Geçen hafta bilgisayarda iş yaparken bir yandan da arkadan youtubedan şarkı açtım dinliyorum. Dinlediğim şarkı da arap şükrü bu şehir beni boğuyor. Hatta linki de şuraya bırakayım: https://youtu.be/O_pbFaoEGS8
Saat 2 falan... gözüm kapanıyor. Sadece benim değil bilgisayarın da kapanası var. Şarjı tak diye bitti. Saat de geç üşendim tekrar şarja takmaya. Kapağı indirdim yattım.
Ertesi gün çalıştığım yerde önemli bir komisyon toplantısı var. Bir dekan, 3 profesör birkaç tane öğrenci temsilcisi var. Bir de fakülte sekreteri falan var. Sunum yapacağım, bilgisayarın şarjının bittiğini hatırladım. Şarja taktım açma tuşuna bastım aman allahım bilgisayar kaldığı yerden çalışmaya devam ediyor. Öyle bir ortamda bir anda arap şükrü çalıyor. Bu şehir beni boğuyor, bilmem bana ne oluyor ( gıy gıy keman sesi darbuka falan...) işin ilginç yanı bekleme modunda bilgisayar ekran henüz açılmamış şifre girmeye çalışıyorum elim ayağım titriyor şifreyi de giremiyorum. Öğrencilerin yüzünde pis bir sırıtış. Profesörler ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Dekan huzursuzca elini kravatına götürüyor. Bende surat kıpkırmızı.. alın ismail türüt alnı gibi terli... arap sukru'yu kapatıyorum. Bundan sonra şarjım azken caz dinlemeye and içiyorum.
2008'in başları, o zamanlar ankaralı bi grupla çalıyorum. taksim studio live'da konserimiz var. konserden önce karnımız açıkınca birisi çıktı abi dürüm yiyelim dedi, hepimiz de atladık ooo süper olur diye. türküz olm biz acıkınca dürüm dedin mi konu kilit.
neyse efendim bizi hakikaten on numara dürüm yapan bi yere götürdüler. 2şer tane dürümleri patlattık. yalnız dikkat ettim soğan olsun mu? sorusuna benim dışımda kimse evet demedi. bir tek ben "olsun olsun bol olsun" dedim. gerçi adam potasyum sülfat olsun mu? dese ona da bol olsun derdim. zaten obur bi adamım e karnımda aç kaldı mı dohuz?
velhasıl dürümleri yedik, mekana döndük. konser başladı, bitti. gelen giden var tabi çok iyiydiniz, elinize sağlık, warwick mi o? vs vs. groupie bacılarda geliyo tabi sohbet muhabbet gırla. sonra gideyim de bi bira içeyim bari diyerek bara gittim. mekan kalabalık tabi şöyle barın en uç kısmından istedim aldım biramı tam döndüm gidicem arkadan bi ses " yaa .......'ın basçısıyla konuştum demin herif leşşş (aynen ş'leri böyle uzattı kaşar) gibi soğan kokuyodu." baktım yerin yarılacağı falan yok o an ustaca bi hamleyle bira şişesinin içine girdim ve yuvarlanmaya başladım. bizim elemanların oraya gelince birinin ayağına çarptım o da aldı masaya koydu beni.
gün boyu 80 tane insan vardı yanımızda ipnelerin biri de demedi ki abi çok soğan yemişsin diye. bari kibarca şurdan bi naneli ciklet alalım mı diyeydiniz. o günden beri soğan yemiyorum sözlük. zaten reflüm var lan benim.
pek beğenmediğim bir hatun benden sonra asansöre binince kalabalıklaşan asansörde içgüdüsel olarak uzaklaşmak. bir başka arkadaşla kıç kıça gelme pahasına asansörde boşluk kalması. bu biraz ayıp oldu. tamam kendim doğal seçilim gereği uzaklaşmış olabilirim ama öbür arkadaş benden daha suçlu. sana ne giriyor yavşak. ama tabi yine de yakışmadı kendime . kız da belki bilerek benle aynı asansöre binmeye çalışıp o kalabalıkla benimle kıç kıça gelmiş olmayı istemiş olabilir. o da ayrı konu. yine de kötü bir mizansendi. yanlış düşünmemiştir umarım. sonrasında muhabbet açarak toparlamaya çalıştım zaten.
sınıf grubunda sığırlık edip bir hoca hakkında domuz ve onun amk gibi şeyler demem, sınıftan bir pisliğin bunu o hocanın yakın arkadaşı başka bir hocaya ss atması, normalde sevdiğim şakalaştığımız hocanın ağzıma sıçması anıdır.
sevgilimin yanında kafama oluk oluk kuş sıçması. cidden varını yoğunu bıraktı orda, bi 3 sene falan sıçmasına gerek yok. baya midesini bağırsağını yüzüme gözüme saçıma başıma saldı. abv kuş reyiz, iki yakan bi araya gelmez inş.
lisedeydim. proje ödevi yapmak üzere 3 kisilik bir grup olusturduk. sirayla birbirimizin evinde calisiyorduk. gruptaki kizlari taniyordum yakin arkadas sayilirdik ama daha önce evlerine hic gitmemistim.
gittik ve gördügüm ev karsisinda cok sasirdim. bir an kacip gitmeyi bile düsündüm. diger arkadasimla birbirmize bakakaldik. herhalde dünya üzerindeki en pis ve daginik evdi.
mutfak tezgahinin üzerine bütün sehrin bulasigi atilmis gibiydi. yerlerde zeytin cekirdekleri, masanin üzeri yapis yapis ekmek kirintilari dolu, tozdan gözükmeyen bir televizyon ekrani. akliniza gelmeyecek esyalarin akliniza gelmeyecek yerlerde konumlanmasi icin özellikle ugrasmak gerektigini düsündüm. üzerine beni sil falan yazdik o televizyonun hatta.
ben tabii gördüklerimin sokunu atlattiktan sonra bu mutfagin halini anneme göstermeliyim diye bir ara gidip mutfagin fotografini cektim.
1 hafta sonra kiz bize geldi. calismaya ara verdik. bu mola sirasinda bilgisayarimdaki fotograflara bakiyorduk. o fotografta ne yazik ki bunlarin arasindaydi ve kiz bunu gördü.
hayatimda hic bu kadar utanmamistim.
eminim o da cok utandi ama belli etmedi.
hicbir sey diyemedim. yanaklarim alev topu gibi oldu. neyse ki gülüp gecti de bir daha yüz yüze bakabildik.
Tofaş spor kulübünde bir antrenörlük eğitimine katılmıştım,
Kulup baskani ve efsane basketbolcu, Efe aydan ile havadan sudan konuşurken, bir an boş bulunup Koraç kupasını efes pilsen değil de tofaş kazandı diye hatırladım, ve kendisine, efe bey koraç kupası nerede gelmişken onu da görmek isterim dedim
O da bana, biz finalde elendik, kupayı kazanan efesti karıştıyorsun herhalde dedi.
bir kız arkadaşınızın uludağ sözlük nickinizi öğrenip, samimiyetle yazdığınız entryleri okuduğu an. her 6 ayda bir değiştiririm nickimi o günden sonra.
Otobüste bir durak öncesi için düğmeye bastığında şöföre; 'burada inmicektim bir sonraki durakta incektim' diyip arkadan başka yolcunun inmesi.
Ve şöförün; tamam kardeşim inenlere engel olma demesi biraz zoruma da gitmişti.**
apartmana hayko cepkinin bir şarkısını söylerken girecekken, açılacağını umud edilen kapının açılmaması, kapıya çarpmanın ardından "ananıskim" diye bağrılması ve içeri girildiğinde kapının hemen dibinde bekleyen bir kızın olması. şarkıyı da küfürü de duymuştu büyük ihtimalle.
sonra da asansörü beklerken bulunduğunuz rezil duruma, dayanamayıp gülmeye başlamak. kızın da siz kıkırdarken anlam veremeyen bakışlarına maruz kalmak. en sonunda asansöre bindiğinizde de patlayıp,"HOHAHAHAAĞAĞAYT" diye gülmek. bir iki saniye sonra da asansörün kalkması.
genellikle resmi muhabbetler dönen whatsapp spor grubuna pornografik resim gönderildiği an, yanlışlıkla tabi ki. neyse ki kız yoktu. o an var ya vücut ısım nasıl arttı ne yapacağımı bilemedim. ve o günün ardından spora gittiğimde hocanın "hoşgeldin pornocu" demesi. osurmak falan neyse insanlık hali de bu ne amk.
düzenli olarak rezil olan bir insanım. yalnız bugünkü ayrı bir rezillikti.
şimdi efendim finaller biter bitmez işe gireyim de üç kuruş para girsin cebime dedim. (kışın okul yazın iş mütüş bir hayat.) küçük bir lokantada işe başladım her şeyi bana yaptırdılar. sen gel daha ilk günden domatesin bağlarını birbirinden ayırırken parmağını et keser gibi kes, sonra oluk oluk kan aksın. kan gören ben öylece durur muyum? tabiki fenalaştım. müşteriye ne içersiniz diye sorarken sadece bedenim ordaydı. sesleri algılayamıyordum. ayakta bile duramıyordum. en son sarhoş gibi sendeleyerek lavabo yolunu tutmuşken patronun beni çağırdığını duydum. otur masaya dedi. çikolata su falan verdiler 5 dakika sonra kendime geldim. o an yerin içine girseydim de birden yok olsaydım ne iyi olurdu. çalışanlara da malzeme çıktı. 5 sene daha birbirlerine anlatıp gülerler heralde. ilk iş günüm böyle güzel geçti.
bakalım yarın nasıl rezil olacağım.
evde boş boş oturduğum sıralar arkaşımdan telefon geldi ve evde maç izlemeye davet etti. marketten cips ve bira gibi olmazsa olmazları aldıktan sonra yola koyuldum.
sohbet edildi, maç izlendi, cips ve biralar tüketildi. kafam biraz çakır vedalaştım ve arabaya doğru yürümeye başladım. gördüğüm manzara beni şok etti. ön tamponun solunda çizikler, sağında göçük oluşmuştu. sinirimden haykırmaya, buna kimin sebep olduğunu bulmak için küfürler yağdırmaya başladım. birer birer ışıklar yandı fakat kimseden ses yok.
ve yerin dibine girdiğim an..
baktım bunu yapan kişiyi bulamıyorum, ben de lanet okuyarak anahtarın açma tuşuna bastım. önümdeki araç yerine, onun bir yanındaki aracın farları bana selam çaktı. benim aracın aynısı gelip yanıma park etmiş. neyse daha fazla utanmamak için bindim gittim evime.