Geçen yaz, bir geceliğine dayımlarda kalmıştım. sabah dayımın pc si bozulmuştu ve beni saat 7 de uyandırdı.
geçtik pc nin başına. açtk kasayı yan yatırdık. ikimizde çömelik halde kasayi inceliyoruz. bir anda zırt diye bir ses geldi. evet, çömelik halde dayımın yanında osurmuştum. lanet olsun. dayım bişey olmamış gibi devam etti ama ben yerin dibine girdim. birkaç saat ağzımı bıçak açmadı.
uzun uğraşlardan sonra bulunan ev yapımı sirkeyi almış otobüse binmiş mutlu mesut koltuğa ilerlerken şişenin düşüp kırılması ve otobüse dökülen sirke ile birlikte yolcuların zehirlenmesine sebep olacak kesif bir kokunun yayılmasının müsebbibi olduğunuz andır. arkaya dönen hiddetli ve meraklı bakışlar, oflayıp puflamalar. bi şey yokmuş gibi davranmanız için çok geçtir. ayaklarınızın dibindeki poşetten bir sıvı süzüle süzüle akarken kokunun adresi belli olmuştur. saat de geçtir inme ve başka otobüs bekleme şansınız yoktur.*
ilkokul dördüncü sınıfa giderken diğer sınıfta bir kız vardı.
bir gün tenefüs zili çaldı ve herkes sınıflara girerken onla göz göze geldik ve ben ona öpücük gönderdim. kafasını çevirdi ve koşa koşa sınıfa gitti. ben durumu pek umursamamıştım o an.
öğretmen ders işlerken kapı çalındı ve diğer sınıfın öğretmeni öpücük gönderdiğim kızla sınıfa girdi.
kızı öğretmenle kapıda görünce dünya durdu sandım.
öğretmen durumu bizim sınıfın öğretmenine anlattı. o da "göster bakıyım sana bu terbiyesizliği yapan ı bakayım" diye söylendi.
allah ım kız baktı... baktı...
"bu!" dedi.
başım öne eğildi.
öğretmenim:
"mukerrer sen mi? hayatta inanmam... mukerrer öyle şey yapmaz" dedi kıza...
"yaptın mı? oğlum!" diyede sordu?
yere bakarak "ama... öğretmenim..." dediğimi hatırlıyorum.
sonra "o senin kardeşin oğlum! özür dile bakıyım" dedi.
başımı kaldırdım ve bütün sınıfın ortasında özür diledim.
hayatımda bundan daha kötü yerin dibine girmek istediğim bir anımı hatırlamıyorum.
Televizyonda herhangi bir canlı yayında herhangi birinin yayına bağlanıp konuşması. Neden rahatsız olduğumu kafamın içinde "kill me now" cümlesinin neden yankılandığını merak ediyorum. Ulan Sanane canlı yayınla alakan yok arayan kişiyle alakan yok niye gıcık Oluyosun, rahatsız mısın amk.
kendi halinde insanların efendi efendi yemeğini yiyip muhabbetini ettiği bir ortamda sevgili tarafından absürd bir tartışmanın içine çekilmek. herkesin önünde tatsızlık çıkmasın diye susturmaya çalışmak ama susmaması ve susmaması yetmezmiş gibi sesini yükseltip durumu içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmesiyle başlayan anlar.
* nasıl oldu da o güzel gece tam anlamıyla bir kabus ile sona erdi?! böyle bir trajedinin olabileceği kimin aklına gelirdi? akla gelmeyen başa geldi ve tüm varlığımı derinden sarsan o hazin günün kahredici, yaralayıcı öyküsü silinmeyecek bir biçimde AKLIMA kazınmış oldu.
arabadaydık. gecenin ilerlemiş saatlerinde biz de ilerliyorduk arkadaşım ve kızlarla birlikte. barda buluşmuştuk, önceden de tanışıklığımız olmakla birlikte çok samimi sayılmazdık. alkolün de etkisiyle muhabbet ilerlemiş ve süreç içinde bulunduğumuz şekle bürünmüştü. gaza gelip epey içmiştim. kafalar iyi kızlar daha da iyiydi. ne zamandır gözüm ondaydı ve işte tam da yanımda oturmaktaydı işte. zihinlerimizin bulanıklığıyla birlikte muhabbeti daha koyulaştırıyor tasarladığımız kıvama doğru şen şakrak ilerliyorduk.
planlamıştım evet. planlamıştım bir çok şeyi. güzel gidiyordu. şakalaşmalar, espiriler felan karizma katsayımı yükseltmekteydim kanaatimce. fakat içimde heyecanla birlikte yükselmeye başlayan ve dışarı çıkmak isteyen bir şeyler vardı. yavaş yavaş hissetmeye başlamıştım. kızlara belli etmemeye çalışsam da ve bu meş'um his katlanmaktaydı. güzel gidiyorduk aslında şu ana kadar. yolunda gitmeyen şeyin mide aktivilerim olduğunu farketmem pek uzun sürmedi.
tehlike hızla ilerliyordu ve öyle bir noktaya geldi ki her an arkadaşların ve özellikle onun gözleri önünde tatsız bir hadise cereyan edebilirdi. bulantı dayanılmaz bir hale gelmişti ve kaçınılmaz son gerçekleşmek zorundaydı.
arkadaşıma arabayı kenarı çekmesini söyledim. böylece arabadan inip az ilerde gözden uzak bir yerde kusup iğrençliğimi biraz olsun uzak tutabilecektim. evet, işte o anda; inmek için hamle yaptığım zaman (aslında bir saniye civarında ama bir ömür kadar uzun süren) oldu olan. ortamın tüm havasını değiştirecek ve karizmamı yok edecek iğrenç gaz kütlesi titreşimli bir şekilde çıktı kıçımdan kamufle edilemeyecek denli kuvvetli borazan sesiyle. davetsiz misafir inletmişti ortalığı. ardından derin bir sessizlik..
soğuk terler dökmeye başlamıştım. geceyi inleten kahkahalar eşliğinde arabadan çıktım. yolun kenarındaki otlara kustum. o an çektiğim acının tarifi yok! midem, içim, dışım hepsi alev almış yanıyor. osuruğun sesi yankılanarak büyüyor kafamda. beynim durmuş, ağzımda kusmuğun iğrenç tadı, salya sümük, gözüm yaşlı, birkaç yıl yaşlanmış bir halde arabaya dönüyorum. sonrasında dönen muhabbetleri hatırlamıyorum. zihnim silmek için çok çabaladı çünkü. hatırladıkça tansiyonum oynuyor yerinden.
unutulmaz bir gece tasarlamıştım. unutulmaz oldu gerçekten. vücudun kendine ihaneti.
bu öykümde geçmişin densiz sesine kulak verdim, o yüzden sekteye uğradı duyma yetim. hala o tedirgin edici ses çınlar içimde. içim burkulur. siz siz olun önce vücudunuzun akustiğine hakim olun ve hava atıcam diye hayvan gibi içmeyin.
günlük muhtemel vakalardır. ancak ben bir başkasının ağzından yazmak istiyorum. ( ek bilgi olarak gözlüklü karakter benim) bir gün üniversitelilerin bol olduğu bir otobüse bindim konya meram yeniyolda. arka dörtlüde oturan iki kişi vardı birisi de benim kankaydı. yanındaki gözlüklü? e o da arkadaşıdır herhalde dedim. neyse yanlarına gittim naber murat ya deyip elini sıkıp öpüştük falan. gözlüklü arkadaşına da elimi uzattım, ilk anlamsız baktı ama sonradan çok samimi bir şekilde elimi sıktı o da senden naber dedi. falan. . beş dakika sonra inerken allah'a emanet murat deyip eşref'e de aynını dedim. arkadaşım en son, len olum bu arkadaşla tanışmıyoruz deyip sırıtınca, ineceğim yerin otobüs durağı değil yerin dibine açılan ilahi bir kanalizasyon çukuru olmasını iltica ettim cenab-ı hakktan. böyle işte.
vay anasını sayın seyirciler bu da ne böyle deyip iş işten geçtikten sonra içine girilen psikolojik durumlardır. ki dün gece, yani 31 aralık gecesi, konya mevlana kültür merkezi'nde düzenlenen ve abdurrahman sadyenin de davetli olduğu bir program sonunda, organizasyonu düzenleyenler tarafından yeniyıl takvimi basılmış ve satılacaktır. aman ya rabbi o da ne, satış yapan genç arkadaşlara üçer beşer şikayetler gelmektedir , " kardeşim konyada takvim satıyosunuz , nerde lan burdaki namaz vakitleri arasında konya !". hay allah konyayı basmayı unutmuşlar meğer.
Günler öncesinden planlarsın. Ev boş olacaktır. Sevgilinle sıcak dakikalar seni bekliyodur. Her şey yolundadır. Ve o gün gelir çatar. Kız gelir. Sıcak dakikalar başlar. Tam o sırada kapıdan bi anahtar sesi gelir. Ve işte o an hissedilenler tarifsizdir...