Yenildiği halde kilo aldırmıyorsa dünyanın en zevkli işi olan karın doyurma eylemi.
Yapması da güzeldir, yemesi de, tıka basa doyması da.
Sabır yetenek ve sanat işidir.
Mecbur olduğumuz şey.
Sorgusuz sualsiz belirli saatlerde bulmak zorundayız. Bitki veya hayvan .
istediğiniz kadar saçmalayabilirsiniz hayvan hakları falan diye ama ölmemek için hepsini yiyebilir insanoğlu.
sevdiğin yemekleri yaparken ve yerken kadına, öğrenciye, hayvanlara, veganlara, vejetaryenlere, diyabet hastalarına, yaşlılara, kısacası toplumun tüm katmanlarına destek vermek isteyenlere;
(bkz: ) http://www.uludagsozluk.com/k/tohum-at/
dünyada ki fakir fukara ve aç insanların bulmakta zorlandıkları, her gün belli miktarda öğün olarak yediğimiz yiyecek. pişirilerek veya çiğ olarak tüketilir.
yemek öncelikle Karbonhidratlar, Yağlar, su ve veya protein lerin karışımından oluşan bir unsurdur. Bir hayvan veya insan tarafından beslenme veya istek ve arzuyla yenebilir veya içilebilir. Bahse konu olan gıdalar bitki, hayvansal kaynaklardan veya mantar gibi diğer kategorilerden veya alkol gibi fermantasyonla elde edilmiş yiyeceklerden sağlanabilir. Pek çok insan kültürle ri gıda kalemlerini avcılık ve toplama da görsede, bugün pekçok kültür çiftçilik, büyük hayvan çiftliği ve balıkçılık ile avcılığı kullanır. Bölgesel tabii diğer metodlarda olsa da, bunlar küçük rol oynar.
aynı zamanda hem fiil hem isim olabilen türkçe kelime.
sıklığa ve miktarına göre insanların sıfatına da etki edebiliyor üstelik.
(bkz: çıtır)
(bkz: obez ötesi)
pek umursamıyorum ben bunu. hani, sabah kahvaltı dışında önemsediğim de söylenemez. kahvaltısız dayanamıyorum o güne. kahvaltı zaten günün en önemli öğünüdür. ama bir sekreterimiz var. hayatının odak noktası, nasıl desem, hayatında en çok yer kaplayan hadise "yemek". tüm günümü zehir ediyor bu tutkusu. sekreter bizim işyerinde dışardan yiyemiyor. bu yüzden dışardan alışveriş yapıyor. ve şirketin mutfağı var, orda yemek yapıyor. e haliyle biz de yiyoruz. çok fazla yapıyor zira. sonra ona yardım etmek zorunda kalıyorum. e yardım etmek istemiyorum. istemeyince de arıza çıkıyor. en sonunda dışardan söylemeye karar verdim. sonra... yemek yerken, her yediğinin zararlarını ve de yararlarını anlatıyor. sürekli "şu aslında yenmemeli, bunu yerseniz böyle böyle olur." gibi takıntılı bir üslup ile öğle yemeğini zaten zorla yapan ben'i çileden çıkarıyor. "çok zayıfsın yemek ye kilo al" diye taciz ediyor. ya da yemek yemek istemezsem " çok kilolu ya diyet yapıyor." diye üstüme üstüme geliyor ayh. çıldırıciim.
yemek olayını hayatının merkezine oturtmamalı insan. başka şeylere yönelmeli. ne bileyim. sinema, tiyatro gibi.