ne türbanlılar tanıdım: "ne çoktular belki çocuktular"...
kuytu bir ormanda mahsur kalan, bir elmadan zehirlenmiş türbanlı bir kız vardı. yedi cüceler onu buldu. yedirdi, içirdi, yatırdı. uykuya dalan kızın çözülen türbanını, biri yıkadı, biri ütüledi sonra biri yanıbaşına iz bırakmadan katlayarak bıraktı... geri kalan cüceler ise, çoğu uladağ sözlük yazarı gibi çok abazandı. o uyurken geri kalan bu dörtlü şuh planlar kurarak burada söyleyemeyeceğim, terbiyemin müsade etmediği şeyleri yaptılar kıza. ama bir ayrıntı vereyim. gargamel'in onlara yılbaşında hediye ettiği tekilayı elbette içmediler kızın özellikle bir bölgesine döktüler döktüler... masum kız, kalkar kalkmaz iç çamaşırı yerinde olup olmadığına bakmadan, içgüdüsel bir hareketle türbanına baktı..sonra yanıbaşında durduğunu görünce rahatladı. derin bir ohh çekti... sıkıca geri başına bağladı. mutluluk dolu benliğinden ve dudaklarından dökülen:
kendimiz icin saygi isterken baskalarina saygisizlik ettigimizin acikca ozeti olan baslik. elbette turbansiz kizin, yani kirmizi bir baslik takan kizin uzerine masal olabiliyor da fakat turbanli kizin masali niye olamiyor efendim derseniz eger kisa bir aciklama yapayim bununla ilgili.
yillar once okudugum bir kaynakta, masallarin gunumuze gelisinden onceki hallerini anlatiyordu. hepsi edepsizmis. gunumuze uyarlanarak cocuklara anlatima uygun hale getirilmis zamanla. bu yuzden turbanli kizlar adina masal uydurulmamis olabilir. bunu da simdi dusundum. tesekkurler, xoxo.