Üniversite ilk sinifim bir hocamiz var adam profesör beni de severdi sagolsun dersten sonra bazen beraber çay içerdik.O anlar nasıl geçerdi ama ecel terleri dokerdim on kez düşünüp bir kez konusurdum sonra laf olsun diye adamin evinin nerde olduğunu sordum adamda başladı evini anlatmaya küçük falan ama bana yetiyo zaten x üniversitesinden teklif geldi oraya gidicem dedi.Tabi ben 'hocam küçük olduğu iyi temizligi kolay olur ' dedim ahh ahh demeyecektim ışte sonra hoca da 'ben temizlemiyorum yardımcım var yani ' demesin mi o an ben iyice terledim tabi yerin dibine girmek istedim koskocaman profesorle temizlik muhabbeti nedir arkadasim ya hem adam profesör profesör 63 65 yaşında kendimi temizleyecek evi ama ne demişler kişi kendinden bilir işi arkadaşlar.
Ortaokulda hafif çalışkan biriydim. Matematik dersiydi. Daha doğrusu geometri konuları gösteriliyordu. Özel üçgenleri anlatıyordu öğretmen. Bende bilmiş olacağım ya 30-60-90 üçgenine sıra geldiğinde 90-60-90 üçgeni diye yüksek sesle söylemiştim. Utanmıştım sonra da. Niye utanıyorsam. Ergenliğe giriş dönemindeyim. Gayet normal değil mi?
12 yaşlarındayken ablam ve ablam yaşlarında bir kuzenimle internet cafeye gittik. Ben kulağımda kulaklık müzik dinliyorum sağımda genç bir çocuk dönüp dönüp benim olduğum tarafa bakıyor bende solumda bir şey var zannettim döndüm baktım ablam yüzü kıpkırmızı sus işareti yapıyor. Kulağımda kulaklık olunca kendi sesimi duymuyorum tabi içimden söylediğimi zannederken bağıra bağıra şarkı söylüyormuşum. Herkes dönüp bana bakıyor bazıları gülüyor. Yerin dibine girmiştim utancımdan.
Biraz uzun ama olabildiğince kısalttım.
Lisenin ilk yılı arkadaşlarla öğle arasında arka bahçede soda içtik ve soda şişelerini oturduğumuz bankın yanına koyduk giderken alırız diye o sırada beden hocası geldi yanımızda isimlerimizi falan sordu çok babacan bi tavırda bizde konuştuk falan zil çaldı gittik derse.
Şimdi işin sıkıntılı tarafı geliyor ertesi sabah bütün lise toplanmışken sıralarda bizim adımızı söyledi bütün okulun önünde çağırdı.
Ve 'bu arkadaşlar okulumuzu çok temiz bulduklarından dün bu soda şişelerini bahçeye attılar kendilerine takdim ediyorum' diyerek mikrofonla konuşurken herkesin gözü önünde o soda şişelerini bize verdi. Sağlam rezil olmuştuk ve hoca da sağolsun şişeleri çöpe atmamızı hatırlatmak yerine böyle bi hinlik yapmıştı. Kaç sene geçti hala sevmem o adamı.
bugün bilgisayar koltuğu bakmaya çıktım. dükkanın birinde bir tanesini gözüme kestirdim. anlaştık, para çekip gelip alacağım dedim. bankamatiğe uğradım dönüşte dükkanın yanına park ettim. başka mobilyacılar da vardı. dedim bir de şuraya bakayım belki daha iyisini bulurum. dükkandaki abiye bir tanesini sordum. bilmiyorum ilgili arkadaşı çağırayım dedi. gelen arkadaş az önce tamam hocam ben para çekip geliyorum dediğim diğer dükkana bakan kişiydi. o bakışlar duygusunu o kadar ifade etti ki. karısını yatakta başka erkekle yakalamış adam bakışı gördüm. sonra durumu toparlayıp yine ilk baktığım koltuğu aldım.
Sınıfta ders işlenirken karnının guruldaması, sınıfta peçeten yokken burnun akması gibi şeylerdir. Rezil olursunuz. (bkz: aa bu o günkü sümüklü değilmi ya)
Bir keresinde gitmem gereken bir yer vardı ve hiç gitmemiştim daha önce. Neyse salaklık bu ya, upuzun mesafede giymişim topuklu ayakkabıları ingiliz kraliçesi gibi dolanıyorum ortalarda. Minibüse bindim uzattım parayı anlatıyorum, şurada şurada ineceğim ama hiç bilmiyorum oraya en yakın yere bırakır mısınız?
Hayatımda toplasan 5 defa giymişim topuklu ayakkabı kendi kendime havalara girmişim. Göz teması kurmuyorum, durmadan oraya buraya bakıyorum. Gûya cool takılacağım. Neyse herkes sustu beni izliyor, minibüs durdu şurdan gideceksiniz dedi. Teşekkür ederim dedim, hala ilginç bir havayla iniyorum, sen git daha önce değemediğin ve alışkın olmadığın kapının üst tarafına kafanı çarp bir de taaaaak diye ses çıksın. Kıpkırmızı kesilmiş, gereksiz havamın da bedelini ödemiştim ama cidden rezillikti.
-kolları sallaya sallaya bir kafenin önünden geçerken elindeki telefonu 3 metre uzağa fırlatmak. Sonra salak gibi peşinde koşup gidip almak.
-kış mevsimi, yerler karlı. Herhangi bir tatili sona erdirmişiz okulun ilk günü. Öğrencilerin durduğu yerin daha üstü olan sahnede tüm okulun önünde kayıp düşmek.
-merdivenlerden inerken tökezleyip iki merdiven yere yapışmadan kaymak, daha sonra toplanamayıp tüm merdivenleri oturarak kayarak inmek.
-otobüste tam ineceğim durakta bir an evvel ineyim diye bağcıklar birine basıp paat diye düşmek.
-babamla birlikte aynı sandalye'ye göz koymuşuz ama bundan habersiz babamın sandalye'yi kendisine çekmesiyle birlikte bebekler gibi popo üstü yere yapışmam.
Bugün metrobüse bindim şansa boş metrobüs ve ben sadece iki durak gidicem. Neyse sonra girdim oturdum falan tam önümde bu usb girişlerinden var metrobüste ilk defa gördüğüm için dedim bir keşfedeyim bakayım, kapağını kaldırıyorum bakıyorum küçük çocuklar gibi kurcalıyorum falan kulağımda da kulaklık müzik son ses. Meğer Yanımda biri duruyormuş gördüm hemen kapattım müziği "pardon telefonumu şarja takabilir miyim" dedi. Dedim "buyrun tabi ki" o arada erken ineceğimide unuttum geçtim Köşeye çocukta Yanıma geldi. "Iki tane giriş var isterseniz bir tanesine siz takın" dedi. "Yok teşekkür ederim" dedim gülümsedim ama utançtan Ölmek üzereyim koskoca kız küçük çocuk gibi usb giriş yeriyle oynuyor. Neyse sonra ineceğim durağa geldim pardon dedim müsade istedim. Hemen çekildi ama ben bu yüzdende aşırı utandım hem aptal gibi usb girişiyle oynuyorum hem de 2 durak sonra inicekken Köşeye geçiyorum. Bugün çok Utanç doluydu lanet metrobüsler hiç sevmiyorum.
Ps. Eğer sözlükten biriysen mesaj at özür dilicem açıklamamı yapıcam. Usb girişiyle oynayan aptal bir kız değilim aslında.
bir kızdan her şey yolunda olmasına rağmen çıkma teklifi ettikten sonra ama cnm ben senı hepp arkadhasım olrk gormustum .s.s.s.s. cevabını almak bu cevabı veren tüm kızların abv.
Lise zamanında yaşadığım bi andır. Çıkış zili çalmış istiklal marşı için aşağı iniyoduk. Yerlerde yeni yıkanmış, erkek bi arkadaş kayıp yere düştü kalkamıyo o kalabalıkta da kimsede yardım etmiyor. Uzattım elimi kalksın diye elimi tutmasıyla bende düştüm tabi benim neyime hayvan gibi çocuğu çekmek. Herkeste bizi izliyo kalktık hemen hiç bişey olmamış gibi. Bide sevdiğin çocuk o halde seni görünce tam rezillik.
lise son, dersaneye gidiyorum. dilciyim, yds denemelerinde 95 net yapınca üzülüyorum, öyle dolu dizgin bir performansım var. dersanede çarşamba günleri yds denemesine gidiyorum. o sırada da dersanede platonik aşık olduğum bir kız var, o da harika netler çıkarıyor. tabi aramızda tatlı bir rekabet var. gerçi kız sen bu hafta sıfır çekeceksin dese çekecek kadar aşığım ya o başka konu. neyse.
işte yine böyle bir deneme günü feci hasta oldum. burnum manavgat şelalesi gibi akıyor. hiç durmuyordu, kağıt peçetem bitiyor ama burnum yine akıyordu. kağıt peçeler "yeter artık, silme bizimle" diyordu. burnum "yeter artık silme beni" diyordu. ben niye nihat hatipoğlu'na bağladım lan. işte çok fena hastayım yani.
sınıfa girdim, tabi burun hala faaliyette. ben de artık birinden kağıt peçete isteyecekken o zat-ı şahane harika kahverengi gözleri ve inci dişleriyle gülümseyip bana doğru baktı ve "peçete lazım mı?" dedi. bu lafın erkekler arasında başka bir esprisi vardır, bilen bilir.*
o an bu espri aklıma gelip pis pis sırıtsam da böyle naif bir kızın bu tarz bir gönderme yapamayacağına kanaat getirerek "he gurban valla varsa eyi olur" dedim. ben bi tane uzatıp geri sırasına dönecek derken kız paketi verdi bana. (bkz: bana su verdi) ama nasıl veriş. resmen martıya simit, maymuna çerez atar gibi attı lan önüme. iki tane çekip burnuma götürdüm, tekrar paketi masasına bıraktım. o da beni seviyordu, belliydi.
deneme sonrası öğrencilerin toplandığı dersane odasında baş başa sohbet ettik. bana verdiği kağıt peçetenin yarattığı pozitif hava devam ediyor, içimden aşk şarkıları söylüyordum. ta ki güldüğüm bir anda sümüğüm burnumda baloncuk yapana kadar. amınıskym.