gece 11 civarı işten geliyordum, domuşa bindim ücreti uzattım dolmuşun dolmasını bekliyorum. beklerken bir kız yaklaşıyordu uzaktan pek çıkaramadım ama yaklaşınca eski sevgilim olduğunu gördüm. aynı gözler aynı saç aynı bakışlar. bi an düşündüm bu saatte ne işi vardı dısarıda diye; bu arada dolmuşcudan ücreti geri istedim sonrakine bineceğimi söyleyerek kızın peşinden gittim. aslında pek de emin değildim o olduğundan ama nedense içimdeki ses yüzde 90 onu gösteriyordu. kıza yaklaştım ve tuttum kolundan çevirdim kulağında kulaklık gözleri mavi benim eski sevgilime benzeyen başka biri... kızın kolundan tutup çektiğim için korkmuştu ama hiç ses çıkarmadı özür diledim hemen ordan uzaklaştım ama tüylerim diken diken olmuş bir utangaçlıkla kaçtım.
bu an yaşandıktan sonra arada aklınıza gelir ve yine yer yarılsa da içine girsem dersiniz. panik yapılacak bir durum değildir. ara ara olur bu insana. geldiği gibi de gider.
bilgisayarınızı kullanarak facebook'a masa üstünden resim yüklemek isteyen akrabanın resim ekleye tıklaması ile karşısında son kullanılan kısayol olan ferre klasörünüzle karşılaşması.
Samsun'da bilenler bilir, kırmızı renkli belediye otobüsüne binmiştim ve yer yoktu. ayakta cok insan vardı ve bende kendime dikilebilecek bir yer bulduktan sonra direklerden birine tutundum. hani şu kırmızı renkli olan direkler. otobüs ilerlemeye başladı ancak tutunduğum direk sallanıyordu. sağdan soldan kıkırdamalar duydum. meğer tuttuğum direk falan değilmiş, adamın biri vileda kovasını önüne almış icine de viledayı koymuş, otobüs direği gibi diklemiş bende tutmuşum. farkedince nasıl kızardım yüzümde hissettiğim sıcaklığı başka hiçbir zaman hissetmemiştim. usulca uzaklaştım ilk durakta indim.
yıl 2012. yer öğrenci evi. o zamanlar paraya sıkışık bi şekilde ev arkadaşımla beraber kara kara düşünüyoruz. kira zamanı gelmiş ama ikimizden toplam 50 lira anca çıkıyo. aynı günün akşamı da eve ikimizin de sevgilileri gelicek. napalım diye düşünürken dedik 30 liraya dolabı dolduralım 20 liraya da iddaa oynayalım. dolabı doldurduk 20 liralık da kupon yaptık kupona 3 adet beraberlik yazdık ki tam kira parası tutsun. neyse ilk 2 maç tuttu. son maç akşam kızlar da evde roda-vitesse maçı mı neydi. internetten skoru takip ediyoruz 3-2 deplasman takımı önde. tabi biz kızlarla ilgilencek kafada değiliz. dedim arkadaşa aç da izleyelim şu maçı son 10 dakkası. neyse 88.dakika penaltı oluyo biz havalardadız penaltı gol oluyo biz birbirimize kızlara sarılıyoruz fln. 2-3 dakika aralıksız seviniyoruz. neyse tekrar maça dönüyoruz ki skor 2-4. biz takımları karıştırmışız. o an kızların bize bir bakışı var ki hayatım boyunca unutamam.
müzik dinlemeyi severim çantamda her zaman empi3 çalarım vardır. Müziksiz pek duramam illa çalar bir şeyler kulağımda. Normalde pek pop müzikle alakam yoktur dinlemem yani ancak bazende radyoyu açarım ne denk gelirse dinlerim bazen iyi şeyler çıkıyor. Birde ezberim kuvvetlidir bir şarkıyı bir defa dinlersem en azından nakarat bölümü kesin aklımda kalır tınısı-sözleri vesairesi. işte o şarkılardan biride hala kimin söylediğinden çok emin olmadığım ve az önce sol dizinde gördüğüm sevişmeden uyumayalım şarkısıdır. *
sanırım sene 2011'di ben Bursa'ya yeni taşınmıştım ailem istanbul'da tabi bende hafta sonu eve geliyorum öyle gezmeye... Yalova-Kartal feribotundan indim...
Kartal-Sahil'den cumhuriyet mahallesine giden kırmızı başlıklı dolmuşlara bindim kulağımda bu şarkı çalıyordu ve tamda nakarat kısmındaydı * parayı uzattım ve şoföre "sevişmeden uyumayalım" diye bir şey fısıldadım. önde oturan iki abla suratıma baktı şoför duymamazlıktan geldi parayı aldı üstünü verdi ve daha hareket etmemiş minibüsten aşağı indim.
Bundan daha fazla utandığım bir anı hatırlamıyorum. Ama olayın üstünden 2 dakika geçtikten sonra ben ilerideki Atatürk çay bahçesine girip anıra anıra gülmüştüm bunu çok net hatırlıyorum. herif iyi ki ciddiye alıp minibüsü tenhaya çekmedi amk.
Kulakta kulaklık dolmuşta işe giderken hayvan gibi bağırarak " müsait bi yerdeeeee" dedim. insanların gözlerimin içine bakması yok mu heh işte tam o sırada yerin dibini görmek istemiştim. Tramva gibi bi şey oldu o durum bende. halen aklıma gelir ve halen söverim kendime. Bak yine gerildim.
ilk tanışmada hatunu etkilemek için en erkeksi hallerini takınırken; birden ağzından beyaz, bembeyaz tükürüklerin saçıldığı andır. hele dudak köşesinde tortu kaldıysa yer bile kabul etmez seni pehlivan.
ilgili kişi: Şirketin aynı zamanda ortağı olan patronunuzun karısı
Kendisine asurenin Skype'den yazdığı mesaj: ".... hanım, az önce buradan yolladığım dosyayı dikkate almayın. Şimdi kukunuza yeni bir dosya gönderdim ona bakın."
Kuku = kutu, mail kutusu....
Nerelere gitsem bilemiyorum şu an, her tarafım utançtan ayrı ayrı yanıyor.
Hiç unutmam, Taner diye bir arkadaş vardı ilkokulda. Adam neredeyse her ders tuvalete giderdi*. Bir gün bu yine izin istedi, gitti. Döndüğünde dışkıladığı şey her neyse*, bacaklarına bulaşmış vaziyette geldi çıktı. Görmemiş de saftirik! Sınıf bir kopmuş, hoca zaten ayrı kopmuş... Sormayın, gitsin. Yani orada yer yarılsa, o bacakları içine almaz, orada bırakır; Taner'in belden yukarısını kabul ederdi diye düşünüyorum.
yeni taşındığımız apartmanda dün asansörde komşunun kızıyla öpüşürken teyzesine yakalandik, teyze ayy diye çığlık attı dayak yemeden olay mahalinden hızla uzaklaştım kendimi eve kapattim.
Saçımı yaptıktan sonra öylesine arka cebime yerleştirdiğim tarakla dışarı çıkıp okula gitmem. Otobüste geçirdiğim vakit, yürüdüğüm mesafeler... ve bu gerçeği maalesef ki çok geç farketmiş olmam.**