yer metro turizm ankara sivas seferini yapan otobüs. nasıl olmuşsa olmuş muystii'nin yanına bayan bi yolcu verilmiştir. muystii yavaştan sohbete girer. bu sırada tv de otogargara oynamaktadir.
+merhaba
-merhaba
+ne tarafa bole
-yozgat sen?
+sivas okuyor musun
-evet
+yozgatta mı
-evet sen
muystii'nin ve kızın gözü televizyona kayar.bu sırada otogargara'da
--- spoiler ---
+bilmem nereye yer var mı
-evet var ama sana veremem
+neden
-bayan yanı
+ne olmuş bayan yanıysa
-oo olmaz bu her türk erkeğinin fantazisidir. yanına bir bayan oturacak ilk başta selam okuyor musun mokuyomusun diye arayı kurar. bi keresinde bilmem nerden bakire binen bi yolcu inince doğurdu
--- spoiler ---
(muystii kip kırmızı)
- n'oldu (bak bide sırıtıyo)
+khem khom hiç çok sıcak da (ulan zaten rezil olduk bide dalga geçiyor)
kız allahtan yozgatta indi yoksa ben inecektim bi daha karşılaşmam inşallah.
müşteriye fiyat yanlışlıkla eksik verilir.müşteri sevinerek hesabı ödemek için patronun yanına gider.ve sonra patronla müşteri gözlerini senin üzerine diker.işte o an.
sayko diye bir oyun oynuyoruz.
ben nasıl bir oyun olduğunu bilmiyorum. ebe benim yani. neyse, gruba da yeni dahil olmuşum. hatta birkaç saat önce tanışmışım. o derece uzağım millete.
herkes benden soru sormamı bekliyor fakat ortama o kadar yabancıyım ki..
her neyse, birkaç sufle verdiler. işte şunu sor şunu sor diye.
o dönemler de hoşlandığım bir kız vardı. oyunu azıcık çözdüm. dedim dur lan, benden hoşlanıp hoşlanmadığını öğreneyim.
onun yerine cevap veren arkadaşa ''uzun boylu erkeklerden hoşlanıyor musun?'' diye sordum.
''evet'' dedi. hoşlandığım kızın 'sayko' dememesine sevindim.
''uzun boylu gözlüklü erkeklerden hoşlanıyor musun?'' dedim.
''evet'' dedi eleman. kız yine 'sayko' demedi. azıcık götüm kalktı. millet de anladı benim neden sorduğumu bunları..
kızın 'sayko' diyerek ''yalanlamasını'' bekledim. ama amk söylemedi. sayko demedi la.. inanılmaz büyük göt olmuştum. epey bi' göt olmuştum hani. kocaman.. herkes güldü bana. 'al işte amcık' der gibi.
sonra eve döndüm. yattım. yattığım yerden gerizekalılığıma kızdım. lan azıcık yağuşuklu olaydım da kız benden hoşlanaydı diye kendime sövdüm. ne salak bir adamım amk.
otobüse binmişim bilet mi verdim, para mı hatırlamıyorum o sıra.. okula gideceğim, otobüsün içi kız dolu ben arkalara doğru ilerleyeyim diye düşünürken bir adım atmamla şöförün gaza basması bir oldu, ben aracın ani hareket etmesiyle oluşan o hızla dengemi kaybettim (kaybetmez olaydım) yerden yukarı doğru olan tutunma direğine kafamı öyle bir koydum ki; şöför otobüsü durdurdu, hatta bazı kızlar benim kafamdan çıkan sesten irkilmişlerdi, türbanlı kızın biri yüzünü elleriyle kapamıştı.
bir alışveriş merkezinde arkadaşlarınla beraber yürüyorsun, karşında da bir grup kız var. artist artist yürürken, yavşak bir arkadaşının şaka mahiyetinde kafana geçirmesi.. o yavşak şaka yaptığını zanneder, karşıdaki kızlar ne düşünür kim bilir?
içinden milyon tane şey geçirirsin -ulan pislik senle bir daha çıkar mıyım, o elin götüne girsin.. gibi.
cidden moral bozucu, yerin dibine girmek daha eğlenceli olabilir.
Maçın ortasında her nasılsa soyunma odasının önüne inebilmiş annenin 'kızım çok koşuyosun terliyeceksin' diye bağırması.Üzgünüm anne basketbol uçarak oynanmıyor.
ilkokul 5. sınıf öğrencisiydim.
'aslında zeki ama çalışmayan' bir öğrenciydim. bu yalan o zamanlar hemen her öğretmen tarafından toplantıya gelen anne babalara söylenen klişe bir laftı. 'çocuğunuz çok zeki ama çalışmıyor, çalışsa neler yapacak ama işte çalışmıyor' diyerek aslında 'çocuğunuzun başarsızlığının benle ya da onun zekasıyla hiç alakası yok sadece çalışmıyor' alt mesajıyla anne babaları sorunsuzca savuşturmak vardı bu yalanın altında. yazık anne babalar da bir nebze avunurlardı. neyse bunun pek bir alakası yok anlatacağım şeyle, biz anımıza geçelim.
günlerden bir gün, ödevimi her zamanki gibi düzenli bir şekilde yapmadığım bir anda öğretmen artık bıkmış olacak ki beni tahtaya çıkardı ve 'söyle bakalım mavi isik ödevini neden yapmadın' diye sordu. o 30 kişilik sınıftaki insanın ömründen ömür çalan sessizliği bildiniz heralde. arkadaşların pis pis gülmeleri, o an bana yapılacakları zevkten dört köşe pür dikkat izlemeleri cabası. çok utanmıştım. o an aklıma bir yalan geldi. zaten hep böyle anlarda aklıma illaki bir yalan gelirdi ve çoğunda yırtardım :
'öğretmenim, ödevimi yaptım ama evde unuttum' dedim. bu gayet makul bir yalandı. fakat öğretmenimiz hiç beklemediğim bir karşı atakla bana :
'iyi o zaman git evden getir' dedi.
işte o an, o küçük beynimle hayatımın en zor anının o an olduğunu, dünyada daha kötü bir anın olamayacağını, dünyanın o an başıma yıkıldığını hissetmiştim. şu an bile o an yaşadığım dumuru hatırladıkça iliklerimde hissediyorum. 'eeh meh piki örtmenim' diyerek hıçkıra hıçkıra ağlayarak eve koştum. heyecandan gebererek hızlı hızlı yarım yamalak ödevimi yapıp okula geri geldim. örtmen yer mi anlamıştı tabi. ama ağladığımı farkettiği için üzerime gelmedi. ben de o günden sonra hiç ama hiç yalan söylemedim. hehe şaka şaka mekanizmanın yetersiz çalıştığını farkedip daha mantıklı yalanlar söylemeye başladım. *
teklif verdiğim sirketin müdiresi telefon acip fax yollayarak yaptigim teklifi cok begendigini ve kabul ettigini, sözlesmeyi imzalayip faxla yolladigini güzelce belirtip, beni cok mutlu ettikten sonra gayet sakin bir sesle ve sanki küçük bir hatami düzeltiyormuş gibi; bu arada benim soyadim Akgün dedi. ben de cok rahat bir sekilde ben ne yazmışım ki dedim ve o arada masamin uzerinde duran faxi alip kontrol ettim ve telefon elimden düştü o anki şokla: Sayin Ayla Amgün dikkatine!..
bir fren bir gaz yapıp geçip geçmicenden emin olunamayan keko söföre inat edip yolun ortasında frensiz devam etmesini farketmeye rağmen karşıya geçmek için hiç telaş etmeden aheste aheste yürüyüp kaldırıma çıktıktan sonra arkadan çalınan o uzuuun anlamlı korna ve tüm caddeyi inleten küfre renk vermemeye çalıştığım andır.
en sessiz ortamda burun çekerken birden o sümük kütlesinin genze yol aldığındaki çıkan hayvansı ses ve akabinde tüm gözlerin üzerinize çevrilmesi. allah belanı versin sinüzit.
sinemada filmde çok komik olduğunu düşündüğünüz bir sahneye avaz avaz kahkaha patlatıp, sevgiliniz de dahil başka kimsenin gülmemesi ve akabindeki korkunç sessizlik.
Sinema karanlık diye düşünebilirsiniz ama artık cep sinemalar o kadar küçük ki ışıklar yandığında insanların gözü direkt sizin üzerinizde oluyor. Emek Sineması'nı yaşatalım diyenleri çok iyi anlıyorsunuz o zaman.*
otobüse bindiğinizde akbilden gelen o can sıkıcı yetersiz bakiye sesi, ve dilenci gibi akbil aramanız. yazık lan kimin çocuğuysa bakışları altında tabi ki.
toplumun kodlarina karsi geldiginde ve bunun toplum tarafindan farkedildigi, senin bir anda evet yer yarilsa da icine girsem dedigin an, girmemek gerek.
kızın ısrarı üzerine adını bile telaffuzda zorlandığın avrupai kahve satan kafelerden birine gidip kasiyerin ne içeceğinizi sorduğu an duvardaki listeden hiçbirşey anlamayıp "fark etmez ver bi tane" dediğin andır...
bir bar da kısa süre de tanışılan hatun ile çok başka derin muhabbetlere girip sonra çok samimi olup, daha sonra çeşitli ortamlara akıp, değişik çokça zaman geçirip, hatun kişinin ismini unutmaktır. nasıl oldu hiç olmazdı ben de, bildiğim tüm hatun isimlerini saydım yine de tutmadı lan. sonuç: hatun kişi küstü bana. ****.
edit: aha aklıma geldi, oha yine unuttum edit yazarken, oha nasıl bilinçaltım var bugün, aman allahım. yarebbi yardım et.
edit 2: aklıma geldi an itibariyle, mühim olan akan muhabbet dedim isimler önemli değil diye bağladım samimiydim ama bu da tutmadı, yarebbi ne oluyor bana naptılar bana.
günlerdir, haftalardır aşkından deli divane olduğun ve bir cesaret bulup hissettiklerini ona ifade ettiğinde cevap olarak (bkz: seni seviyorum ama arkadaş olarak)ı duyduğun an.
Tiyatronun sonunda oyuncuların selam vermek için yürüdüğü sırada alkışlamaya başlamak ve siz hariç kimsenin alkışlamamasıyla birlikte çevirilen kafalara bakmak sonra da alkışlamayı sessizce durdurmak olabilir mesela.
erdekteyiz, bayram tatilini fırsat bilmişiz yardır yardır denize gidiyoruz 4 araba neyse erdeğe vardık, yerleştik, muhabbet falan dayımlar teyzemler halalar falan kalabalığız. napalım napalım derken denize girelim zaten 4 gün bayram tadını çıkaralım akşam yemeğine kadar dedik ve denize girdik tabii önce plajda yer kaptık falan fazla uzatmayayım.
10-15 kişi girdik denize eğleniyoruz birden suyun üzerinde bir şeyin yüzdüğünü fark ettik bi baktıksa sigara paketi bizimkiler başladı kahkaha atmaya hahah hohoho ulan salağa bak sigarayla girmiş suya lan ne geri zekalılar var ya falan derken evet doğru tahmin ettin o geri zekalı benim dedim ki ulan şu an yarılsın yer ya hazır deniz boğulup gideyim buda böyle bir anımdır.