım bu kış gecesinde. karı bekler bir müddet, yarın yağacağından habersiz.. sessiz.. usul usul girer tırnakların içinden ve yine bir koku.. ne dilersen bu sefer; makul ol, hırsına inadına yenik düşmüyor hiç..
ah yine mi çiçek..
yine mi..
