bir çok yeşilçam emektarının ölmezden önce duygusal anlamda ölmelerine neden olan durumdur.
ekran karşısında izleyen bizler de sadece içimizin burkulması ile kalırız. elimizden bir şey gelmez. gelse de icraata dökemeyiz. icraata döksek de sonuç alamayız. sonuç alsak da...
yıllarını türk sineması için harcayan bu bünyeler, açlıktan ve susuzluktan bir sokak arasında can verirken aslında, o muhteşem yalnızlığa üzülürler. hiç haketmedikleri bir trajedi ile karşı karşıya kalırlar.
ilk defa süflörsüz bir filmde rol alırlar. fakat bu film gerçek bir yaşam hikayesidir. kendi hikayeleridir. onun için doya doya ağlarlar.
bizler de ekran karşısında ağlamaya çalışırız. ağlayamayız. kapitalizm ve içe kapanan, bencilliği öne çıkaran toplum normları ağlamamayı öğretmiştir bizlere. bu yüzden lanet olsun bizlere, artık ağlanacak olaylara ağlayamadıktan sonra neye yara ki bu gözler!
görünmesi gereken güzellikleri göremedikten sonra, neye yarar ki bu gözler!
ülkemizdeki emeklilik güvencesinin ve yaşlıların asgari ihtiyaçlarının devlet eliyle karşılanmasına dair sistemin gerektiği gibi yada istenildiği ölçüde düzenlenememiş ve çalışmamakta oluşundan kaynaklanan, bir çok meslek mensubu yaşlı insanı da kapsayan trajik durum.
evet sahne sanatları ile ilgilenen insanlar için bu urum çok daha acıklıdır. çünkü bu insanlar bir dönem baş tacı edilmiş, alkışlanmış,parmakla gösterilmiştir. meslek yaşantıları süresince ortalama standartın üzerinde yaşamış ve çok yokluk çekmemiştir. özetle hem maddi hem manevi yönden çokiyi noktaları görmüş insanlardır ve hayatlarının son demlerinde tam tersi bir durumun içinde olmak onlara çok daha ağır ve zor gelmektedir.
yaşadıkları hayat biçimi gereği geleceğe dönük çok fazla yatırım yapma şansları olmamış, yatırımlarını daha çok devam eden hayatlarına yapmışlardır. özellikle yeşilçamda karekter rollerini üstlenmiş kişilerin hayatları böylesine bir sefalet içinde bitmektedir.
yaşlılığında anne ve babasına sahip çıkmayan insanların varlığı düşünülünce, bu durum daha vahimdir diyemiyoruz yazık ki..