sofra başında koku gidene kadar ya da biri yüzünü eliyle kapatana kadar insanların ne kadar iğrenç olduğunu sorgulatan, "önce yemen bitseydi, yemeden sıçma hazmediver şurada bari", "bu kadar acelen ne koçum?" tarzında insanda ayar verme isteği uyandıran veya daha realist bir yaklaşımla "oha rıza abi oha! hayvansın! sofradayız be deyyuz" şeklinde tepki verdirecek vak'adır. koku gidene kadar boğazınız düğümlenir, terlemeler başlar, kendinizden şüphe dersiniz siz yapmasanız bile... sofrada tansiyon yükselmiştir. kişi yapmadığı helde "ben yaptım" lafı ağzından çıkacak diye korkar, itiraf edesi gelir. kontrüpiyede kalmış olan mağdurlar aralarında "bu mu yaptı? yok lan bu mel mel bakıyo.. yok kesin bu! baksana boncuk boncuk terlemiş hayvan! ahmet zaten geçenlerde de osurmuştu..." bakışlarını çekinmeden bütün içtenlikleriye atıverirler.
eğer masadaki insanlar sevdikdiklerimizse "ne güzel demek ki evimde kendini rahat hissediyor" diye de düşünülebilir, binaenaleyn masadaki insan sevdicekse "ne güzel metabolizması sağlıklı, ne de güzel osuruyor, pek de güzel osuruyor" diye de düşünülebilir. kokarsa da doğal karşılanır, gülünür şakalar komiklikler yapılır, geçilir.
adrenalin dolu 20 saniye.
zamanın durduğu andır bu.oluşan derin sessizlikle birlikte,şimdiye kadar hiç farketmediğiniz, umursamadığınız salise biriminin aslında ne kadar uzun bir zaman olduğunu farkına varırsınız.
izlediğiniz o kadar filme rağmen 0 rol yapma yeteneğine sahip olduğunuzu anlar,hiç bozuntuya vermeden -kızarmadan- "hahaha, osurmadım merak etme; sandalyeden geldi o ses" diyemezsiniz bir türlü.beceremezsiniz.yıllarca emek verdiğimiz bu okulların aslında bize hiçbir şey öğretmediği düşüncesi,osuruğun türevini alamayacağınızı farkettiğiniz an beyninizi meşgul etmeye başlar.
içinizdeki yerin dibine girme isteğinin doruk noktasına ulaştığını hissedersiniz.
"bari kokusuz olsun...lütfen kokusuz olsun; belki o zaman bir şansım olabilir" diye dua edersiniz.
osurmamaya yemin edersiniz: bunun imkansız olduğu bilseniz de.