günümüz yeni yetmelerinin yedi ay bile aynı model cep telefonu kullanamaması yüzünden anormal karşılanan...
belki parasızlıktan,
belki sahip olunan ilkelerden kaynaklanan ilgi çekici durum.
uzun süredir görüşülmeyen bir arkadaşla karşılaşıldığında telefonunuzu gören elemanın "abi hala aynı telefon mu ya!?"
diyerek dumur olması da hoştur.
elin adamına temel işlevi ses iletişimi olan bir alet için binlerce dolar ödememiş olmanın huzuru da hoştur.
telefon da hoştur zaten.
(bkz: panasonic gd93)
2000 yili sonunda aldigim panasonic gd92 modelini hic araliksiz 8 yil kullanmisligim vardir. 2007 haziraninda sonunda dayanamayip bataryasi iflas eden emektarimi evimin en guzel kosesine sarj aletiyle birlikte sergilemekteyim. eger ki yeni ve ojinal bir batarya bulma sansina sahip olursam tekrar kullanmayi dusundugum harika otesi telefondur.
kendisini tüketim çılgınlığına kaptırmamış, birer kaplan gibi insanın üzerine atlayan reklam kampanyalarından kendisini koruyabilmiş kişidir. "telefonumun kamerası olsun" diye tutturmamıştır, neden? insanların nasıl da standartlaştırılmaya başlandığını fark etmiştir, herkesin fotoğraf 'çek-me-me-si' gerektiğinin farkındadır, ayakta alkışlıyorum, oyuna gelmemiştir o kişi.
aile içinde elden ele dolaşarak, beşinci el olarak kullanılan telefonlar vardır. artık bunlar aile yadigarıdır. filmlerde, damadın, geline "bu kolyeyi, babaannem, anneme hediye etmişti, ben de sana hediye ediyorum" dediği sahnelerdeki gibi, geline, bu telefon hediye edilebilir.
cep telefonu üretmeyen, veya pazarında yerli telefon bulunmayan ülke vatandaşı için en asil duygunun hareketidir. cep telefonu gibi artı değer üretmeyen bir ürün, ithalat kaleminde hatrı sayılır yer tutmaktadır, ayda 30 milyar dolar dış ticaret açığı veren ülkem ekonomisinde.