ihtiyacın olduğu anda yanında olamıyorsan, birlikte paylaşımlar ve yaşanmışlıklar biriktiremiyorsan bunun adı ilişki olmuyor, gözden ırak gönülden ırak bütün direnmelere rağmen anlamını buluyor.
*dinlediğiniz şarkılara dikkat edin.
*facebook, twitter gibi göz önündeki sosyal ağlarda samimiyetiniz olan veya olmayan karşı cinslerinizle olan konuşmalarınıza dikkat edin. zira kıskançlık en üst boyutta.
*yapabiliyorsanız ayda bir de olsa görüşün. senede birlik durumlar var ki insanı ebesiyle tanıştırır; allah korusun.
*uyumayın, uykusuzluğa alışın, kahveyi sevin.
*en yakın arkadaşınızın sabrını çok zorlayacağınız için knendisinden en başta bir özür dileyin.
*zaten bunların çoğunu yaşayacağınıı bile bile başlamışsanız çok seviyosunuzdur bunun tavsiyesine gerek yok. ama hepsinden önemlisi çok sevdğiniz halde eğer kendinize hakim olabiliyorsanız başlamayın, emin olun daha kolay atlatırsınız. yada diğer durumlara göre gitmesine izin vermeyin.
başlayın. ama deli gibi tutulmayın ona. unutmayın çevrenizdeki insanlar hep reddedilen aldatılan ya da sevilmeyen kişilerdir. hiç biri haksız değildir demi ? onları örnek alın. o kişinin seni üzmemesini istiyorsan bağlanmayacaksın!
bazen çok güzel,bazen çok kötü olan şeydir. Kıskançlıktan çatlatan durumların verdiği hüzün yanı sıra sesini duyduğunuz an yaşadığınız mutluluk paha biçilemez. Mesafeler engel gibi görünmese de zamanla sorun yaratabilir ama kalpler arasında mesafe yoktur.
hakan günday'ın sözünü de yazalım ortalık çelişsin;
"bir kıza âşık olmuştum. onu görmek için altı saat yol almam gerekiyordu. bir sabah, treni kaçırdım. âşık olmaktan vazgeçtim."
nadir olarak başarı gösterir. koşullar ve uzaklık görüşmeye çok engel olmuyorsa iki tarafın da azmi ile ilişki ayakta kalabilir. öbür türlü ise zararın neresinden dönseniz kardır.
zordur. bazı durumlarda elinizden hiçbişey gelmez, öyle kendinizi yersiniz anca. karşı taraf aradaki mesafeyi kullanıp yalanlar söylemeye başlarsa acilen olayı bitirmek gerekir, bu gibi durumlarda farkında olmasanız bile zamanla paranoyak olmaya başlarsınız. bu sizin suçunuz olmayacaktır. Güveninizi kaybettiğiniz an kendinizi kaybettiğiniz an olacaktır. sizi kıskandırdığında canınızın yanmasına alışmanız gerek, yanında olamadığınız anlar için kendinizi suçlamaya hazırlanın.
ilişkiye bakış açınıza göre değişir.
herkes kendi hayatını yaşıyor özgürce, arkadaşlar sorun olmuyor, salak kıskançlıklar olmuyor, sorumluluk az oluyor dolayısıyla onun derdi senin, senin derdin onun olmuyor. sinemaya sürekli birlikte gitmek zorunda olmuyorsunuz ve böylece konuşacak bir sürü film oluyor. yaşanan farklı farklı bir sürü anı oluyor.
flört en güzel ilişkidir. her sevgiliyle evlenme hayalleri kurmayın hemen. hayatınızı kurun önce, paranızı kazanın, hayallerinizi gerçekleştirin ondan sonra aynı şehirde olmamayı dert edin. önceliğiniz kendiniz olsun. yeteri sayıda ilişki yaşayıp tecrübe edindiyseniz uzak ilişki en ideal ilişkidir.
kısaca uzak ilişkinin şartları; ergenlikten çıkmış olmak, ilişkilerin o vıcık vıcık yapmacık romantikliğinden sıkılmak, yeterli tecrübeye sahip olmak, kendine güvenmek ve kitap okuma levelinizi cezmi ersöz' ün bir iki kademe üzerine çıkartmaktır.
şimdi kıskançlık , masraf , özlem bunları boşverelim. Uzak mesafe ilişkisi bunlara rağmen yürür. Uzak olunsada devam eder. Önemli olan onca zaman sonra yakındayken yürütebilmek. Senelerce uzaktan bir ilişki yürütülür. 1 haftalık kısa kısa beraberlikler , git geller vs bunlar tadımlık olduğu için ilişkiyi ayakta tutar.Gelgelelim yakına gelince .Yani kız / çoçuk üniversite vs bir sebepten aynı şehire düşünce en az 5-6 ay bir alışma süreci geçirir. Heleki küçük şehirden geliyorsa hanım kızımız büyük şehirde yeni çevre , yeni ortamlar , yeni fırsatlar derken dağıtır. Bu konuda erkekler daha iradeli olur. Alınmasın kimse üzerine bu bir gerçek. Erkek çoçuğu zaten sevgilim var ohh aynı şehirdeyiz der.
"Sadede gel piç" deyişinizi duyar gibiyim. Lafın kısası uzun mesafe ilişkisi yürür önemli olan yakın mesafeyi yürütmek. Tıpkı senelerce nişanlı kalıp evlenince koskoca bir balonun patlaması gibi.
