Televizyonda herhangi bir canlı yayında herhangi birinin yayına bağlanıp konuşması. Neden rahatsız olduğumu kafamın içinde "kill me now" cümlesinin neden yankılandığını merak ediyorum. Ulan Sanane canlı yayınla alakan yok arayan kişiyle alakan yok niye gıcık Oluyosun, rahatsız mısın amk.
ilkokul dördüncü sınıfa giderken diğer sınıfta bir kız vardı.
bir gün tenefüs zili çaldı ve herkes sınıflara girerken onla göz göze geldik ve ben ona öpücük gönderdim. kafasını çevirdi ve koşa koşa sınıfa gitti. ben durumu pek umursamamıştım o an.
öğretmen ders işlerken kapı çalındı ve diğer sınıfın öğretmeni öpücük gönderdiğim kızla sınıfa girdi.
kızı öğretmenle kapıda görünce dünya durdu sandım.
öğretmen durumu bizim sınıfın öğretmenine anlattı. o da "göster bakıyım sana bu terbiyesizliği yapan ı bakayım" diye söylendi.
allah ım kız baktı... baktı...
"bu!" dedi.
başım öne eğildi.
öğretmenim:
"mukerrer sen mi? hayatta inanmam... mukerrer öyle şey yapmaz" dedi kıza...
"yaptın mı? oğlum!" diyede sordu?
yere bakarak "ama... öğretmenim..." dediğimi hatırlıyorum.
sonra "o senin kardeşin oğlum! özür dile bakıyım" dedi.
başımı kaldırdım ve bütün sınıfın ortasında özür diledim.
hayatımda bundan daha kötü yerin dibine girmek istediğim bir anımı hatırlamıyorum.
uzun uğraşlardan sonra bulunan ev yapımı sirkeyi almış otobüse binmiş mutlu mesut koltuğa ilerlerken şişenin düşüp kırılması ve otobüse dökülen sirke ile birlikte yolcuların zehirlenmesine sebep olacak kesif bir kokunun yayılmasının müsebbibi olduğunuz andır. arkaya dönen hiddetli ve meraklı bakışlar, oflayıp puflamalar. bi şey yokmuş gibi davranmanız için çok geçtir. ayaklarınızın dibindeki poşetten bir sıvı süzüle süzüle akarken kokunun adresi belli olmuştur. saat de geçtir inme ve başka otobüs bekleme şansınız yoktur.*
Geçen yaz, bir geceliğine dayımlarda kalmıştım. sabah dayımın pc si bozulmuştu ve beni saat 7 de uyandırdı.
geçtik pc nin başına. açtk kasayı yan yatırdık. ikimizde çömelik halde kasayi inceliyoruz. bir anda zırt diye bir ses geldi. evet, çömelik halde dayımın yanında osurmuştum. lanet olsun. dayım bişey olmamış gibi devam etti ama ben yerin dibine girdim. birkaç saat ağzımı bıçak açmadı.
çok hoşlaştık sözlük, tıklayan eller, dinleyen kulaklar, izleyen gözler dert görmesin ehehe.
bildiğin edit: linke tıklayınca neden açılmıyor ki yahu? havada mı kaldı ki yaptıklarım, benim gibi beceriksizlerin izlemesi içindir ki ; leyla ile mecnun 42. bölüm tek parça, link sonuna da t=4550 yapıştır abicim/ablacım. yaparsın sen onu, yaparsın yaparsın.
kahve ortamında oynanan gergin bir tavla oyununda kankanın küfür etmesi ile tarafımdan sol el ile gelen müthiş osmanlı tokadı kahvenin tamamının çıkan sese karşılık bize bakışları, arkadaşın çok samimi olduğumuzdan sesini çıkarmadan tavlayı sinirle kapatması ve evet benim pişmanlık ile üzgün bir şekilde yerin dibine girme isteğim. sinir ne kötü şey.
kimsenin olmadığını düşündüğünüz anlarda girdiğiniz hal ve hareketlerin bir ve birden fazla çift göz tarafından izlendiğini farkettiğiniz anlardır.
temel tasarım dersinde yine yaratıcılıkta sınır tanımayan hocalarımız dinlettikleri bir müzikten mekan tasarlamamızı istediler. bir müddet müzik eşliğinde yapılan karalamalardan ve kesip biçmenin ardından derse ara verildi. atölyede yalnızca ben ve bir arkadaşım kaldık. müzik de çalmaya devam ediyor bu arada. kapattık kapıyı ve anlamsız figürlerle lirik dans( taklidi) yapmaya başladık. atölyede bir o yana bir bu yana kuğ misali uçuyor, masaların üzerinden atlıyoruz. tam o muhteşem son dönüşü yapıyorduk ki avluya bakan karşı atölyenin penceresinden kahkahalarla bizi izleyen 2 asistan hocamızı farkettik. kimliğimizin deşifre olmadığını umut ederek hızla uzaklaştık fakat birgün dersin ortasında asistan hoca gelip de "hangi dans kursuna gidiyorsunuz, sevgilimle ben de katılacağım neresiyse" dediğinde herşey bitmişti.