birisinin hakkında konuşurken telefonun açık kalması ve karşındaki insanın seni duyması .. (bkz: başa gelen bilir dediklerin doğrudur ama arkadan konuşmak gibi olmuştur utanılmıştır..)
sınıf,otobüs,metro gibi kalabalık ortamlarda asgari de olsa gaz çıkışı yapıldığı an, fişlenmiş olmanın da magmaya dikey geçiş hakkı sağladığı anlardır.
çok önemli bir sınavdır. çantanın içinde silgi aranırken herşey masanın üzerine çıkarılır. o heyecanla çantadan ped de çıkarılır. sınav boyunca masanın üzerinde durur, ve sınıftan hiç kimse farketmez. ancak sınav kağıdını toplayan asistanın attığı bakış unutulmaz. o an çok şükür asistan bayan diye düşünürken bi yandanda yer yarılsa da içine girsem denir.
21 mayıs 2008 sakin ankara konseridir. mergiz soundcheckte de oradadır. prova sırasında çalan şarkı albümdışı olduğundan ilk defa duyulmuştur, mergiz kişisinin inanılmaz hoşuna gitmiştir. şarkı bittiğinde mergiz onur özdemire sorar:
mergiz: yaa bu şarkının adı ne? ilk defa duyuyorum ben, çok güzelmiş.
onur: haa bu, yaa bu bizim değil.
mergiz: kimin??!
şarkının adının bizim değil olduğu öğrenilince içine düşülen durum... allah belamı versin benim.
sene 2003. 7.sınıfa yeni başlamıştım o zaman. o zaman ki adıyla lgs(liselere giriş sınavı)ye hazırlanıyordum. tabi 1 sene önceden de dersaneye gideyim dedim. dershanem de çankaya da bir yerde. hilton otelinin orası. babamla daha önce dershaneye gitmeme rağmen, yerini unutmuştum. tarif ederken devamlı hilton otelinin oralarda diyordu. ben de orada bir esnafa: 'abi hilton neredeydi? diye sordum.
-yukarı bak koçum dedi.
+ içimden ne diyor lan bu herif diyip baktım. meğerse yanındaymışım. koca hiltonu göremedim. kendimi köyden şehire yeni inmiş biri gibi hissettim.
-sağol abi dedim. abi güldü...
otobus duraginda beklemektesinizdir. otobus 13.20'de muhakkak gelecektir kendinizden eminsinizdir. bir aydir kesmekte oldugunuz guzel kiz, yaninda başka bir kiz arkadaşiyla duraga gelir. size otobusun gecip gecmedigini sorar, siz iett otobus saatleri yonetim burosu $efi olmaya layik edanizla "ahah, henuz vakit var, nitekim benim saatim 13.17'yi gosteriyor" dersiniz.
bekleme devam edersiniz. saat 13.40 olmu$ allahin cezasi otobus gelmemi$tir. ofleyip pufleme triplerine girip daha da karizmatik gorunmeye calişirken davar arkadaşinizin teki birden ortaya cikar ve size "olm sen salak misin, 13.20-13.40 otobusleri kaldirildi ya" der. gotu kurtarmak icin son bir hamle yapmaniz farz olmuştur. yapiştirirsiniz lafi:"guzelim, dun gece tekrar degişti saatler, biliyoz da konu$uyoz" deyip, carpraz bir bakişla tekrar suzersiniz kizi. taksi durdurursunuz, kiza bakip "isterseniz beraber gidelim?" dersiniz. kiz tamam demek uzere, siz havalara ucmak uzereyken gozu korolasica otobus ufuktan gorunur. "ulan bir de taksiye binip 'vay allahin salagi' lafini duşundurtmeyelim" ruh hali icersinde taksiciye "kardeşim, ben seni durdurmadim, sen işine bak" dersiniz. taksici size "senin 7 ceddini...." der gibi bakar, sallamazsiniz. taksici basar gider. butun bunlar yetmezmiş gibi o $erefsiz otobus duraktan pas gecer, zira uzerinde "gorevli" yazmaktadir.
"skerim ulan yeter!! yeter!!!" demek uzereyken kizlar kikirdemeye başlar. "ne guluyosunuz lan?" diyemez, mal gibi beklemeye bir sigara ile devam etmek istersiniz. belki de agizda sigara ile clint eastwood misali otobus beklemek daha da karizmatik gorunebilir kimbilir? sigara bir turlu yanmak bilmeyince, agziniza ters soktugunuzu anlarsiniz.
artik yaşamak bile istememektesinizdir.
- merve çok müşkül durumdayım...
+ ne oldu aşkım, neyin var?
- vücutta ki kan sadece tek bir organa toplandı, saatli bomba gibiyim, patladım patlıycam...
+ ayy aşkısı çok üzüldüm, ne yapcaz?
- hani diyorum ki, şöyle bir yer yarılsa da içine girsem...
+ nasıl ya?
- hani şöyle zelzele, deprem falan olsa da, karışıklıktan istifade bende...
+ kan nereye toplandı demiştin?
- üreme organıma.
+ biz o kanı enjektörle alalım, sen üreme hayvancan.
- ana, sende hissettin mi sarsıntıyı, deprem oluyo galiba.
+ ehh, iyi gel gir bari o zaman...
aile meclisi toplanmıştır. bütün akrabalar salondadır. lise zamanında sigaraya başlanmış ve eve gelirken paket gömleğin cebinde unutulmuştur. salona girdikten sonra üzerine koşan küçük çocuğu kucağa almak için eğilinir ve cebinden yere alev kırmızısı bir marlboro paketi düşer. o anda odayı bir sessizlik kaplar ve ne yapacağını bilemezsin, paketi de alamazsın. on, on beş saniye sonra anlayışlı bir aile ferdi kahkaha atar ve sen hemen insanlar gülerken paketi alıp odadan kaçarsın. işte yer yarılsa da içine girsem denilen an.
büyük lokma ye ama büyük söz konuşma sözü resmen başıma geldi (#6189527). trafiğin en işlek anında aracı 2 kere stop ettirdim, caddede inanılmaz bir gürültü koptu, çünkü 15-20 aracın kornası bana protesto olarak çalar oldu. yaşadığım utancı anlatamam, meğer aracı 3. vitese almışım. aslında böyle bir hatayı ilk defa yaptım.
arkadaşımla tuvalete gireriz yalnızca ikimizin olduğunu düşünerek osururum ver ardından yanda olan arkadaşım gülmeye başlar duva etki kimse yok der çıktığımızda 3.kapıdan biri çıkar ve bana aşalayıcı bir gözle bakar o an yerin dibine girmek istemişidmir,ama nedense bu olayı hatırladığımızda gülümsemem beni bu yerin dibibinden çıkarıp dağın zirvesine taşır...
çok sevdiğin bir arkadaş arar ve -fobi hatunu da al gel, gezelim, hem kız arkadaşımla tanışırsınız... der. atlar gidersin yanına. sonra gezmeye başlarsınız; bir musluktan su içip elleri pantolonun göt kısmına silip, kız arkadaşının elini tutarsın!.. elin farklı olduğu hissedersin!.. arkanı dönersin ve bakarsın ki; sevdiceğin ve arkadaşın şok olmuş ve hafif bir gülümsemeyle sana bakıyor!.. ulan sen ordaysan bu kim diye dönersin, bakarsın elini tuttuğun kişi arkadaşının senle o gün tanıştırdığı kız arkadaşı... o sırada değil yer, gök yarılsa göğe çıkar insan.
okulun ilk günü. ortam bilmem yol bilmem. lise 1 öğrencisiyim, lise 3'lerin bizi çömez olarak gördüğünün ve korkutmaya çalıştığının farkındayım. gençliğin verdiği fırlamalıkla ilk dersten sonra tenefüste tuvalette sigara içiyorum. benden başka bir kaç kişi daha içiyor. pisivuarı küllük niyetine kullanırken tuvaletin kapısından bir ses gelir:
hesapta lise 3 öğrencilerine diş gösteriyorum. ayak sesleri yaklaşır ve gelen kişinin hoca olduğu görülür. müdür yardımcısının yanına gidilir. yalvar yakar ceza almadan kurtulunur.
ardından derse girilir. oda nesi? derste tuvalette sigara içerken yakalandığım hoca vardır. en arka köşeye geçilir, duvara yaslanarak, ayak ayak üstüne atılır. hesapta hocaya sinirliyim. sanki gelecek özür dilerim oğlum diyecek. hoca yavaşca yanıma gelir, durur, uzun uzun bakar ve hiç kimseyi tanımadığım sınıfta şunu der:
+ sen köşeye sıçılmış bir boksun dostum!
tüm sınıf yerlerde tabi. acaip bozulmuşum. hiç cevap da veremedim haliyle. her neyse. bir hafta falan adım köşeye sıçılmış bok olarak kalır. söz konusu hoca sınıf hocamız ilan edilir. öğrencilerin oturma planını yapmak için derse gelir. yerini değiştireceği öğrencilere önce ismini sormakta, sonra oturacağı yeri belirlemektedir. yanımdaki arkadaşı kaldırır:
hoca: senin adın ne evladım?
arkadaş: mehmet.
hoca: mehmet sen gel buraya otur.
hoca: adın ne evladım?
arkadaş: harun.
hoca: harun'un yanındaki şişman çocuk! sen gel ve en öne otur. *
koca sınıfta bir tek ismi sorulmayan öğrenci olarak gider en öne otururum. yaklaşık 1-2 ay adım şişman çocuk olarak kalır. hocanın bir gün sözlü yapacağı tutar. sınıf listesinden isim seçmekte, şanssız kişiye sorular sormaktadır:
hoca: harun bıdıbıdı.
harun: buyrun hocam.
hoca: isim tamlaması nedir?
harun: bir cümlede isim varsa bir de onun tamlayanı vardır. işte bu isim tamlamasıdır.
hoca: çok güzel. 90. otur. (tekrar listeyi eline alır)
hoca: bok herif. (kimse kalkmaz) (bana yaklaşmaktadır)
hoca: bok herif! (hala bana gelmekte) (lahhnn yoksa...)
hoca: kendini bilmeyen saygısızlar var heralde aramızda. bok herif dediğimde ayağa kalkmıyorlar. (omzumdan tutar ve ayağa kaldırır)
hoca: söyle bakalım bok herif. isim tamlaması nedir?
vendetta (veya bok herif): (az önce arkadaşın söyledikleri akla gelir) bir cümlede isim varsa bir de onun tamlayanı vardır. işte bu isim tamlamasıdır.
hoca: çok güzel. 10. otur yerine balbazar.
lise bitene kadar lakap balbazar kalır. bir ara züppe de demeye başlamışlardı da, onun hikayesini şimdi hatırlamıyorum. **
gidilen barda içilen bira sonucu mesanenin dolması ile tuvalet ihtiyacımı gidermek için erkekler kısmında bekliyordum fakat baktım sıra var ve yan taraftaki kızlar tarafında ise kimsecikler yok *. hafif kafa da güzel zaten, girdim içeri ve işimi göreceğim sırada kapı tıklatıldı. doğal olarak; -''DOLU'' tepkisi verildi... bayan arkadaş; -''aaaa ama orası bayanlar tuvaletiiii''... diye söylenirken bu zat rezil olmamak için hemen cevabı ince bir ses tonuyla yapıştırdı ve günü kurtardı; -''aaayy o zaman da dolu...'' ******
+ şşşt olm baksana sizin şu masadaki hatun çok hoşmuş. Tanıştırsana hele
- Tabikide hangisi hoca
+ Ya şu yok mu kızıl olan işte motor gibi hani
- Ya sen Aysu yu demiosun dimi biz yeni başladıkta tanıştırdım mı sizi?
( Ve işte yine tarifi imkansız o an )
+ ?!#$½#$ yok ya benim dediğim bayan başka masadaymış. Geç kaldımda, hadin eyvallak dostum
türkiye cumhuriyeti devleti hükümeti'nin yurda giriş yapıp, kahramanlarca karşılanan teröristlerin ayağına savcı, hakim göndermesi; defalarca "önder (apo) istediği için geldik" demelerine rağmen farklı zabıt tutulup bu teröristlerin serbest bırakılması.
iş yerinde yaşanmaktadır. çok sevgili şefimizin adı bu olayda "mahmut" olsun.
çay ocağından nightist insanının şefi aranıyordu ve şefi yerinde yoktu. e bari telefonu ben çekeyim de gelince haber veririm şeklinde bir düşünceye kapılır esas oğlan. ve telefonu kendisine yönlendirerek açar. telefon edenin ise çok samimi olunan çaycı abisi olduğunu düşünür ve alo demeden lafı koyar:
- mahmut yok çaycı abi.(her zaman kullanılan "bey" kelimesi kullanılmaz)
+ nightist. ben mahmut zaten. sor bakim bişe isteyen varmıymış çay ocağından.
- ta ta ta tamam mahmut bey.(akabinde tuvalete kaçılır)