kendine güveniyor musun?
peki ya karşındakine? biraz bile aklında bir şüphe varsa en başından ayrıl. yok ben seviyorum ölüyorum diyorsan bilemeyeceğim.
"yanyana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar. ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar. ve sırf dardı diye kafalar, düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik, sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep uzaktan sevdik."
şu sözün bir gün yalan olduğunu anlayacaksınız. ama bizim ki farklı? hayır değil.
ilişkinin başlarında her şey çok güzel gider. mesajlaşmalar, msnde konuşmalar, haftasonu kaçamakları vs. gibi. daha sonraları bu haftasonu arkadaşın dogum günü var hayatım haftaya geleyimler başlar. sonralarında kıskançlıklar, msn görüşmelerinin azalması, telefon faturası şikayetleri birbirini izler. en sonunda kaçınılmaz malum sonuç : ayrılık.
nereden mi biliyorum? Tecrübeyle sabittir.
öncelikle zordur. zira artık aşk görmeyi dokunmayı içine alan bir anlayışa bürünmüştür. kolay yürümez. çiftlerden birinin kalabalık bir sosyal ortamının olması ise ilişkiyi bitiren temel faktördür. gönlümde olan gözden ırak olur sözü ise kuru edebiyattan ötesi değidir.
bir yerde, uzakta da olsa sizi düşünerek uyuduğuna uyandığına inandığınız birisi varsa ve siz de uzakta dahi olsa kalp çarpıntılarınıza gem vuramıyorsanız başlamak için tereddüt etmeyin. he olur olmaz bunu asla kesin bir kanaate yaşamadan vardıramazsınız. lakin seneler sonra "belki, keşke" demektense yaşayıp yıpranmak daha az acıtır.
başta birlikteyken* sonradan uzağa gidilen ilişki olması daha makbuldür.
uzaktan yüz yüze konuşulmadığı sürece halledemediğiniz, günlerce süren üzücü sorunlara karşı aklınızda dolaşmaya başlayan ayrılık düşüncelerini elinizin tersiyle itmeniz, ancak sık sık görüşebiliyorken yaşadığınız mutlu memnun zamanlarınızı yad edip, bir gün yine aynı şehirde, evlenince aynı evde yaşamaya başlayınca da mutlu olacağınız mantığını kurmakla, kısaca sabırla mümkün olur.