yeditepe üniversitesi 2013 bahar şenliklerinin son gününün akşamındayız. o akşam sahneye teoman, yalın ve sıla çıkacak (teoman yetişemeyince yüksek sadakat çıktı / gereksiz bilgi) biz de sınıftan iki arkadaşımla sözleştik gitmek için. tabii onnların sevgilileri ve arkadaşları da gelecek, ufak bir kısmını tanıyorum. ben yurtta kalıyorum, onlar okula geldiğinde buluştuk toplamda 7-8 kişiyiz. kısa bir tanışmanın ardından konser alanına doğru yollanıyoruz. hiçbirimiz de bilet yok, bir yol bulup girmenin peşine düşeceğiz artık.
en başta dış tarafta oturuyoruz. benim arkadaşlarımın misafirlerinden bir kız var, başka okulda okuyan acıktığını söylüyor. okulda o sırada yemek yemenin iki yol var. biri festival alanı ki giremiyoruz oraya, diğeri de yurt kantinleri. yurtta tek ben kaldığımdan gidiyorum hem buna bir şeyler yaptırıyorum hem topluluk için abur cubur alıyorum, artık nasıl yüklendiysem tüm dönem kafeteryadan toplam alışverişim o kadarı bulmamıştır. neyin havasındaysam artık. neyse götürüyorum o kıza yemeğini verirken de muhabbete başlıyoruz ufaktan. girme girişimlerimiz yüksek sadakat konserini aşıp yalın'a taşıyor, kampüsü boydan boya çok fazla geçtikten sonra güvenlikleri kandırıp içeri giriyoruz sonunda. konsere girene kadar kızla da güldük eğlendik grupta ama genel olarak birbirimizle konuşuyoruz. hatta bir ara üşüdü falan, hava da esiyordu kayışdağı'nda ben üstümdeki hırkayı verdim. konsere girip, zıplayıp terleyene kadar da onda kaldı o.
içerdeyiz, yalın'ın son şarkıları çalıyor artık. eğleniyoruz gülüyoruz ediyoruz ama sonunda korkulan o an geldi ve sıla çıktı sahneye. bir üniversite festivalinin an şarkıcısı nasıl sıla olur lan, kadının hareketli bir tane şarkısı yok. git gide bayılıyoruz biz. AMA kızdan da ayrılmıyorum bir türlü, bunun arkadaşları çekiyor yanlarına bu beni de götürüyor falan. sonra bu kız (adı tuğba, bundan sonra adını kullanayım lan, bu kız falan ayıp) dedi "hissediyorum bir sonraki şarkısı hareketli olacak" diye. "var mısın iddiaya" dedim. birkaç dakika önce de bi su alma muhabbetimiz olmuştu, alanın en arkasında standlar da gidenin işi zor neyse biz de kaybeden giden suları alır ekibe diye iddiaya girdik. sıla'nın sonraki şarkısı oluruna bırak çıktı. gülmeye başladık, espri yapıyorum "daha büyük bir şey için iddiaya girmeliydim telefon numaranı almalıydım" falan diye, bu da gülüyor. neyse şarkının sonuna doğru tuğba iyice bayılınca "sıkıldım ben gidip su alalım mı" dedi. yeri bildiğimden önden gidiyorum, tuğba'nın da elinden tuttum kaybolmasın diye. oraya kadar gittik bu şekilde, aldık suları (bir havadayım ya o gün tabii ödetmiyorum onu da kıza) aynı modda döndük. gittikten kısa süre sonra da ekip yoruldu, arka tarafa çimlere geçtik. baktım tuğba'nın başı öne düşmüş, keyifsizleşmiş. n'olduğunu sorunca boynunun ağrıdığını söyledi ben de masaj yapmayı teklif ettim. masaj yaparken ipuçlarını kızın sarhoş olmamasıyla birleştirince sevgilisi olmadığı sonucuna ulaştım ben de.
konserden çıkma zamanı geliyor millet gidiyor ama herele gürele derken tuğba'yla yalnız kalıyoruz. onda bir tane yemek standı fişi kalmış, onu kullanacak. ben de ona eşlik ediyorum diğerlerini gönderip. ne güzel dimi kafam? ben de sarhoş değilim ama kız git gide gözüme daha güzel görünüyor (zaten hoş kızdı ilk gördüğümde de öyle düşünmüştüm). neyse alıyor bir kokoreç, yarısını da zorla bana yediriyor (kokoreç yiyen kız mı olur diyeni sikerim). benim yurtta ekipten birinin eşyasını bırakmıştık, gidip onu alıyoruz birlikte ve kampüsün dışında bizimkilere yetişiyoruz. sınıf arkadaşlarımdan birinin evi var yakında oraya gidilecek. ben normalde yurtta kalacağım ertesi sabah sekizde kalkmak zorundayım ama tuğba için ben de onlara eşlik ediyorum. bu arada kayışdağı iyice soğumuş. tabii onun da narin bedeninin soğuğu kaldıramadığını fark edince ben de hırkamı veriyorum zorla, şortla tişörtle kalıyorum o soğukta.
yolda sekiz kişi yan yana yürümek imkansız o yüzden zamanla sohbet grupları halinde yürümeye başlıyoruz. tabii ben tuğba'nın yanından ayrılmıyorum bu kez tuğba'yı önceden tanıyan ama samimi olmayan sınıf arkadaşım da bizim yanımızdan. tuğba bize kendi okulunu anlatıyor, oradaki bahar festivalini falan anlatırken arkadaşım soruyor "sevgilin de seninle aynı okulda mı okuyor" diye. kızın cevabı "evet, abadbadbahewhwkmhwekhwkşmh" oluyor (sonrası önemli değil).
hava daha da soğudu yemin ediyorum. bozulmamış gibi göründüm falan, onları eve bırakıp gerisingeri yurda topukladım (tabii hırkamla birlikte) ve ertesi iki günü hasta yatağımda geçirdim. o iki günün sonundaki ertelenen teoman konserini de kaçırdım bu yüzden. ve bedenimden her an utandım, her an özür diledim salaklığım için. ulan kızı tanıyan iki arkadaşın var aynı ortamda, bi sor dimi?
dün kız arkadaşımla izbandayız. o oturuyo ben ayaktayım, arkamdaki adamın ayağına bastım, özür diledim gülümsedik falan karşılıklı. daha derken yine bastım , kızarıp bozararak yine özür diledim. ama bu sefer güldürmedi. neyse kafa salladı böyle . az sonraysa adamın omzuna çarptım. bu sefer ne ben özür diledim ne de adam dönüp beni kâle aldı. kesin içinden demiştir. " allahından bul ulan!" ya da ya dediyse " lan bu bana mı halleniyo yanında kız varken !! ne çeşit insan bu böyle" diye ? neyse ki arkadaş sabırlıymış vesselam.
üniversite hayatımın ilk günü ilk dersi.
ilk hafta okula gitmedim, ikinci haftanın pazartesi benim ilk günümdü. ders bilgisayardı sanırım. bi arkadaşla beraber sınıfa girdik, oturduk arkalara bi yere.
kızlar bildiğin kezban ama erkeklerde bi olgunluk vardı.
hoca da "evet gençler 3. sınıf oldunuz, bi sorumluluk sahibisiniz artık" demez mi?
hay amk ilk derse yanlış giren tek sığırlar biz miyiz acaba düşünürken hocadan izin alıp çıkma fikri geldi arkadaşın aklına. ulan üniversite burası, ne izni diyorum. yok ayıp olur dedi.
on dakika aramızda konuştuktan sonra eleman birden kalkıp hocanın yanına gitti. hocam biz yanlış geldik çıkalım diyordu o. ben de o sıra kapıyı vurup çıktım. acayip cereyan yapmış, kapı çok sert kapandı. arkamdan da arkadaş geldi sonra.
neyse aradan aylar geçti. bi hatunla tanıştım. muhabbetimiz baya oldu. ondan hoşlanmaya başladım. aynı bölümde 3. sınıf öğrencisiydi o da.
bi gün mesaj attı ilk dersin nasıldı bu okulda diye. meğer kız zarf atmış aq. benim o kapıyı çarpıp çıkan ergen oldugumu anlamış. kız da o sınıftaymış tabi.
sonra benim o sığır olduğumdan emin olduğunda(nasıl bir cümle bu yareppim, her yerde sığırım) benden direk ayrıldı. ayrıldı derken, bi daha suratıma bile bakmadı.
o günü o dersten sonra çok dua ettim yer yarılsın da içine gireyim diye. ama olmadı işte.
sabah boxer giymeyi unutmuş bireyin, kızların yanında fermuarının açık olmasıdır.
+ lan hede pantolon altına bir şey giymedin mi ?
- oha çıplak gösteren gözlük mü lan o.
+ olum fermuarın açık kalmış.
- oha çükümü mü gördün utanıyorum.
+ ya ne geyik adamsın olum sen ya.
bu esna da koşarak wc ye gidilir.
aman allahım nayır nolamaz fermuar açık kalmış. ulan hede efendi sabahtan beri böyle mi gezdin. bi insan evladı da ağzına sıçtığım fermuarı kapatsana demedi.
ilkokulda nöbetçiyken bir sınıfa duyuru yapmak için hazırlanıyorum her şey mükemmel kapı tıklatıyorum ve ;
+dersinizi böldüğüm için özür dilerim hocam bıdıbıdıbıdı. diyorum.
-tamam evladım.
sınıftan dışarıya hocaya arkamı dönmeden çıkıyorum tam kapıyı kapatacakken hoca bir şey söylüyor ben tekrar kapıyı açmak kapatmak arasında kalıyorum ve pat diye muhteşem bir şekilde kafamı vuruyorum. sınıftan 'ooouuuvv'' diye bir ses geliyor. sonra bütün sınıf kahkahalarla gülüyor. ben de kaçıyorum oradan bir daha o sınıfın önünden dahi geçemiyorum.
sevdiceğimle bir kafeye oturduk. ona kahve söyledim. yer hafif pütürlüydü böyle. ben yere düşen birşeyi almak için eğildimdi ve kalktığımda karşımda oturan o dünyalar tatlısı kızcağızın dizine kahve dökmüş bulunuyordum. gün boyu o lekeyle gezdi .
bar da dışarı atılmış masalarda otururken, yaklaşık 1 saat oturulmuştur, yanında 6 kız 2 erkek bir de ben varımdır. masa etrafını kapatacak şekilde hatun kişiler oturmuşlardır oraya, bir kalktım pantolonun göte yapışmasıdır. ama nasıl bir görüntü diye merak etmiyorum tahmin ediyorum, bir baktım götümü izliyorlar meğer arkamdaki hatun kişiler. dar pantolon işte, sıcaklarda, bazen olabiliyor, ha bir de alta boxer yoktu ondan oldu. yoksa olmaz yani, olur değil.
+ lan o ne öyle.
- aman allahım götüm mü göründü götümü mü gördünüz, utanıyorum bakmayın.
+ lan çizmeler ile paçayı düzeltmeye eğilme.
- neden ne yapacadunuz bana beni mi kescekdiniz, beni mi kurban edicekdiniz o inandığınız.. bi dakka lan bu değil,
+ o değilde ben bi arkadaş bakıp geliyorum denilip koşarak wc ye gidilmiştir. malum kalabalıkta düzeltilmez.
sonuç: tamam o kadar rezil bir durum değildir ama, ben hoşlanmam götüme bakılmasından kız mıyım lan ben. ama zaten kızlar baktığı için problem yok yani.
yurtta, odada arkadaşla şakalaşıyorduk. ona bilmediğim bir konuyu sormuş o da cevap vermişti. o da her zamanki yaptığı gibi:
- al işte, kaptın yeni bir bilgiyi. aferin, yavru kurt öğreneceksin zamanla.
+ sus lan yavru kurt! ben de sana öğretiyorum ya bir şeyler.
- yavru kurt bağırma bana! -şaka yollu-
+ yavru kurtsun sen!
- kurt sensin!
+ sus lan kürt!
hemen sustum. aklımdan geçen o kelime değildi, dilim sürçmüştü sadece ama odada kürt arkadaşım daha vardı. sanki ırkçı bir söylem gibi olmuştu. ben hemen tabii durumu kurtarmaya çalışmıştım ama çıkan çıkmıştı bir kere. ne desem onun hissettiği şeyi yok edemezdim ki. sonuçta 6 kişi içinde sadece o kürt'tü. bu yüzden çok üzülmüş ve utanmıştım...
uzun zamandır görmediğin teyzenler size gelmiştir. teyze, enişte ve çocukları can. can o zamanlar 7-8 yaş civarındadır,sen de 15-16 civarı bir yaştasındır. teyze ve enişte istanbul gecelerine akmaya karar verirler,teyze sana gelip "biz dışarıya çıkacağız, can'ı oyala, bir şekilde ikna et teyzesi" der. bu bir görev olarak algılanır ve kuzen can'ı evde kalması için ikna çabalarına girişilir, ancak can kuzeni bir türlü ikna edemezsin ve en son çare öldürücü kozunu oynamaktır.can'ı porno film izleyeceğiz yalanıyla kandırırsın, elbette ki 7-8 yaşlarındaki bir çocukla porno izleyecek değilsindir.aslında işin asıl garip tarafı bu kuzenin o yaşına rağmen porno sözcüğünün ne anlam içerdiğini biliyor derecede bir piç olmasıdır.
neyse,can ikna olur ve sonrasında anne,baba, abi,abla, anneanne, teyze ve eniştenin bulunduğu ev ortamında can haykırır:
+anneeeee..! tamam ben gelmiyom tavuklupasta abimle porno film izleyecekmişiz!
ve sonrasındaki o derin sessizlik... bir türlü yarılmayan yer ve içine giremeyen ben.en azından anneannemin porno kelimesinin anlamını bilmediğine eminim, o da iyi lan!
Umuma açık bir tuvalettesindir. Aynanın önünde makyaj tazeleyen 3-5 kadın vardır. Motoru bozmuşsundur. Dayanmaya çalışırsın, gitmelerini beklersin ve yenik düşüşünü gösteren bir ses duyulur. Tuvaletteki tüm ilgi kabin kapısının arkasındaki sestedir artık. Çıkamazsın. Kadınlar meraklıdır, oyalanır ama çıkamazsın. O an dersin burdan tek çıkış yolu deliğe atlayıp, üstüme sifonu çekmek.
Geçen gün bir arkadaşım anlattı, bende ordan biliyorum.
yaklaşık 10 yıl önce orta okul 2 zamanlarım.okulun en havalı tiplerinden biriyim sürekli kızlarla dolaşan itici bir tiptim.derse geç kalmıştım havalı havalı yürüyüp derse yetişmeye çalışıyorum eller cepte karizma tavanda.ulan sınıfta yerde köpüklü su mu ne varmış bi bastım üstüne sırt üstü tak diye yere yapıştım,tüm sınıf bana bakıp gülme krizine girdi.o günden sonra sürekli yerlere bakarım ellerimi cebime attığım zaman.
yıllar yıllar önce. daha çocuğum. komşu küçük kızını da almış bize oturmaya gelmiş. ben de küçük kızla birlikte banyoda oyun oynuyorum. leğenin içinde plastik ördek falan yüzdürüyoruz. sonra bir şeyler oldu kız soyundu bende soyundum ve ağlamaya başladım. annemler geldi hemen noldu dedi. ikimizde çıplağız. anneeğğğ bunun pipisi yok diye ağlıyordum.
aradan yıllar geçer ve o kız artık büyümüş kocaman olmuştur. bir bayram ziyaretinde tesadüfen karşılaşmak üzere bu anı anlatılır o kızın yanında. işte o an dedim allahım al canımı şu beton delinsin bir alt kata düşeyim ama maalesef olmadı öyle bir şey. kız da pis pis sırıttı bana.
vakti zamanında bir gazetede çalışmış idim. her ay başında abone küçük dükkanlara girip abonelik ücretini alırız. bir ay sıra bana gelmiş bulundu. elimde 12 tane makbuz var, 12 yere gideceğim. hepsini sıraladım yakından uzağa doğru sırayla hepsini dolaştım. en sona bir emlakçı kaldı.
şöyle anlatıyım, küçük bir mahalle düşünün, sadece esnaflar var. iki tane dip dibe kapı, biri emlakçının diğeri ise bir müteahhit'in. oh dedim bitti sonunda bir de sinirliyim yalnız, o gittiğim 11 yerde sürekli birileriyle tartıştım. kapıyı açtığım gibi direk konuya girdim,
-iyi günler ben x gazetesinden geliyorum, aylık abonelik ücretinizi alıcaktım.
+abonelik mi?
-evet, on beş lira.
+ne aboneliği ya?
-beyfendi, gazeteye abone olmuşsunuz onun parasını almaya geldim! diye adama atarlandım, baya baya da bağırdım böyle kaşlarımı falan çattım.
+haaa, siz y emlakçıya gelmişsiniz burası müteahhit.
-hıı, pardon.
dedim çıktım. aylardır ordan geçmiyorum.
ühü, ühü.
erkek:(kızın sol omzu üzerinden ufukta bir noktaya gözler manasız
bakışlarla kiltlenir)
sen arkadaş ortamında kızın birini
gözüne kestirip "benimki" diyerekten damgala; sonra da kıskandırmak için dansa kaldırdığın kızın arkadaşına kaldırıp daya! olay gerçektir lakin kişi isimleri değiştirilmiştir.