yedinci peçe cehennem öte diyarın bariyeri

entry2 galeri0
    2.
  1. BAŞLIK: "YEDiNCi PEÇE"
    [BAŞLANGIÇ GÜNLÜĞÜ - ARŞiV J-031]
    TARiH: BiLiNMiYOR
    YER: DOĞU DAĞ BÖLGESi — NUR-7 SiTESi
    FORMAT: SES / ViDEO / TRANSKRiPT
    KURTARILDIĞI YER: YIKILMIŞ ARAŞTIRMA iSTASYONU
    TEMiZLiK SEViYESi: ULTRA SiYAH
    ÖZET:
    Varoluştan, yıldızlardan veya insanlardan önce, bu evrenin ötesinde alemler vardı. Bunların en karanlığında, imkânsız zekâ ve güce sahip varlıklar, nihai bir sınırın, Yedinci Peçe'nin arkasına mühürlenmişti. Hatta Cehennem'in bile ötesinde.
    Cehennem bir ceza değildi. Bir kuşatmaydı. Kapıcı —yere atılmış kadim bir varlık— nedenini bilmeden nöbet tutuyordu. Şimdi, bir dağın altında, bir grup araştırmacı, bir zamanlar sessizliğe yemin etmiş bir soy tarafından korunan kadim bir kapı ortaya çıkardı. Kapının bir mezarlık olduğuna inanıyorlardı. Ancak bir gedik buldular.
    [ViDEO KAYIT 001]
    Dr. Erhan: "Bu oymalar bilinen hiçbir kültüre ait değil. Katmanlardan bahsediyorlar. Sonuncusu... ruh."
    Leyla: "Ötesine bakarsak, bir şey bize geri bakıyor."
    Demir (ekran dışı): "Sanırım film kendi kendine hareket ediyor..."
    [EL YAZMASI ÇEViRiSi - KAYIT 17]
    "Düşünceyi tüketiyorlar. Hafızayı yeniden yazıyorlar. Sesleri zamanın düzenini bozuyor."
    [OLAY KAYIT A-666]
    Belirtiler: Zaman bozulması, değişen mimari, dil bozulması. Tesis kendini yeniden yapılandırıyor. Söylenmemiş sözler kaydediliyor.
    [ViDEO KAYIT 024]
    Erhan: "Bu bir kapı değil, bir ağız!"

    Leyla: "Bunu bulmamız asla beklenmiyordu."
    [ŞEYTAN ÇIKARAN RÖPORTAJI - AHMED A.]
    "Işık ve ateşten katmanlar halinde engeller var. Ama onların ötesinde meleklerin bile korktuğu bir şey var. Asla hatırlanmaması gereken bir isim."
    [DUVAR YAZISI - TAPINAK HARABELERi]
    "Ve muhafız ağladı, çünkü insan son kapıyı açmıştı. Kara ışık geldi. Gökyüzü yandı. Zihinler çöktü."

    **Bölüm 1 - Kazı**
    Kazı alanı, aylardır araştırmacı ekibini kemiren bir bilmece, bir sırdı. Doğu Dağlık Bölgesi'nin kalbinde, Nur-7 Alanı'nda, antik kalıntılardan ve unutulmuş sırlardan başka bir şey barındırmadığını düşündükleri bir dağın altındaydılar. Ancak kürekleri toprağı kesip katman katman garip eserler ortaya çıkardıkça, bunun sıradan bir arkeolojik alan olmadığı ortaya çıktı.

    Dr. Erhan Kaya ekibi yönetiyordu ve karşılaştırmalı din konusundaki uzmanlığı onları keşfedilmemiş bilgi diyarlarında yönlendiriyordu. Daha önce hiç görmedikleri, anlaşılmaz semboller ve oymalarla kaplı tuhaf bir taş tableti inceledi. "Bunlar bilinen hiçbir kültüre ait değil," diye kendi kendine mırıldandı, sanki dokunarak anlamlarını çözmeye çalışıyormuş gibi parmaklarını gravürlerin üzerinde gezdiriyordu.

    Yanında, ölü diller ve muğlak yazılar konusunda uzmanlaşmış parlak genç bir dilbilimci olan Leyla Ersoy duruyordu. Tabletin tuhaf işaretlerini incelerken başını eğdi, kaşları konsantrasyonla çatılmıştı. "Katmanlardan bahsediyor," dedi uzun bir süre sonra yumuşak bir sesle. "Sonuncusu... ruh."

    Yakındaki derme çatma bir çadırın içinde, Demir Çetin, alanın başka bir yerinden kurtarılan film makaralarını inceliyordu. Bu kırılgan tarih parçalarını onarmak ve dijitalleştirmek için yorulmadan çalışırken tuhaf bir şey fark etti: Ekrandaki görüntüler, tüm mantığa ve akla meydan okuyarak bağımsız hareket ediyor gibiydi.

    "Sanırım film kendi kendine ilerliyor," diye seslendi Demir, sesinde inanmazlık ve korku vardı. "Burada bir şeyler yolunda değil."

    Sanki sözlerine karşılık verircesine, ayaklarının altındaki zeminde hafif bir titreme oldu. Ekip, bu alanın sakladığı sırların, isteseler de istemeseler de, başlarına gelmek üzere olduğunu fark edince endişeli bakışlar attı.

    **Bölüm 2 - El Yazması Çevirisi ve Olay Kayıtları**
    Kampta, Dr. Erhan kazı alanının gizli bir odasında bulunan eski bir el yazmasını dikkatlice tercüme etti: "Düşünceyi tüketiyorlar. Hafızayı yeniden yazıyorlar," diye yüksek sesle okudu, uğursuz içeriğini çözmeye devam ederken sesi huzursuzluktan titriyordu: "Sesleri zamanın düzenini bozuyor."

    Bu arada Leyla, bu bölgeye daha önce yapılan keşif gezilerinden kalma olay kayıtlarını inceliyordu; yıllarca gizli tutulup saklandığı düşünülen kayıtlar. Her ürpertici kaydı okurken, içini bir korku kapladı. Özellikle bir kayıt dikkatini çekti: Listelenen semptomlar arasında zaman bozulması, mimarinin değişmesi ve dil bozuklukları vardı. Kendini yeniden yapılandıran tesis ve kaydedilmeyen sözler buzdağının sadece görünen kısmıydı...

    Ekip, bu parçalanmış ipuçlarını korkunç bir resme dönüştürürken bir araya geldi; tüm mantıklı açıklamalara meydan okuyan ve onları hem zihinsel hem de fiziksel olarak sınırlarına kadar zorlayan bir görüntü. Artık bu yerin sıradan bir mezarlık değil, gerçekliğin özünde bir gedik olduğunu kesin olarak biliyorlardı...

    **Bölüm 3 - Tapınak Kalıntıları**
    Dağın altındaki labirent gibi tünellerin derinliklerine doğru ilerlerken Leyla, tapınak kalıntıları gibi görünen bir şeyin içinde ürkütücü bir duvar yazısına rastladı: "Ve muhafız ağladı," diye fısıldadı yüksek sesle, kalbi hızla atarak okumaya devam etti: "Çünkü insan son kapıyı açmıştı. Kara ışık geldi. Gökyüzü yandı. Zihinler çöktü."

    Her yeni keşifle, bu yer hakkındaki anlayışları daha da çarpık ve korkutucu hale geldi; korkunun kendisinden örülmüş korkunç bir duvar halısı. Artık kavrayışlarının çok ötesinde bir şeyin uçurumunda durduklarını fark ettiler...

    **Bölüm 4 - Kapı**
    Sonunda bu antik alanın kalbi gibi görünen yere ulaştıklarında, Dr. Erhan gözlerine inanamadı: Karşılarında daha önce hiç görmediği veya hayal etmediği devasa bir yapı duruyordu. "Bu bir kapı değil," diye nefes nefese söyledi, keşiflerinin gerçek doğası kendisi ve meslektaşlarının zihnine dank edince inanmazlıkla geriye doğru sendeledi: "Bu bir ağız!"

    Leyla yavaşça başını salladı, yüzü korkudan bembeyaz kesilmişti ve gerçeklik hakkında bildikleri her şeyi sonsuza dek değiştirecek şu sözleri söyledi: "Bunu bulmamız asla amaçlanmamıştı."

    **Bölüm 5 - Şeytan Çıkaran Röportajı**
    Çaresizlik içinde kalan ekip, antik mühürler ve bariyerler konusunda engin bilgiye sahip ünlü bir şeytan çıkarıcı olan Ahmed A.'yı aradı. Site Nur-7'deki deneyimlerini anlatırken dikkatle dinledikten sonra yumuşak bir sesle konuştu: "Işık ve ateşten katmanlar halinde bariyerler var," dedi ciddi bir şekilde. "Ama onların ötesinde meleklerin bile korktuğu bir şey var - asla hatırlanmaması gereken bir isim."

    Ahmed konuşurken, ekibin her üyesi, bir gelgit dalgası gibi üzerlerine çöken, onları asla geri dönemeyecekleri derinliklere çekmekle tehdit eden ezici bir önsezi hissetti...

    **Bölüm 6 - Yedinci Perde**
    Dr. Erhan, şimdi her zamankinden daha fazla, keşiflerinin sadece yasak bilgiyi açığa çıkarmanın anahtarı değil, aynı zamanda akıl almaz boyutlarda bir virüs salgınının da katalizörü olduğunu biliyordu. Bu kapının ardında, biliş ve dilin ötesinde varlıklar gizleniyordu - ya da artık ağız dedikleri şeyle - varoluşları insanlığın inandığı her şeye meydan okuyan varlıklar.

    Önlerindeki uçuruma bakarken, Leyla fısıldadı: "Cehennemin bile ötesinde... yıldızlardan veya insanlardan önce, bu evrenin ötesinde âlemler vardı." Ve bu sözler zihinlerinde karanlık bir dua gibi yankılanırken, ekip, bu kapının diğer tarafında onları bekleyen dehşetle yüzleşmekten başka çareleri olmadığını biliyordu.

    **Sonsöz - Son Kapı**
    Dr. Erhan ve meslektaşları, ağır kalpleri ve titreyen elleriyle, zamanın pek bir anlam ifade etmediği, anıların su gibi akışkan olduğu ve dilin kendisinin bir zamanlar doğru olduğunu bildikleri şeyin çarpık bir alay konusu olduğu bilinmeyen bir dünyaya adım attılar. Bu kabus âleminin derinliklerine doğru ilerlerken, her adım onları hem kendileri hem de tüm insanlık için en derin korkularıyla yüzleşmeye yaklaştırıyordu...
    0 ...
  2. 1.
  3. **YEDiNCi PEÇE - Roman Gibi Bir Analog Korku Hikâyesi**

    Doğu Dağlık Bölgesi'nde, Nur-7 Alanı'nın derinliklerinde, kadim bir mezar alanı olduğuna inanılan bir yeri incelemek için bir araştırma istasyonu kurulmuştu. Ekip Dr. Erhan, Leyla ve Demir'den oluşuyordu. Gerçeklik anlayışlarını yerle bir edecek sırları ortaya çıkarmak üzereydiler...

    [ViDEO KAYIT 001]
    **Dr. Erhan:** Mağara sisteminin derinliklerine doğru ilerledikçe, duvarlarda bazı tuhaf oymalar fark ettim. Semboller bilinen hiçbir kültüre veya dile benzemiyor. Katmanlardan, kavrayışımızın ötesinde boyutlardan bahsediyor gibi görünüyor. Son bir katmandan daha bahsediyor ve 'ruh' denen bir şeye atıfta bulunuyor.
    **Leyla:** *titriyor* Bu hissin üstesinden gelemiyorum... sanki gölgelerin arasından bizi izleyen biri varmış gibi. Perdenin ötesine baktığımızda, kadim bir kötülükle dolu gözlerle bize bakan bir şey var.
    **Demir (ekran dışı):** Beyler, bence bunu görmelisiniz! Kameramdaki film kendi kendine hareket ediyor... odaklanmaya çalıştığımda kaybolan tuhaf desenler ve görüntüler oluşturuyor. Sanki açığa çıkarmak üzere olduğumuz şeye tanık olmamızı istemiyorlarmış gibi.
    [EL YAZMASI ÇEViRiSi - GÜNLÜK 17]
    "Düşünceyi tüketiyorlar. Hafızayı yeniden yazıyorlar. Sesleri zamanın düzenini bozuyor." Kadim el yazması, insan anlayışına meydan okuyan, gerçekliği manipüle edebilen ve zihinleri kendi isteklerine göre yönlendirebilen varlıklardan bahsediyor. Bu varlıklar, anlayışımızın ötesindeki âlemlerde yaşıyor ve dünyamıza geçip onu altüst etme fırsatı bekliyorlar. [OLAY KAYDI A-666]
    Ekip, bu kadim alanı rahatsız etmenin korkunç etkilerini kısa sürede deneyimler:
    Belirtiler: Zaman bozulması, mimarinin değişmesi, dil bozulması. Tesis, sanki canlıymış ve varlıklarının farkındaymış gibi, imkansız şekillerde kendini yeniden yapılandırır. istasyondaki çeşitli cihazlara söylenmemiş sözler kaydedilir; başka bir boyuttan gelen ve herkesin tüylerini diken diken eden fısıltılar...
    [ViDEO KAYDI 024]
    **Erhan:** Olamaz! Bu, ilk düşündüğümüz gibi bir kapı değil, hayal bile edilemeyecek bir dehşete açılan bir ağız. Son kapıyı açtık; insanlığın asla geçemeyeceği bir kapı...
    **Leyla:** *çılgınca fısıldayarak* Burayı asla bulamamamız gerekiyordu. Merakımız hepimizi mahvetti! Şimdi, bu varlıklar gerçekliğimizi istila etmekte ve aç yırtıcılar gibi insan zihinleriyle ziyafet çekmekte özgürler. [ŞEYTAN ÇIKARAN RÖPORTAJI - AHMED A.]
    "Işık ve ateşten katmanlar halinde engeller var," diye sertçe uyarıyor şeytan çıkaran. "Ama bunların ötesinde meleklerin bile korktuğu bir şey var: Anlayışımızın ötesindeki uçurum alemlerine kapılar açmaması için asla hatırlanmaması gereken bir isim." Şeytan çıkaranın sözleri, gerçek amacından habersiz ve farkında olmadan bu dehşetlerin insanlığa salınmasını sağlayan kadim bir koruyucunun kasvetli bir resmini çiziyor.
    [DUVAR YAZISI - TAPINAK HARABELERi]
    "Ve koruyucu ağladı, çünkü insan son kapıyı açmıştı. Kara ışık geldi, yoluna çıkan her şeyi doymak bilmez bir açlıkla yuttu. Bilinmesi asla amaçlanmayan dayanılmaz bilginin ağırlığı altında zihinler çökerken gökyüzü yanıyordu." Bu ürpertici kehanet, bu kadim mührü ihlal ederek, yalnızca akıl almaz dehşetleri serbest bırakmakla kalmayıp, aynı zamanda kendi akıl sağlıklarını ve gerçeklik anlayışlarını da mahvettiklerini ortaya koyuyor. [iLETiŞiM KAYBEDiLDi]
    iletişim aniden kesilince, insanlığa salınan şeyden kaçış olmadığı ortaya çıkıyor. insan aklının alamayacağı dehşetle dolu, bilinmeyen bir gelecekle karşı karşıya kalan ekibin kaderi belirsizliğini koruyor...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük