ilk kez buluşacağım kızın yanında hapşuruk krizine girmem. uzun süren krizin sonucunda direksiyona ve elime yapışan balgamı kızın görmesi. silah olsa kafama sıkardım. ikinci buluşma muhtemelen balgam tanesi yüzünden gerçekleşmedi.
Akla geldikçe insana "neden hala yaşıyorum amk" dedirten anlardır.
Şimdi aklıma geleni yazarsam bayağı eksi yerim yazmayayım dedim kendi kendime ama yazıcam. 17 yaşındayım o zaman bir kızla çıkıyoruz. Şu kelimeyi de hiç sevmem. Birgün evde film izlerken allahın hikmeti nasıl olduysa öpüşmeye başladık. 15 dakika kadar sonra da malum durum. Kız koltuğa uzanmış bacaklarını açmış bekliyor. Ben tabii heyecandan kendimi duvardan duvara vurucam. yerimi aldım ben. Temas etmemle çok afedersiniz boşalmam bir oldu. Kız gülmekten sinir krizi geçiriyor, kendini ordan oraya vuruyor. Hani o filmlerde klişe "olsun olur öyle strestendir" diyen kadınlar var ya? Yalanmış. Rahat 10 dakika öyle dondum kaldım. Çok üzücüydü.
1 haftadır yüzümdeki rosacea benzeri hastalıktan dolayı acillik olmuş, cildiyeden 'özellikle' çağırılmıştım. nedenini önce anlamadım.
ertesi gün doktora gittiğimde ''seni vaka olarak derse sokabilir miyim?'' dedi. ''olur'' dedim. demez olaydım.
sınıfa girdik, 30 kişilik yerli yabancı, kızlı erkekli bir grubun önünde sandalyeye oturdum. ingilizce konuştuk. şikayetlerimi sorup dinlediler. hoca ''evet şimdi muayene edin'' dedi. yaşıtım olan öğrenciler gelip yüzümü inceledi. ama makyajlı, okulun fame'i olan iki tane kız muayene konusunda biraz ileri gittiler. ben de saçıma falan dokunulmasından nefret ederim. iyice utandım, kızardım. neyse o safha da geçti. ''kurtuluyorum'' dedim.
hoca demez mi ''soyun bakalım''. 1 haftadır rahatsızlık sebebiyle banyo yapamayan, kıllı, yağlı ve terli bu vücudu kimsenin psikolojisinin kaldırabileceğinden emin değildim. kıyafetlerimi çıkardım. bu sefer beni bol yağlı hatay döneri gibi bir yandan çevirip bir yandan da vücuduma dokunuyorlardı. bu da yetmezmiş gibi fotoğrafımı çektiler. evet yüzüm de çıkıyordu.
akşam oldu, kütüphanenin ıssız kafesinde otururken muayene sırasında bana galiz hareketlerde bulunan o naif, okulun popisi olan hanımla karşılaştım. utandım, kızarmaktan domatese döndüm. arkama bile bakmadan kaçtım.
şu an banyoda av mevsimi filminin son sahnesinde hunharca keselenen okan yalabık gibi yıkanıyorum.
aylar sonra gelen edit: malum tabibe şahısla aynı yurtta kaldığımı öğrendim. her gördüğümde kızarıyorum. o da bana ''senin şu dönerci kıllarını aldıralım artık'' bakışı atıyor.
yıllar sonra gelen edit: kendisiyle ciddi münasebetlerimiz gerçekleşti.
bugün başıma gelen olay. alt sınıftan bir arkadaşım(kız) benden yardım istedi, kabul etim ve kütüphanede buluştuk. yanında benim de tanıdığım bir arkadaşını getirmişti. adına güneş diyelim. dersi bitirdikten sonra arkadaşım, ben ve güneş birlikte yürürken şöyle bir diyalog geçti:
-ee güneş'i nasıl buldun il dentisto ?
şimdi siz bu lafı nasıl anlarsınız? şahsen ben götümden anladım.
+bu nasıl bir soru ya. iyi yani.
- hayır o anlamda demedim. nasıl tanıştınız anlamında dedim.
+...
durduk yerde kıza yürüyoruz izlenimi verdim. şu an evdeyim, cenin pozisyonunda nutella yiyorum.
Benim için sayısızdır ama "best of carmenta" adlı eserimden sizin için bir bölüm yazacağım:
O gün 538714972 tane çeviri yapmıştım ve sözlüğümü hareket ederken gördüğüme yemin edebilirim. Kafam o kadar güzel, beynim falan akıyor burnumdan. Daha sonra masama bir metin daha geldi. Türkçe. Yani bana öyle söylediler. Rezaletti. Ben de hem beynimin akışının hem de pms'in bana verdiği yetkiye dayanarak ofiste carlamaya başladım:
+bu ne yaa? Bu nasıl bir metin? Benden bunu ingilizce, fransızca ve ispanyolca'ya çevirmemi mi istiyorsunuz? Benim bunu önce türkçe'den türkçe'ye çevirmem lazım! Hangi gerizekalı yazdı bunu?!
işte o anda ofisin arka taraflarından gür bir ses yükseldi. Gururla "ben yazdım" dedi. Evet, oydu. Genel müdür.
samsun'da başıma geldi.
aylardan kış. meydanda bir yere gidiyorum. belim biraz açıldı.atlet falan dışarı çıktı. bir kenara çekildim beli düzelteyim dedim.
neyse kemeri çözdüm. alttan içlik giyiyorum. erkekler bilir bu durumlarda bacakları hafif açarsınız pantolon düşmesin diye, neyse beli düzelttim. pantolonu çekeceğim pantolon yok eğildim pantolon sıyrılmış yerde. samsun meydanda o kalabalıkta içlikle duruyorum. millet bakıp gülüyor.
neyse pantolonu yerden toparladım beli düğmeledim kemeri takıp devam ettim.
aklıma geldikçe hem utanırım hem gülerim.
Bu kadar utandığım başka bir gün yok aklımda. Hatta bir düğünde fazla içip şarkı söylemem ve ertesi gün videosunu izlemem bile bu kadar utandırmamıştı. Kafamın güzelliğine vermiştim şarkıyı ve söylememi.
görüşmek istemediğin arkadaşına evdeyim diye yalan söylemek. 10 dakika sonra onun seni görmesi ısrarla arayıp hesap sorması. hatırladıkça bile utanıyorum. yalan söylemeyin arkadaşlar.
Hoşlandığım çocuk "bu kadın tam orospu ya" demişti, ben de "verse nefessiz sikersin" dedim. Daha da kötüsü çocuk gülüp omzumu dürttü, "sen sikmez miydin" dedi amk. Xndkkdndjd. Hem komikti hem de ayıp oldu lan.
biliyoruz ki snapchat te ss alındığında bildirim gidiyor.. kafadarın biri internete şu programı yükleyin o zaman bildirim gitmez demiş. ben de indirdim. test de etmedim. meğerse o program bildirim gitmesini önleyemiyormuş. bunu öğrenene kadar 55. ss mi almıştım tabii ki...
